Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus |
|
||||||||||
|
“karadeniz hırçın kız al bizi kollaruna çalkala dalga dalga köpük köpük yakamoz ayça dudaklaruna değsin dudaklarumuz” Anaerkil aile düzenini yaşatmayı başarmış kadındır. Samsun'dan itibaren doğuya doğru gittikçe görülen Karadeniz kadını daha bir has özellikler sunar. Çalışkan, zeki, sorumluluk sahibi, düşünceli ve anaçtırlar. Anadolu’nun diğer bölgelerinin aksine Karadeniz’de ozanlık geleneğini daha çok kadınlar üstlenir. Çok güzel türkü söylerler. “Yüreğum dert dolidur, Perdelidur görinmez. Etsam halumi tarif, Tarif etmeye gelmez” Karadeniz kadını çok çalışmasına ve çalışmaya kendilerini adamalarına rağmen erkeklerden çok daha uzun yaşarlar. Tabi bunlar bilimsel araştırma sonuçları değil; uzun deneyimler ve kişisel gözlemler. Fakat Karadeniz’i gören, bilen, yaşayan herkes bilir ki Karadeniz köyleri dul kalmış yaşlı kadınlarla doludur. Sevecendirler ve konuşmayı severler. Espri anlayışları da gelişmiştir Genelde ailede çalışan kişi onlardır dolayısıyla ailenin kontrolü de ellerinde olur. Her şeyi onlar yapmak ister. Diktatörlükleri biraz da buradan gelir. Karadeniz erkeğini yoğuran, tımarlayan peştamallı amazon tipidir Karadeniz kadını. “Güneş vurdi çatlatti Yarumun ellerini Peştamal gizleyidi Köyün güzellerini” Çok rahat adam dövebilen, bu noktada erkeklerin önlerinde saygıyla eğildikleri tiplerdir. Sizi onlara çeken güzelliklerinden ziyade taşıdığı az rastlanan türden ruh halleridir. Kıskançlığın hası da onlardadır, sevginin hası da. “Çiktum dağa oturdum Mavi yelek dokudum Kaybana sevdaluğun Mektebini okudum” Onlar sayesinde arayıp da bulamadığınız birçok değeri tek bir vücut altında kolaylıkla bulabilirsiniz. Engebeli arazinin, değişken iklimin veya yörenin diğer getirilerinin haricinde onlara bu özellikleri katan başka bir hadise vardır. Lakin bu hadise nedir veya ne değildir bilinmez... Evine ve ailesine canı pahasına bağlı hatun tipidir. "sadakatli kadın" olgusunun canlı örneğidir. Vefalıdır, vefalı olduğu kadar aldatılmaya da müsamahasızdır. Kahveye girip kendisini Rus kadınlarıyla aldatan kocasını utandırmak adına hiç çekinmeden " ula Yaşar, bu bendeki .. değil mi?" diyebilen ve de edep yerini gösterebilen bir kadın modelidir Karadeniz kadını. Bu noktada kocaları tarafından "içişleri bakanı" olarak adlandırılan dişilerdir. Yaylaya giderken peşine takılan erkeğin; “Kız içluğun var midur? Giy bakayim dar midur? Elim sığacak kadar Koynuna yer var midur?” Şeklinde kendisine attığı türküye; “Gideyiken yaylaya da Buldum bakır parası Uşak gelma peşume da Yersun biçak yarasi” diyerek cevap veren delikanlı kadındır. Kadın olması demek ekstradan bir de kendini yakıp yıkması, parçalaması anlamına gelir ki bunu kimseler fark etmez... Tarlayı kazan kocasına acıyıp kinayeli bir şekilde; “oldun altmiş yaşina Sen saban tutamassun” diye atma türkü atarken; “oyle saban tutarum Arkini aşamassun” Şeklinde cevap alınca cinleri tepesine çıkan ve “saçlaruna ak düşti Sen fazla yaşamazsun” diyerek gerçek duygularını bir türlü açığa vuramayan kadındır Karadeniz kadını. Bu noktada tüm Karadenizliler gibi ani parlar, yıkar geçer ama alacağı son cevaptan sonra: “O Allah’un işidur Ona karişamazsun” Hemen söner... dalaaar gider... Çok güçlü ve cesur kadındır. 100 kiloluk cay terisi (toplandıktan sonra çayın konulduğu bez) ya da kendi ağırlığından daha fazla çeken odunu taşıyabilir, çocuğunu doğurmadan önceki gün tarlada yağmur altında çalışmaya devam eder, loğusayken gene tarladadır, emzirirken de... Her birinin sarsıcı bir yasam hikâyesi vardır kesinlikle. Neşeli görünen yüzlerinin aksine üzgündürler, ağıtları yürek burkar. Kaynanalarından çok çekerler: “Dağda belimde odun beni ne hale koydun Tarlada ırgat avrat hanede hazır hatun Bir uşak göbeğimde altısı eteğimde Yedi bitirdi beni anandaki o çene” “Danalari satupta Yedurdum kaynanaya Gene gönli olmadi Hep bakayi havaya” Ama daha da beter kaynana olurlar. “Ormanda gezeyisun Maymuna benzeyisun Oldun yaban domuzi Oğlumi ezeyisun” Çocuğu olanlara anne, kocası olanlara eş, evde oturanlarına ev hanımı, komşuluk yapanlara komşu, iyi olanlarına iyi, kötü olanlarına kötü,güzel olanlarına güzel denilen kadınlardır. Yani her kadın gibi kadındır ama yine de her kadından yaşam tarzı olarak farklıdır kadını Karadeniz’in. Burunları dik, gözünü budaktan sakınmayan gururlu kadınlardır ama ayni oranda da baba otoritesini her zaman hisseden kadınlardır. Evin gerçek reisidir aslında ama dışarıya her zaman kocam ne derse o olur havasını vermeyi de çok iyi başarır. “Dumanda kaybolursun Peşume gel peşume Anan babana derdi Rastlamadum eşune.” Genel olarak evin bütün işlerini kadın yüklenmiş, erkek sadece bir sembolden öteye gidememişken yine de dışarıya sanki erkeğin sözünden çıkmayan bir görüntü yansıtması da tam bu baba korkusuna dayanır. “Dere akıyor dere Dert olmadığı yere Bağladiler başumi İstemeduğum yere” Erkekten korkması değildir onu böyle yapan. Taşıyacağından fazlası omuzlarına yüklenmiş sorumluluklarının ağırlığıdır belki... Güvensizlikleridir belki ya da sadece kadın olmasıdır. Sıfatlardan arındırılıp yalnızca kadın denebilirse daha iyi anlaşılabilecek kadındır Karadeniz kadını. “Geç koyunun önüne fınduklugi yemesun sevupta alamayan ben evlendum demesun” Karadeniz kadını, denizin ve zor bir coğrafyanın tüm özelliklerini taşıyan, diğer yörelerin kadını gibi cefakâr ve vekafar fakat diğer kadınlarımızdan farklı olarak, töre, yasak nedir bilmeyen, tuttuğunu koparan, çay bahçesinden fındıklığa, mısır tarlalarından kiraz bahçelerine koşturan, cana yakın, samimi, bir içim su kadındır. Sabahın üçünde tütün dizmeye başlayabilirler. Biraz deli olup ateş alan bir öfkeye sahip olabilir bazıları. Genelleme yapmaktan kaçınmak lazım tabi ama engebeli coğrafya koşullarından da etkilenen bu kadınlar bazen dünyaya bedel olabilir. “Çarşida pineklerum Çift oldi köpeklerum Çok afkurma (havlama) karşimda Ben kendumi beklerum” Karadeniz gibi doğal güzelliği olan kadınlardır. Karalâhana, hamsi ve mısır ekmeği üçlüsünü sofrasının olamazsa olmazı yapan insandır. Hamsili pilavları ile parmaklarını yiyebilir insan. Yine bazılarının en imrenilecek şeyleri hayata karşı duruşlarıdır. Hiç yılmazlar, sonuna kadar yaşarlar. Vazgeçmezler, çok güçlü kadınlardır. Bunu erken yaşta anlamlandırmayabilir insan ama bir zaman sonra hayran kalır kendilerine. Etkileyicidirler, genelde yeşil - ela gözlü ve deniz kokulu kadınlardır. Ama bütün hayatı da sırtlarında taşıyıp çoğu insanın altında ezileceği günlük yaşamı kaldıran insanlardır. “Bazen de yanar yürek Nasıl desen sönemez Acıyı çeken bilir Çekmeyenler bilemez” Bir de ellerinden anlaşılan kadınlardır. Avuç içlerine bakın, emekleri avuç içlerindeki ve ellerindeki yıpranmışlıkta yatar. Gerçek kadındır çoğu, güzellikleri emekleriyle ellerine yansıyan... Hayatı görmüş geçirmiştir, bir kısım şehirdekiler gibi kadını bakımlı tırnak olarak geçmez köydeki kadınlar, hayatlarındaki sorunları da kırık tırnakları değildir. Gerçi artık Karadeniz de iyice şehirleşmiş, köylerinin yerine kasabalar, müstakil evlerinin yerine apartmanlar dikilmiştir. Ama hala küçüklüğünde ağaçlara tırmanan büyüdüğünde ise sırtına yükünü alıp tepeyi aşan kadınlar vardır. Gereğinde hem erkek hem kadın olabilen, ataerkil gözüken toplumda anaerkil düzeni kurmuş olan cesur, kendinden emin, tuttuğunu koparan, gencecik yaşında dul kalıp aslanlar gibi evlatlar yetiştiren, yetmişinden sonra İstanbul’daki evini satıp, Karadeniz’in çetin yamaçlarında kendi evini yapabilen, kar, kış, tipi, sel demeden İstanbul-Karadeniz arası mekik dokuyabilen bundan gocunmayan, çayını, fındığını toplayan, gerekirse ticaret erbabı olan, evinin hanımı, eşinin en büyük desteği, çocuklarının canı, anası olup gereğinde eline korkmadan silah alan, ava çıkan, çeşanı sırtında en hareketli türküleri dilinde, Karadeniz gibi her daim hareketli, yerinde duramayan - kilolu olsalar da değişmez bu- hamsiden, muhlamadan, yoğurt doğramasından, lahanadan, mısır ekmeğinden vazgeçmeyen, içi kan ağlasa da hayatta kalanları hayata tutundurabilmek için her daim neşeli görünebilen kadındır. Karadeniz’de bilinenin aksine annenin onayı olmadan bir adım dahi atılmaz. Böylesine güç sahibidir Karadeniz kadını. Saçlarının fırtınasında gemiler yüzdüren, kocaman dünyasını sırtındaki sepete sığdıramayıp göz bebeğinde taşıyan, denizi görünce içinde bulunduğu taşıtın camına yapışan kadındır. Karadeniz kadınında artık sert dalgalarından, şiddetli, bitmek bilmez yağmurundan mı desek, farklıdır. Karadeniz kadını erkekle eşittir. Hatta çoğu kez ondan üstündür. Bu nedenle çok horlanan itileni de vardır. Karadeniz kadını ağlamaz yine, yüzü güleç, yine dimdik ayakta…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bülent ÇİFTGÜMÜŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |