Eski bir zamanın içindeyim
Peşime düşmüş katil yağmurlar
Üzerime çullanan bu gök
Bu namus belası kambur
Hızla geçip giden trenler
Sana sitemimdir..

Kimsenin eli değmemiş bir çiçek
Alnında gök taşıyan ulu çınar
Ve kan ter içinde gelen bahar
Senden alacağımdır

Bir köprüde sallandırıp ruhumu
Boğazıma doladığın bu ilmek
Sesimde şimşeğe dönüşen avaz
Çocukların ellerinde çürüyen umut
Bir karış mesafede oluşunun hikâyesidir

Aldanma incir mevsimlerine
Gelişinde dipsiz kuyuydu bende
Gidişinde kara bir bulut gözlerimde

Sorma yankılanan sesimi duvarlara
Kendi işkencesinde çözülmüş
Dişlerime hapis bu dil..
Adını ifadesine kanatan bu eller
Çürümüş yosunlardan başka bir şey değildir

Kendimle olan kavgamı
İlahların huzuruna taşımam
Adınla başlayan dinime
Adınla biten imanıma
İsimsiz bir mezar taşı aramamdandır
Gün günaha gebeyken bu kentte
Eşkâlimin değişen cinsiyetiyle
Çırılçıplak bir sabah vakti
Bütün iblislerin koynunda
En üryan halimle, sana bakıp
Namusunu beş kuruşa satmamdır

Düşünüp yorma kendini
Aldırma saçındaki bir iki ak tele
Aynalarda korkunç bir yüz
Hayli derin kederde çizgiler
Façası bozuk basit bir tebessümle
Tükür yüzüne!
Küfürlerinle sına kendini..

Beş mezarda beş ceset
Cemaatsiz bir gidişle
Leş kokan bu şeytan mezarlığında
Unuttum seni..

Bütün izlerine bulaşan çamur
Bugün gözyaşlarımın gazabında
Unuttum! Bedenime asılı seni
Kendi fakirliğimde
Aç köpekler gibi
Şose boylarında geberttim seni..

Boş şarap şişelerine efkârımı anlatıp
Bitmiş bir izmaritin dumanına saldım
Kül ol ! İçimdeki yangın
Gökle sevişip bugün
Belini boşaltıp dişi bir bulutun
Kara toprağın rahmine akıttım seni

Filizinde köksüz bir çiçek gibi
Bensizliğe dikip..
Yanlış bir saksıda sararttım seni..