Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Üst tarafı, huzuru zamanlı, savunması yersiz gelmiş ama hala yurtsuz kalmış ayrılık… Nasıl hecelenir ki… Alt tarafı uzun bir görememe hali Üst tarafı gözbebeğindeki en hassas nokta; kör… Görmüyormuş… Öyle inanıyor… Üzerinden geçen yılları bile saymanın saçma olacağı kadar uzun yıllar geçmiş. Ama hala işte, yine de… Sevmek dedikleri tam da böyledir… Böyle de olmalıdır… Her yüreğe bu kadar Allahsız gelse ama sevmek hali, o zaman kainatın yarısı ateist olanlardır; yoksa ateistler, onların tamamına yakını Allahsız bir sevda haline düşerek yanan, yanarken “yandığımdın” kelimesinden soyutlananlar mıdır?.. Alt tarafı bir yaranın artık iyi olacağı belirtisini verecek kadar ümitli kaşıntısıdır… Ben bir yaranın kaşınınca iyi olacağını öğrendiğimde çocuktum. Sık biçimde düşerdim o zamanlar. En çok yarayı dizlerimden alırdım her seferinde. Kabuk bağlardı. Kanatırdım. Kendi dizlerime kendim zeval vererek, yani bir bakıma kendimi, kendi kendimi kanatmayı bir marifet bilerek… Kaşıma ki izi kalmasın diyenleri hiç umursamadım… Kaşıdım… İzi kaldı… Şimdi dizlerimde bir genç kızın güzelliğine hiç yakışmayacak kadar derin izler, kesikler saklarım. Kaşıma demişlerdi. Kaşıdım. İzi kaldı… Yağmur oldu sonra… Bazen de güneş… Türkçe’ye karşılığı verilmemiş iki zamanın uyarlanması oldu… Ben ağlarken uyuyordu Uyanıyordum, seviyorum diyordu… Karşılığı olmayan bir zamanın çevirisini ne kadar başarılı yapabilirsen yani, o kadar lisan sahibi seversin… Üst tarafından bakılınca kuşsal oluyor diye yaşananlar sevimli bile görünebiliyor bazı zaman… Alttan bakıldığında, iki kişi arasında yaşanmış hiçbir mahremiyetin bırakılmadığı anlaşılıyor… Türkçe’de karşılığı olmadığı için, adapte oluyor en iyi ihtimali, çok daha iyisi öykünme, devamı oldurulmuyor; çünkü bu zamanın Türkçe’de hiçbir karşılığı bulunamıyor ne edilse de… Alt tarafı bir şehirde herkese aynı mesafeli uzaklıktan “merhaba” diyebilmek yalnızlığın… Üst tarafı bir başka şehirde hiç kimseye bu mesafeden bakamaz olacak kadar kalabalık durman… Her yabancı, çok bildik bir kalabalıktır bazen. Çok yabancı insanlar tanıdım ben. Kim bilir belki de bu gereksiz kalabalıklardan haz edememem hep onların yüzünden, onların yüzsüzlüğünden… Tenine yapışmıştır artık. Kahin bir büyücünün sen ölesin istediği için en tesirli zehri icat etmesi gibi tenindedir, ömründedir… Yıkadıkça bu yapışkan hal geçecek sanmışsındır önceleri, yıkamışsındır; geçmesini bir tarafa bırak, sen yıkamışsındır o yayılmıştır… Bu salgın hastalık yalnızca sana salınmıştır kahin bir büyücünün sen ölesin diye icadından bu yana. Oysa büyücünün seninle ne husumeti vardır onu bile anlayamamışsındır… Büyücü ölmemi istiyor… Tenimin her alanında ayrı yayıntı. Salgın bir hastalık bu… Tek salgısını salgılayabildiği ben oldum… Devamındakiler bu hastalıktan çabuk kurtuldu… Raflarda hala düzenli bir okumak azmi var oysa. Artık okumak bile çok uzak. Yaşamak var. Deli gibi. Herkes gibi. Onun gibi yaşamak… Yaşarken yaşlanmak var yahut yaşlanmışken yaşamış olmak… Hayatı iki başka zamana bölerek, saatli birer dilimleme halini sevmişler. Bir ileri alıyorlar zamanı bir geri. Bazen gündüz daha uzun kalıyor gecelerden, bazen de en kısa gece yaşanıyor gündüzlere yenilen… Saatlerle oynandığı günler hep daha bir boğucu geliyor. Kime göre bir saat daha sensiz kalıyor akrep, neye göre bir saat daha geç ağlatıyor yelkovan, bilinemiyor… Kahin bir büyücü o. Beni öldürmek için bütün maharetini ortaya dökerek, hatta mitoloji kitaplarını karıştırarak, bilinmeyen otlardan bilerek ve bularak, bunlardan bir karışım hazırlayarak bana içeren bir büyücü… İç dedi… Sadece iç dedi. Zorlamadı… Hani “elinden zehir olsa içerim” denilen satirik cümleler olur ya aynı onlar gibi… İçtim… Önce dilimde, sonra boğazımda, ellerimde, yüreğimde, beynimde, gözlerimde yakıcı bir yanıltı… Yıkayınca geçer sanmıştım. Yıkadım, geçmedi iyice yayıldı… Kalbi kötü değil sanmıştım… Meğer kalbi yokmuş… Yanılmışım… Beni öldürmek isteyen, kalpsiz bir büyücü o… İçirdiği zehrin bir kısmından kurtulmayı başardım… Devamı için ne yapabilirim şimdilik bilmiyorum… O bir büyücüymüş meğer… Beni öldürmek isteyen, kalpsiz bir büyücü… Ölmedim… Kıvrandım.. Savaştım… Kanadım.. Eğlendim.. Ama yenilmedim.. Ölmedim… Bir büyücü hala o. Zamanını Türkçe’ye uyarlayamadığım… Hikayenin bütün özeti bir kalpsiz büyücünün beni öldürecek kadar çok sevdiğine inanmasıyla başlıyor, devamı hiç bilinmiyor, çünkü hikaye bitmiyor… Yüreğinde ığıl bir kaşıntı saklıyor hala… Çok kaşımasın… Sonra izi kalıyor… Hiç gitmiyor… Eğer büyücünün hesapları tutsaydı, bitecekti öykü Çünkü hesapladığı gibi olsaydı eğer, ölecektim… … Öldürmek istiyormuş meğer İçirdiği o kahin zehrin yaygınlığı uzun bir süre zamanımı aldı Tenimin her yerinde yara açtı… … Şimdi dizlerimde bir genç kızın güzelliğine hiç yakışmayacak kadar derin izler, kesikler var. Kaşıma demişlerdi. Kaşıdım. İzi kaldı… Sonrası mı, Alt tarafı bir yaranın artık iyi olacağı belirtisini verecek kadar ümitli kaşıntısı… Devamı mı Ayrıntı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Sarahatun, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |