..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ölümden sonra yeni birşeylerin olduğu konusunda umutluyum. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > gunes




3 Nisan 2008
Benim Gözlerim Ela Rengi Değil Ki!  
gunes
İlişkimizin bittiğini kabul etmekten inanılmaz korkuyoruz. onun varlığı ile mutlu onsuzlukla mutsuz olacağımıza inandırıyoruz kendimizi. Belki kendi değerlerimizin farkında olmamamız, belki korkularımız engel oluyor teslim oluşlara..onsuz hayatın anlamının olmadığına o kadar inandırıyoruz ki kendimizi, farkında olmadan kendimizden tükettiklerimizin farkında bile olmadan yaşamaya çalışıyoruz, bitik sevgileri.....


:BDAD:
benim gözlerim ela rengi değil ki!

Senin yokluğuna alışamadım, bu kesin… İnanmadım reddettim her şeyi, yaşadıklarımı, yaşattıklarını… O kadar özenle diktim ki onlara uydurduğum kılıfları, içinden çıkartıp ben bile yüzleşemedim hiçbiri ile!
Senin yokluğuna alışmaya çalışırken, gücü – güçsüzlüğü senle yaşadığımı hatırladım. Güçsüz olduğum anlarda yanı başımda bitivermeni, bana verdiğin cesarete sığınışımı ve sonra gidişini. O kadar derindi ki gidişin ne nereye, ne niye ve ne niçin gittiğini hiç ama hiç anlayamadım! Belki de anlamak istemedim…
Benliğimde varlığını almadan, gerçeğinde yokluğuna alıştırmadan gitmen, çözümsüzlükleri yükleyip sırtıma, baş edemeyeceğimi bildiğin halde gitmen.
Sen yokken, aynadaki bana yabancı kaldım. Yüzümün bir yarısı sen, diğer yarısı bendim! Peki, ama benim gözlerim ela rengi değildi ki?
Gittiğinden beri, her şey değişti… Sana olan sevgim, öfkenin, kırgınlığın ardına saklandı… Yaşamak için ‘ben’ olmaya karar verdim… Aynanın karşısına geçip, yüzümün diğer yarısına makyaj yaptım, gizledim senden hiçbir iz kalmasın diye… Gidişinle beliriveren ince çizgileri yok etmedim sadece, edemedim, etmek istemedim… Onlar yok olursa senin benliğimde yok olmandan korktum ve sonra yaşamaya başladım…
Senden sonra dostlarım oldu, onlara sımsıkı sarıldım senin gibi gitmesinler diye sebepsiz. Bazıları gitti biliyor musun engel bile olamadım… Korktum!
Senin gidişinle geceler acı verir oldu bana, gökyüzündeki yıldızlara çentikler attım gittiğin günden beri. Gökyüzünde yıldızlar mı çoğaldı, yoksa gidişin o kadar uzun mu oldu bilmiyorum?
Gitmen belki de iyi oldu biliyor musun? Ayaklarımın üstüne daha kuvvetli basmam gerektiğini öğrettin bana. Aslında yaşamın ‘benden’ ibaret olduğunu gitmesen nasıl anlayabilirdim? Özgürlüğün bende saklı olduğunu, yaşamak istediğim oranda özgür olduğumu!
Birinin yaşamına bağlı olmanın, insanın kendi değerlerini keşfetmesine ne kadar engel olabildiğini anladım. Herkesin sadece ilişkileri yıpranmasın diye, kendi hayatlarını ne kadar yıprattıklarını görebildim. Kendi duygu ve istemlerini “kaybetme” korkusu ile nasıl yapayca bastırabildiklerini ve yıllar geçtikçe bastırma güçleri tükendiğinde kendi kimliklerine dönebilmek için sarf ettikleri çabaları ve zamanın tersine işlemesi için ettikleri duaları…
Seninle gittiğimiz mekânlar geldi hep karşıma, gitmene kırgındım… Ama attığım her adımda seni bana getiren bir şeyler olmak zorunda mıydı? Hatırlar mısın bilmem deniz kenarında, kahve içtiğimiz bir yer vardı… Hani nasıl da kızdırırdım bize servis yapan garsonu, kahvesi bol olsun pintilik etmeyin diye… Sen kızardın bana? Şimdi garsona nasıl kahve içtiğimi söylemiyorum. Sen gittin ama? Garson da aynı, kahvenin tadı da… Gitmene onlar da alıştı galiba…
Evet, insan alışıyor gitmelere, avuçlarının içinde hayat oluveren gerçek, sebepsizce çıkıp gidince hayatından, dönünce gerçeğine insan, alışmak zorunda kalıyor belki de…
Varlığında üstesinden gelemeyeceğini sandığın korkuların bile, tek başına kalınca, çözecek başka kimse olmayınca etrafında çözülmek zorunda olduğunu hissediyor belki de…
Yokluğunda zevk vermez sandığım her şey, yaşanmak zorunda kaldığında yaşanıyor biliyor musun?
Evet, sen alıştırdın beni gitmene… Haykırışlarım duyulmadı, çabalarım görülmedi… Sen alıştırdın beni yokluğunda var olabilmeye…
Seni olduğun gibi kabul edebilirdim oysa! Değiştirmeye çalıştığım sadece değiştirebileceklerimizdi. Beni bu kadar yalnız bırakmamalıydın belki de… Gücümü bu kadar hafife almamalıydın… Gidişinle yok olacağımı hissettirmiştim, çünkü bende öyle hissetmiştim. Ama zaman o kadar insandan yana işliyor ki, çaresiz kalınca çarenin insanın sadece kendisi olabileceği gerçeğini unutuyor insan… El ele gördüğüm insanlara, işten eve giderken yemeklerini yiyen insanları gördüğümde yalan değil özlüyorum seni, hem de çok… Ama bunu gerçek olabilmesi için bir gerçek yok ki karşımda… Sen gerçek misin, gerçek sen misin bilmiyorum artık… Doğrusu merakta etmiyorum…
Ama biliyorum! Gidişinle öğrendiğim çok şey oldu. Bunun için dedim ya gidişine seviniyorum bile. Bana kendimin ne kadar önemli olduğunu hatırlattın, kendi başıma birçok sorunun üstesinden gelebildiğimi, birine bağlı olmadan hayattan zevk alabilmenin farklılığını, insanlarda yaşadığımız hayal kırıklıklarının aslında onların kendisi olduğunu, geriye kalanın sadece benden ibaret olduğunu…
Artık gökyüzündeki yıldızlara çentik atmıyorum. Yıldızların bana geleceğimle ilgili ışık tutacağına inanıyorum o kadar…
Gitmeyi isteyen sendin, nereye, niye gideceğini bilmeden üstelik. Bana zarar vermeden gideceğini sandın! Yanıldın… Yaralarımı iyileştirebilmem zaman aldı… Gidişini kabul ettiğim anda onlar da kabuk bağladı… Şimdi dönmek istiyormuşsun, rüyalarında görüyormuşsun beni, ter içinde ağlayarak uyanıyormuşsun… Beni o kadar çok seviyormuşsun ki benden öte bir dünya olmadığını söylüyormuşsun herkese! Ve benden buna inanmamı istiyormuşsun…
Ben senin neden gittiğini sorgulamadım ki! Kal da demedim… Kal desem kalır mıydın bilmiyorum! Seni teslim almaya çalışan içindeki sene söz geçirebilir miydin?
Benliğimdeki varlığını almadan gittiğin için belki de bu yakarışlar… Aynı benim daha önce ki haykırışlarım gibi…
Şimdi yokluğuna alıştım oysaki öfkemin kırgınlığımın ardında gizlenmiş sevgimi bulunduğu yerden çıkarabilecek her türlü zayıflığımı biliyorsun! Beni en can alıcı noktalarımla vurabilirsin biliyorum… Ama ben senin gidişinle, nereye ve niye gittiğini bilmeden üstelik yokluğuna alışabilmişken, tekrar gitmeyeceğine asla inanamam… Hem artık aynaya bakıyorum ve gözlerimin ela rengi olmadığını artık çok iyi görüyorum!





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


gunes kimdir?

Kendimi insanlara yardım edebildiğim oranda daha çok seviyorum. herşeyi herkesi gözlemliyorum bu nedenle. Bazen apartman görevlisi, bazen eşi tarafından aldatılan bir kadın, bazen hasta çocuğunu kurtarmaya çabalayan anne, bazen çocuğuna zaafları nedeni ile özlem duyan baba, bazen sadece kendi sevgisine sahip çıkmak için uğraşan kadın, bazen hayatı tüm keskinliği ile yaşayan delikanlı,…. olup çıkıyorum. O anda kendi kimliğimden sıyrılarak, onların kimliklerine bürünüyorum, onlar ne hissederse onu hissediyorum. Işte o an, benim, sizin,onun hayatlarında ki benzer duyyguları harmanlayarak, taşıyorum sayfalarıma. . Hayal ettikleri şekilde sonlar hazırlayarak. Ama asla son noktayı koymadan! Dolayısı ile bir obje veya bir duyguyu yaşamların içinden çekip alıyor ve onların duygularını kağıda döküyorum o kadar.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © gunes, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.