Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
"Hatice teyze Ayşe evde mi?" diye sordu ayağından çamur bulaşan patikleri çıkarırken "Evde kızım, sabah sabah nereye gidecek ki" Kadının ses tonunda ki iğnelemeyi farketmedi bile.Oturma odasından gülümseyerek çıkan arkadaşındaydı tüm dikkati. Çiçekli basma bir pijamayla kırmızı bir bluz vardı Ayşenin üstünde. Her halinden belliydi yeni uyandığı. Gülbahar'ı karşısında görünce yüzünde bir tebessüm belirdi. Avcuma düştün tebessümüydü bu. Gülbahar'ı kolundan tuttuğu gibi mutfağa götürdü.Mutfağın tahta kapısını da sürgüyü yerine kaydırmakta zorlana zorlana kilitledi. Arkadaşının "Ne oldu öğrenebildin mi ?" sorusuna sakin bir cevap verdi. "Kızım yapamayacağım bir şey olsa sana dün söz verirmiydim" Gülbahar'ın gözlerindeki heyecan ve istek onun kendisini bir kez daha önemli bir insan olduğunu hissetmesine neden oldu. Aslında Gülbahar'ın mahallede ne var yoksa bilen, duyduğu bir lafı başkasına başka türlü anlatmakta sakınca görmeyen tombul kısa boylu yersiz ve densiz konuşmalarıyla etrafta pekte sevilmeyen bu kızla arkadaş oluşunun tek nedeni söylediği kalp kırıcı laflarla aşağılamalara alınmayacak kadar vurdum duymaz oluşuydu. Çünkü o insanlara sarf ettiği laflar yüzünden Ayşe'den çok daha yalnızdı. "Dün akşam senden arildıktan sonra eve geldim.Annemden birşey öğrenirim zannettim ama nafile. Bende yemeği yedikten sonra mahalle turuna çıktım. Valla sende üç ben diyeyim beş kapı yaptım kim olduğunu öğrenmek için. Her gittiğim evde içtiğim çay sayısı üçü geçmiştir. Gece nasıl dört döndüm yatakta sen düşün artık." Ayşe lafı böyle uzattıkça onun da merakı kızgınlığa dönüşüyordu. Sabrı tükenincede "Eee tombul köfte ne biliyosan anlat, yok birşey öğrenemediysen beni boşuna meşkul etme" diye çıkıştı. "Tamam be kızım anlatıcam hepsini. Hıı bak şimdi unutturdun diyeceklerimi. " Yüzü güleç, yanakları al aldı Ayşe'nin. Dünyanın en önemli sırlarını biliyormuşcasına parlıyordu gözleri. "Senin o yakışıklı varya başka bir şehirden gelmiş okumak için" dedi usulca Gülbaharın kulağına uzanıp. Sonra geri çekip kendini anlattı bildiği ne varsa. "Dayısının yanında kalıyor.Hani şu bakkal remzinin evi varya işte o evde. Adı Ali'ymiş. Ayşe konuşmasına devam ederken, o usulca çıktı mutfaktan. Arkadaşının "Ne oldu sorusuna" cevap bile vermedi. "Anladım, anladım.Kızım beyaz atlı prensin ne işi olur burda. Eline , yüzüne kılığına kıyafetine aldanıp cukkası sağlam sandın deme" Duymadı Gülbahar hiçbir sözü.Kapıdan dışarı çıkarken ayağına patiklerinide giymedi, çeketini başınada geçirmedi. Hızlanan yağmur altında ağır ağır yürüyerek gitti eve. Titreyen elleri zor buldu çeketindeki anahtarla tahta kapının kilidini. İçeri girer girmez ıslak çeketini sandalyeye serdi. Çamurdan kirlenen çoraplarını çıkardı terliklerini giydi. Girişte küflü çivilerle bezenmiş eski tahta sandalyeye oturup ağladı. Bu kadar çok hayal kurup ümidlendiği için üzgündü. Yazık ki büyük umutların büyük hayal kırıklığı yarattığını o an anlamadı. Akşam olmadan toparladı kendini. Sobanın üzerinde tencerenin içinde kaynamakta olan suyun içi
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © hayriye kafalı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |