Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Son kitabınız Kumbara’nın adı da içeriği de oldukça ilgi çekici. Okuyucunun aklına gelen ilk soru, “erkekler için aşk var mıdır?” Tabii ki var. Aşk her zaman etrafımızda ve biz hazır olduğumuzda elimizi uzatıp ona dokunabiliriz. Nereye bakacağını bilmezsen ömür boyu arayıp da bulamazsın. Aşkı inkâr etmek kendine yalan söylemektir. Varlığı gerçek, sorun onun gücünü kabullenmek. C. Bernard’ın dediği gibi “Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.” Kitap çok hızlı bir şekilde okunuyor ve içinde pek çok kadın tiplemesi var. Ancak kadınlar daha çok hangi erkekleri tercih ederler konusu pek açık değil. İnsandan insana değişebileceği gibi yaşla da ilgilidir. Genç kızlar onları sahiplenecek erkekleri sevmezken çıkıp gezecek eğlenecek kişiler arayabilir. Yaş ilerledikçe onlara bakacak onları koruyacak bir eş tiplemesi peşinde olabilirler. Yakın ve sıcak ilişkilerde duygularının farkında olan ve bunu dile getirmekten korkmayan erkekler her zaman içine kapanıklardan avantajlıdır. Kitabı günlük halinde yayımladınız, ne kadar süredir günlük tutuyorsunuz? Romana başladığımda planlamamıştım, akışında günlük haline geliverdi. Böyle bir günlük yok. Olay ve karakterlerin tamamı kurgudur. Etrafımda olan biteni gözlemlediğimde kendi gençliğimden pek çok şeyin aynı kaldığını fark ettim. Bunu yeni nesillere aktarmanın yolunu düşünürken pek çok yaşıtım ve benden büyüklerle sohbetler edip, notlar aldım. Özellikle bazı yer isimleri ve adresleri ilk defa duyuyor olmama rağmen farklı kişilerden teyit aldığımda kullanmanın o dönemi anlatmak açısından doğru olacağını düşündüm. Aynı zamanda ergenlik çağındaki gençlerle de görüştüm. Onları konuşturup ağızlarından laf almak çok zordu. Yazılanları mutlaka birileri bir yerlerde yaşamıştır. Bu anlamda her şey gerçek ancak benim gerçeklerim değil. Aziz diye biri yok, bütün özelliklerine sahip bir kimsenin de olduğunu sanmıyorum fakat okuyanlar kendinden bir şeyler görüyorsa o karakter zaten benim için gerçektir. Görmemesi için de hiçbir sebep yok. Tüm karakterler doğal, halktan, bizden içimizden tiplemeler. Soru kendinden ne kadar görüyor olduğun… Genç bir adamın yaşadığı bütün cinsel çelişkileri yazmışsınız. Tek eşlilik mi zor yoksa çok eşlilik mi? Yine adamına göre değişen ve göreceli bir konu. İnsanoğlu her zaman elindekini fark etmek yerine başkasında olanlara bakıp imrenmeyi tercih eder. Evli birine “bekârlık sultanlık” fikri cazipken, bekâr biri de evlinin düzenine ve dengeli oluşuna kapılabiliyor. Elinde olanla yetinmeyi bilmekse zaman, tecrübe, olgunluk, bilgi ve birikim gerektirir. Kahramanımız Aziz, genelev ve randevuevlerinde yapamadıklarının üstesinden, yurtdışına gidince fazlasıyla geliyor. Yabancı ülkelerde cinselliği yaşamak daha mı kolay oluyor? Romanın geçtiği dönem bugünkü şartlardan çok farklıydı. İnternetle istediğin kişiye, resme, filme, videoya, sese anında ulaşmak fikri, otomatik kapılar, yürüyen merdivenler veya cep telefonları uzaylılar için geçerliydi. Hayat kadınları, yabancı uyruklu 90-60-90 ölçülerinde hevesli bayanlar da etrafta yoktu. Fotoğraf veya mecmualar elden ele dolaşırdı. Karikatürler bile bazen tahrik etmeye yeterdi. Yurt dışındaysa cinsel devrim çoktan yaşanmış, kadınlar erkekler kadar haklara sahip olduklarını bağıra çağıra duyurmuşlardı. Bir kadın, erkeğin onu tavlamasını beklemek yerine kendi içgüdülerini takip edip istediğinin peşinde koşabiliyordu. Ve bu bir ihtiyaç, eğlence ve hayatın parçası olarak görülüyordu. Ayıp, yasak, günah veya tabu olması kısmı aşılmıştı. Toplumsal kavram değil de kişisel tercih olarak görülüyordu. Kısa bir süre içinde kitabınız “En Çok Satanlar” listesine girdi. Sizce sebebi nedir? Özellikle konuştuğum gibi yazıyorum. Aynı şekilde roman okunduğu gibi anlaşılıyor umuyorum. Okurken, durup “acaba yazar ne demek istedi?” diye düşünme fırsatını vermiyorum. Böyle olunca roman akıcı oluyor. Zaten ben de kendimi yazardan daha çok okuyucu olarak görüyorum. Yazdıklarım, “ben olsaydım nasıl yazardım?” sorusuna cevabımdır. GOA yayınevinin kuvvetli halkla ilişkileri ve reklâmlarının da katkısı tabi ki önemli bir destek oldu. Neden erkek için bekâret çok önemli olabilirken kadın için erkeğin bakir olup olmaması anlamsız bir konudur? Erkekler arasında süregelen bir rekabet ezelden beri vardır. Bu özellikle ergenlik çağında barizdir. Popüler olmak birlikteliklerle bağdaştırıldığından bakirlik, hangi yaşta kaybedildiği ve ne sıklıkta kadınla ilişkiye girildiği önem kazanmaktadır. Etrafta olan hemcinslerin ne düşündüğü de önemli olduğundan konu öncelikli. Kadınların yaklaşımı ise daha saf ve duygusal olduğundan çoğu zaman erkekler arasında olan bu rekabete anlam veremezler. Erkekler konuya daha işlevsel bakarken kadınlar hisleriyle yaklaşıyorlar. Hayallerle yaşamak bazen sarsıcı şeylere yol açabiliyor. Düşle gerçek arasında gitmek nasıl bir duygu? İnanılmaz bir güç. Gerçek olarak algıladığımız, bedenimizin bulunduğu yer olduğundan diğer gördüğümüz her şeyi düş kabul ediyoruz. Geceleri ortalama yedi sekiz saat uyurken her biri üç-dört dakikalık dört veya beş rüya görüyor bazen hiç birini hatırlamıyoruz. Ancak bir şeyler yaşadığımızı biliyoruz. Gündüz vakti hayal kurarken birkaç dakika içerisinde aylar hatta seneleri gözden- hakikatten oluyor gibi- geçirebiliyoruz. O zaman gerçek ve düşü nasıl ayırt edebiliriz ki? Şahsen düş dünyasında olmak beni fazlasıyla mutlu ediyor. Özel bir çaba, kuvvet veya para harcamadan tatlı, güzel ve mutlu bir süre yaşayabiliyorsam neden onu gerçek kabul etmeyeyim? Kime ne zararı var ki? Varsın düş desinler, varsın hayal dünyasında yaşıyor desinler… Siz sevgiyle yaşanan cinselliğe mi inanıyorsunuz? Gençken yanıtım farklı olurdu, şimdiyse cevabım kesinlikle evet. Akıl, beden, duygu ve ruhun hepsinin birlikte olduğu beraberlikler uzun ömürlüdür. Kalan kombinasyonların hepsi geçici ve yeni arayışları tetikleyici oluyor. Cinselliğe bir erkeğin açısından bakış, özellikle duygusal ve ruhsal yaklaşımı daha önce pek irdelenmedi. Sizce bu konu bayanların mı erkeklerin mi ilgisini daha çok çekecek? Hep bayanların iç dünyası, ruh halleri ve kafasından geçenler yazıldı, çizildi ve konuşuldu. Erkekler cinsellik konusunda ne düşünüyor, ne hissediyor ve ne yapıyor konusu biraz bakir kalmış. Özellikle ergenlikten geçen bir erkeğin zihinsel ve ruhsal yolculuğu cinselliği kadar merak uyandırıcı bir konu gibi geldi. Evet, romanın içinde cinsel eylemler mevcut ancak kahramanın aklından geçenler ve yaşadığı duyguları da fazlasıyla var. Bayanlar ilk defa bir erkeğin iç dünyasına rahatça girebilecek, onları sorgulayabilecek ve arzu ederlerse yargılayabilecekler. Erkeklerse ya kendilerinden bir şeyler görecek ya da eski dönemlerde neler yaşandığını veya yaşanmadığını görüp hallerine şükredecekler. Genç bir erkeğin hayalleri, fantezileri ve hayat felsefesi anlatılıyor. Hiçbir şey tesadüf değil ve hakikatten hepimizin aynı şeyler yaşıyor olduğumuz doğru. Ancak olanlara ve olaylara bakış açımız farklı olduğundan değişik hayatlar yaşadığımızı sanıyoruz. İşte bu, gerçek değil HAYALDİR!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sayım Çınar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |