"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Serilmiş üstüme, güneş yok zaten ama ya ayışığı. Gözlerim kendi renginde hapsolmuş. Alışmış kendine,kapanmış, yok olmuş.Nefes almak zor hatta imkansız. Ama ihtiyacım da yok zaten. Ben ölürüm zaman zaman.Geceleri çokça.Karanlığa döndü mü günün yüzü, ölürüm.Gözlerim açıktır ölürken. Bakarım dünyaya kirli mi diye hala.Kısarım gözlerimi, bir kez daha bakarım. Şehrin içindeki kirli sulara bulanmış bulanık insanlar geziniyor mu diye hala. Bulanıklaşır gözlerim de,şehre öykünür ve insanlara. Zihnim allak bullak olur. İnsanlar öldürür birbirini, köşe başları bıçak parıltılarıyla mütereddit, ara sokaklarda çığlıklar ve yalnız insanlar soğuk yataklarında.Üzülürüm herkes adına. Kendime en çok. Kaparım gözlerimi. Beklerim azrail suretinin yerleşmesini yüzüme. Ben ölürüm zaman zaman. Korkarım ölümden. İçime bir kurt düşer kemirir bazen beni, ya da ulur aleme inat. Korkarım kurtlardan ve çağrıştırdıklarından bana. İçime kızarım ölünce. Kemirilmeye direnmediği için ve tutsak olduğu için seslere. İçime duman yollarım ölmeden, buram buram. Boğarım ne varsa içimde henüz ölmemiş. Dumana sarılan korkular büyür içimde yine de ama en azından göze görülmez, dile gelmez korkular.Lal olmuş korkular. Bana özenmiş, özendirmiş kendine. Saklarım kendimi en kuytu yerlerime. Hem öyle bir saklarım ki bulamam uzun süre."Çık" derim çıkmam, "gel" derim gelmem. Sonra bulurum kendimi ölümün serin kucağında, korkudan titreyerek ve direnerek bulunmaya. Bazen öyle yerler bulurum ki saklanırken, unutmuşum yıllardır var olduklarını, öyle yerler ki ilk defa gördüğüm. Hani korkmasam sevineceğim gelir. Korkarım. Ben ölürüm zaman zaman. Girdiğimde "bilmezler alemine" bir sıcaklık akar içime. Eskiler çıkar karşılama el sıkışırız, el ele veririz. "Git" derler bana, "henüz erken". " Kalayım" derim " geciktim". Çok güzeldirler eskiden tanıdıklarım, eskiler. Gidesim gelmez, ölesim gelir boyuna. Bırakmazlar öleyim. Suni teneffüz tecavüzüne uğrar ölüme hasret dudaklarım. Nefret ederim suni ölümlerden ya, dinlemezler. Gezerim "bilmezler aleminde", gözlerim cennet bahçesi, cehennem ateşi arayışında. Hiç görmem oraları ama tahmin ederim nasıl oldularını. Bir birinden ayrı cennettekiler, herkes kendi aleminde ve bir birine kenetlenmiş cehennemdekiler ateş sarılmış ellerine. Ben ölürüm zaman zaman. Sonra güneş alır gözümü, "ver" derim vermez. İstemeden dönerim kirli sularıyla bitimsiz dünyanın zaman mahkumu varlığına. Ölmek değil derdim. Yeniden dirilmek her ölümden sonra. Ölüp kalmak isterim bir köşede. Ve bir şair gelsin isterim ellerinde çakıl taşlarıyla. Serilsin üstüme. Ben ölürüm zaman zaman, her zaman...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bahadır ÖZBÜTÜN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |