Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Halil İnalcık 1935 yılında DTCF’ye girerken ilerisi için bir gaye belirlemiştir. O kendisine DTCF’ye girmeden önce “Madem ki; Batı milleti, bizim tarihimizi özellikle de Avrupa tarihini küçümsemiş, hakikatleri çarpıtmış. Birisinin Türk milleti adına gerçekleri ortaya çıkarıp, şanlı tarihimizi hak ettiği seviyeye getirmesi gerekli.” demiştir. İnalcık, bu misyonu kendisinin üstlenebileceğine inanmıştır. Ve o günden sonra bunu başarmak için gecesini gündüzüne katmış, senelerce arşivlerin içinde hakikatleri ortaya çıkarmak için uğraş vermiştir. Bugün, İnalcık’ın geçmişinin ışığı altında eserlerine ve paralelinde de dünya çapındaki yankılarına bakarsak, onun maksadına ulaşmış olduğunu görürüz. Nitekim onun kitaplarının dünyanın dört bir tarafında üniversitelerde okutulması, yılın en değerli kitapları arasında gösterilmesi gayesine ulaştığını teyit etmek için güzel bir misaldir. Ayrıca ülkemizin önemli aydınlarından da İnalcık’ın Şair ve Patron adlı kitabı hakkında Hilmi Yavuz beş, Mehmet Tekin iki, Kemal Kahramanoğlu, İlber Ortaylı ve İskender Pala birer yazı yazmışlardır. Bunu kendisi de “Batı’ya kendi görüşlerimizi empoze etmeyi başardım.” ifadesiyle doğrulamıştır. Peki, İnalcık bunu nasıl başarmıştır? Kendisi bunu tarih metodolojisine sadık kalmakla özetlemektedir. Halil İnalcık, daima belgelere göre birşeyler söylemiş, yazmıştır. Onun kitaplarında kanıtı olmayan hiçbir ifade bulunamaz. Çünkü tarihi gerçekleri bulmanın en itiraz götürmez yönteminin belgelere başvurmaktır. Bu yüzdendir ki, kendisi vaktinin büyük bir bölümünü arşivlerde geçirmiştir. Tarihçilik ancak "metot ve kaynak" ile bilim düzeyine yükselir; bu alanda baş hoca, Halil İnalcık'tır. Kendisi bunu; “Ben eğer şöhretli bir tarihçi olmamın sebebi tarih metodolojisine sadakatimdir.” diyerek açıklamaktadır. Halil İnalcık, ilim felsefesini benimsemiştir. Aklın kabul etmediğini reddetmiştir. Batı’ya kendi görüşlerimizi empoze etmek için gayret vermiştir. Fakat bu onun tarih ilmini icra ederken milliyetçi duygulara kapıldığı anlamına gelmemektedir. O’nun amacı Batı’nın tarihimizi çarpıtmasını engellemek olduğundan, o ilim felsefesine başvurmuştur. Çünkü İnalcık, Batı’nın da ilim dilinden anladığına savunur. Halil İnalcık tarihçi olmasının da getirdiği bir avantajla gündemimize ilişkin birçok kritik tespitte bulunabilmektedir. Bu tespitlerini zaman zaman medya ve basın yoluyla dile getirmektedir. Yaptığı tespitleri inceleyecek olursak, Türkiye’nin dış politikalarında nasıl adımlar atması gerektiği hakkında önemli saptamalara ulaşabiliriz. “Prof. İnalcık’tan 7 önemli uyarı ” başlıklı yazı bunların en önemlilerindendir. İnalcık, açıklamasında Kuzey Irak operasyonundan, Kürt problemine kadar önemli mesajlar vermektedir. Bu yüzden İnalcık’ın bu ve benzeri açıklamaları bizleri yönetenlerin ciddiyetle dikkate alması gereken niteliktedir. İnalcık Hoca, Şair ve Patron(Patrimonyal Devlet Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme) adlı eseriyle de edebiyat alanında yetkin ve bilgili olmasının gereğini ortaya koymuştur. Maalesef yeni kuşak tarihçiler edebiyat; edebiyat tarihçileri de tarih alanında genellikle bilgisiz oluyor. Bu iddianın aksine lise yıllarında Abdülbaki Gölpınarlı gibi büyük bir üstattan edebiyat öğrenme şansına sahip olan Halil İnalcık hocanın, kendi kuşağı içinde dahi saygıya şayan bir edebiyat ve divan şiiri kültürüne sahip olduğu malumdur. İncelediğimiz toplumun diline ve edebiyatına nüfuz edememek maalesef Türk tarihçileri arasında yaygın bir zafiyettir ve bu nedenle de dedelerimizin serencamı karşısında ecnebi oryantalistlerden daha farklı durumda değiliz. İnalcık hoca, Şair ve Patron adlı eseriyle bu alanda ki boşluğu doldurmaktadır. Bu küçük ama kendi tabiriyle edebiyatta çığır açıcı risale hocanın bu alanda ki büyüklüğünü kanıtlamıştır. Ayrıca, Halil İnalcık, Günsel Renda ile ortaklaşa hazırladığı iki ciltten oluşan Osmanlı uygarlığı kitabında da edebiyat ilminde rüştünü ispatlamak için yeterlidir. Kitabın edebiyat bölümündeki incelemeleri okuyanlar, hiç kuşkum yok, Osmanlı dönemindeki edebiyata yeni, bilgili, değişik bir açıdan bakmak için gerekli donanımı edineceklerdir. Prof. Halil İnalcık, yıllardır arşivlerde vakit geçirmesinin, vesikaları incelemesinin, Osmanlı tarihini aydınlatmasının yanında, “hoca”’lık görevini de başarıyla ihya eder. İnalcık, zamanının çoğunu hiç sakınmadan başkalarına verir, gençlere yardım etmek için her türlü fedakârlığı yapar. Bugün, dünyanın önemli tarihçilerine baktığımızda, birçoğunun İnalcık’ın ürünü olduğunu görürüz. Bu tarihçilerden en önemlileri, Prof. İlber Ortaylı, Prof. Madeleine Zilfi, Bülent Arı, Şevket Pamuk, Prof. Victor Ostapchuk, Grigor Boykov, Prof. Mark L. Stein, Prof. Dr. Mihai Maxim’dır. Aynı zamanda, Halil İnalcık; filoloji ilmine de çok önem verir ve filoloji öğrenmeyi teşvik eder. Prof. İlber Ortaylı, İnalcık’ın filoloji ilmine verdiği önemi şu sözlerle ifade eder: “Hoca, Fransızca yazar. İngilizce malum, Almanca en çetrefilli metinleri hiç tercümansız ve hatasız okur. Chicago’dayken 50 yaşındaki Halil İnalcık eski Fiorentine metinleri okuyordu. Dil öğrenmeyi de ayrıca çok teşvik eder.” İnalcık, bugün yedi tane dil bilerek “ayaklı sözlük” lakabını alan İlber Ortaylı’ya bile filoloji ilminde ki büyüklüğünü Ortaylı’nın şu sözleriyle kabul ettirmiştir: “Beni ‘Fransızca, İtalyanca bilmeyen tarihçi olamaz.’ diye adeta haşlamıştır.” İnalcık, şüphesiz ki tarihçiliğimiz içinde parlayan bir yıldızdır. Fakat Türk milleti Halil İnalcık gibi dünya çapında bir tarihçiye sahipken, bunu iyi değerlendirememektedir. Garp medeniyeti böyle bir ilim hazinesinden daha çok yararlanmaktadır. Yabancı lisanda yazdığı kitaplarının birçok Balkan Diline çevrildikten sonra Türkçe’ye çevrilmesi ne acıdır ki bunu gösterir. 1973 senesinde kaleme aldığı Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) adlı eseri tam 30 sene sonra Ruşen Sezer’in çevirisiyle Yapı Kredi Yayınlarından çıkmıştır. Ayrıca, Bulgar öğrencisi Grigor Boykov, hocanın Bulgaristan’daki şanının Türkiye’den daha fazla olduğunu ifade etmiştir. Kendisi bunu, “Bulgaristan’da herkes onun yazılarını okur, referans verir, çok meşhurdur.” sözleriyle açıklar. Bu saptamalar, böylesine değerli bir hazinemiz olan Halil İnalcık’a sahip çıkamadığımızın açık bir göstergesidir. 92 yıllık hayatında verdiği eserler; Halil İnacık’ı, dünya tarihçileri arasında saygın bir konuma getirmiştir. Bugün, İnalcık, S. Huntington, Bernard Lewis, Suraiya Faroqhi, Dr. Rice, Victor Ostapchuk, Peter Burke, Victor Ménage, Elizabeth Zachariadou gibi dünyanın önde gelen tarihçilerine de büyüklüğünü kabul ettirmiştir. Onun hakkında Prof. Victor Ostapchuk’un; “Bir tarihçi olarak hiçbir şekilde abartmadan söyleyebilirim ki, onun ders ve seminerlerinde aldığım düzinelerce sayfa not, sahip olduğum en değerli şeyler arasındadır. .” bunu gösterir. Yine Prof. Suraiya Faroqhi’nin “İnalcık, bizim alanda çok merkezi bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki genişliğine, öte yandan tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim alanda başka kimse sahip olmamıştır.” sözleriyle Prof. İnalcık’ın tarihçiler arasındaki yerini göstermiştir. Ayrıca, Yunan asıllı tarihçi Prof. Elizabeth Zachariadou, İnalcık sayesinde Türklere hayranlık duyduğunu belirtir. Hoca, dünyanın dört bir yanında saygı duyulan bir insandır. Prof. İlber Ortaylı şu sözlerle bunu ifade eder: “Amerikalılar etiket bilmez, daha doğrusu son derece çiftçi tipi etiketleri vardır; herkes birbirine ismiyle hitap eder. Yaşlı- genç, kadın-erkek, talebe-profesör, hep ismiyle… Bu İsrail’de de var, kibutz âdetidir… Bununla insanlar gerçekten çok da samimi oluyorlar, bu da bir gösteriş… Ben bu âdeti çirkin buluyorum, bence demokrasinin getirdiği bir sululuk var. ABD’de sadece iki kişinin kendiliklerinden duvar ördüğünü gördüm; birisi Bernard Lewis, diğeri hocam. Kimse cesaret edip Bernard Lewis’e, “Bernard”, Halil Bey’e de “Halil” diyemez. Yanlarına yanaşmak hakikaten kolay değildir, bir duvarı vardır, ayrıca hepimizde de bu duvar vardır. O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka bir şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin(Tarihçilerin Şeyhi)…” İnalcık, tarihçiliğinin yanı sıra kişilik olarak da takdir toplayan bir insandır. Yunan meslektaşı Zachariadou, onun çok cömert, bilge ve içten bir insan olduğunu belirtir. Bilkent Üniversitesi’nde Osmanlı Tarihi bölümünde doktora yapan öğrencisi Fatih Bayram, onu bir “İstanbul beyefendisi” olarak tanımlar. Prof. Dr. Halil İnalcık; tarih alanındaki yaptıklarıyla ve karakter özellikleriyle sadece tarih alanında değil, birçok akademik alanda rüştünü ispatlamış, tarihçilerin ve başka konularda mutaassıp olan akademisyenlerin de takdirini kazanmış bir ilim adamıdır. Bugüne kadar yaptıklarıyla ilim dünyamızı aydınlatan İnalcık, bugün de ilerlemiş yaşına rağmen bir delikanlı gibi çalışmalarını sürdürmektedir. İlerleyen yaşına rağmen, şevkle arşivlerde çalışması, onun ilme verdiği önemi gösterir. KAYNAKÇA İNALCIK Halil; Tarihçilerin Kutbu”(söyleşi: ÇAYKARA Emine), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2006 İNALCIK Halil; Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Yapı Kredi Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2007 İNALCIK Halil; Doğu Batı Makaleler 1, Doğu Batı Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2006 İNALCIK Halil; Şair ve Patron(Patrimonyal Devlet Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme), Doğu Batı Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2005 İNALCIK Halil; Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adâlet, Eren Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2005 ATEŞ Dinçer; Mülakât, Samsun İbrahim Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi Bilim Yayınları-4, Samsun, 2007 KARAKOÇ İrfan; “Patrimonyal Devlette Sanat-İktidar İlişkisi: Şâir ve Patron”, KANAT: Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi Haber Bülteni, Sayı:13, Güz 2003 KONGAR Emre; “Halil İnalcık İslam Şeriatçılığı ve Türkler İçin Neler Diyor?”, Cumhuriyet gazetesi, 26.11.2001 ORTAYLI İlber; “Genç Kuşaklara Arşivi Sevdirdi”, Milliyet Gazetesi Pazar Eki, 25.01.2004 ORTAYLI İlber; “Özgün bir yapıt: ‘Şair ve Patron’”, Milliyet Gazetesi Pazar Eki, 05.06.2003 AKYOL Taha, “Halil İnalcık Hoca'ya Saygı”, Milliyet Gazetesi, 17.05.2004 HIZLAN Doğan; Osmanlı'nın Görkemine Yakışan Bir Kitap, Hürriyet Gazetesi, 27.12.2003 İNALCIK HALİL; “Prof. İnalcık’tan 7 önemli uyarı”(söyleşi: SEVİMAY Devrim), Milliyet Gazetesi, 12.11.2007 ÖZGÜREL Avni; “Ağaç Kesmemek İçin Binayı Taşıttı”, Radikal Gazetesi, 06.11.2005 27.01.2008 tarihli Halil İnalcık’la yapılan söyleşi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gazi Giray Günaydın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |