Ses tonunda ve ifadelerinde anlamlandıramadığım, tanıyamadığım, bana tümüyle yabacı gelen bir şeyler var bu defa. Ya da ben hep yaptığım hatayı bir kez daha yinelemekten geri bırakamıyorum kendimi. Kendi kurguladığım, gerçek olan ve gerçek olduğuna inandığım üçlemesi yine zıtlıyor kendi içinde birbirini ve ben yine neyin aslında gerçek neyin gerçekliğine inandığım ve neyin kurguladığım olduğunu bir türlü çözümleyemeyip tümüyle karmaşa içinde buluyorum kendimi, düşüncelerim tümüyle başı boş bir şekilde sürükleniveriyor.Az sonra ses tonu daha da yükseliyor daha önce hiç duymadığım bir ses oluveriyor öyle ki sigara dumanının boğduğu ve kalınlaştırdığı sesine aracı olan her bir kelime her bir ifade gecenin karanlığının ve sessizliğinin, soğuğunun egemenlik sürdüğü bu sokakta adeta bir kurt ulumasını andırıyor ve her bir cümlesi önce, bu karanlık sokağı kendi hakimiyetinde bilen zifiri karanlık gecenin tüm sukunet kurallarını yerle bir ediyor, ardından evlerin soğuk duvarlarına, yağmurla yıkanan ıslak kaldırımlara, gökyüzünden yere doğru hızla ilerleyen her bir yağmur zerreciğine ve karanlığa inat edercesine renkli ve yorgun ışıkların aydınlatmaya direndiği birkaç küçük, boş sokak mağazasının kirli camlarına çarparak son kertede yüreğime doluşuyor ve kalıveriyor orada. Duvarlar, vitrinlerdeki tüm cansız mankenler sanki bunların hepsini duyuyor ve bu sanrı beni daha da küçültüyor, sokaktan, geceden ,evlerden utanmaya o an yok oluvermeyi dilemeye başlıyorum. Tüm bu karmaşanın içinde yalnızca bir cümlesi zihnimde sayısız defa yankı buluyor ‘artık görüşmeyelim.’ Bu cümleye cevabım yalnızca ‘peki’oluyor ve susuyorum. Arkamı dönüp yürümeye başlıyorum ne hızlı ne yavaş ama kararsız adımlarla. Yalnızca ayaklarım karar veriyor nereye gideceğime, dimağım tümüyle hükmetme, düşünme, karar verme kabiliyetini yitirmiş durumda. İşte şimdi biliyorum kendimle, kendi anlatılmamış, anlatılamamış tüm duygularımla, anlatamadıklarımın ancak gerçeği yansıtmayan bir pelerin giyerek olması gerekene, anlatılabilirliğe uyarlılığının bende yarattığı sahtelik ve kendimi inanmaya zorladığım aldatmacayla, düşüncelerimle, pişmanlıklarımla, acımasız sessizliğimle baş başa olduğumu, yağmur damlaları yüzümü kamçılarken...