..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Gelecek > Suzan Batmankaya




26 Eylül 2007
Kağıt Kokusu  
Suzan Batmankaya
Özlenecek olan o kadar çok şey varki.. Mesela biraz çaba... Gün gelir çabalamayı biraz uğraşmayı ve sonunda başarmayı isteyebileceğimiz aklımıza gelirmiydi.


:AIAE:
Özlenecek olan o kadar çok şey varki..

Mesela biraz çaba...

Gün gelir çabalamayı biraz uğraşmayı ve sonunda başarmayı isteyebileceğimiz aklımıza gelirmiydi.

Değişimi şimdi görebiliyorum. Seneler öncesi değil şimdi bana geleceği çağrıştırıyor.

Şimdi olan herşeyin açılımında yakın gelecekteki garip alışkanlıklarımıza dalıyorum. Çok yakında görüntülü konuşmaya başlıyoruz.

Birkaç sene sonra bu teknoloji elit olan tabakadan çıkıp, çoğul tabakaya yaygınlaştığında özel olanın kalmadığı bir toplulukta , robot hayatlarımıza adımlar atıyor olucaz.

Garip alışkanlıklar kazanıyor olucaz mesela. Teknoloji bize saklanma payı vermeyecek.

İnsan yığınları oluşacak, başka başka bir yerlerde toprak kokusuna hasret. Ve tabiki bu markalaşma çabalarının sonunda üstümüze yapışan etiketlerden usanan ferrasini satan bilgeler, 30 undan emekli işadamları, şehir hayatından bunalmış yeni köy insanları oluşucak.

Özlemek yeni yılın kod adı..

Özlemeye başlıyorum şimdiden kağıt kokusunu.

Pazar sayfaları çevirdiğim gazetenin yudumladığım il çaydan sonra havada oluşan kokusunu.

O kağıdı özledim bile...

Çünkü biliyorum yakında hemde çok yakında ekranlardan ,duvarlardan yanımdaki cep telefonumdan öğrenebileceğim, ayaklı bir televizyon takliti telefona sahip olucam.

O zaman gazete okumaya gerek duymamak güdülerime kodlanıcak. Gazeteyi okuma telefonu aç canlı bağlan izle ya da internetin tuşlarından bağlan hayata ve tabiki dünyaya.

Teknoloji katili sözlerimin altında belkide bu değişimin bir korkusu var. İletişim kolaylaştıkça yalnızlaşıcak olmamızdan kaynaklı bir korku olsa gerek.

İnsanoğlu garip reaksiyonlar veriyor kolay açılan kapılara. Kolay iletişim kurabildiğimiz herşeyden uzaklaşıyoruz, koruma kalkanları çıkıyor kendi yalnızlıklarımızda büyüyoruz adeta.

Bayram sabahlarında atılan kartların , unutulmaması gereken dostların olduğu bir evrede, teker teker hazırlanan kartlar vardı ve hep bir kaygı içimizde acaba unuttukmu, birilerini atladıkmı?

Bugün rehberdeki tüm isimlere otomotik mesajla bayramlaşabilecek kadar yakınız uzaklara ama bir o kadar uzak.

Gelen bayram mesajının ne kadar donuk olduğunun farkındasınız değilmi..Kolaylaştıkça uzaklaşıyoruz ...O yazılan sözün sana ait parçasını arıyor gözlerin bulamıyor..?

Gün gelir çabaladıklarımızı özleyebileceğimiz kimin aklına gelirdiki?

Genç bir kalemin gözünden yazılan şu satırlar 2007 yılının Eylül ayına ait değil , 15 sene sonrasının bir yakın gözlemidir aslında.

Bişeyler değişiyor ve biz bu değişen sistemin kurgusunda sadece şu anı yaşayabiliyoruz.

Şimdi biraz kurgu biraz seneryo biraz beyin jimnastiği lütfen...

Bu satırları bir yazan gibi...

Görüntülü telefonların, cep telefonlarının ve ek özellikli taşınabilen mini televizyonlarımızdan sonra fabrikaların, okulların, sosyal kurumların kısacası haritanın yazılı olan tüm alanlarının insana , insan gücüne her geçen gün ne kadar daha az ihtiyaç duyabildiğinin farkındamıyız?

Sistemin bir tuşla işlenebildiği tüm elektronik araçlarda iletişimler bile tek bir söze dayalı kaldı. Artık bankalara gitmiyoruz , artık okula bile gitmiyoruz dışardan eğitim var.. Artık bayramlarda ziyaretlerde gitmiyoruz otomotik mesajlarımız var.

Artık hayat çok kolay ve iletişim daha hızlı.

Peki neden daha yalnız hissediyoruz...

Peki neden hala daha çok zamana ihtiyacımız var?

Bu soruların cevabı kendi içimizde saklı. Gelişim beraberinde neleri getirecek.?

İnsan gücü kendi kendini yoketmeye proğlanmış adete. Daha az düşünce daha çok sistem odaklı çalışma. Fikir değil, eylem planı. Robotlaşan hayatlar, bir komuttan başka cevap kabul etmeyen mekanizmalar, tek bir doğruya dayalı kurulan yeni teknolojiler.

Tüm bunların sonunda , fikir, iletişim çaba en önemlisi insancıl güdüler nerde?

Güdülerimizi teslim ediyoruz.

Yakın gelecekte insan gücüne gerek kalmayacak. O zaman sistemin neresine yamar kendini bu insancıklar?


Tek bir doğruya proğramlı sistemler yerine opsiyonel ve biraz çabayla ulaşılan oyuncaklar olmalı.

Sokağımda misket oynamayı özledim ve sonunda kazandığım misketleri saymayı.

Şimdi skoru tuşlarına bastığım şu klavyenin ekranından bekliyorum.

Gelişim beraberinde neleri götürüyor biraz bunu düşünmeli.

Kaybedilenleri özlemek..

Özlenecek o kadar çok şey varki .

Şimdiden kağıt kokusunu özlemeye başladım.









Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Çelişki [Şiir]
Kahin / Yol Haritası [Şiir]
Korku [Şiir]


Suzan Batmankaya kimdir?

Önce insan olmalı. . Nasılmı? Yaşama bakabilmeli,görebilmeli dokunabilmeli ve tüm bunları ayrıştırabilmeli kafasında. Algıları açık olmalı kendi sokağının dışındaki hayatlara. . Kendini sunabilmeli tüm çıplaklığıyla, herkesin benliğindeki onaylanma kaygısının ortasında. Satır aralarına kelimeler sıkıştırmalı. Okudukça değil, yaşadıkça anlamalı insanoğlu. Tarih satırlara sığınmalı. Yazarını yeniden doğurmalı başka bir miladın ilkbaharında. Yurduna, soyuna sevdalı olmalı. Ayak bastığı toprağın tarihi kokmalı ve yaşatmalı yeniden doğurmalı satırlarda. Özlemli, hasretli kimi zaman öfkeli olmalı. Sanata duyarlı siyasete tarafsız bakabilmeli ve bir çizgi çekecekse ütopyasına, işte o zaman yeni bir gün doğarmışçasına tutulmalı kalemine. O çizgiden sonra yazdıkları o yöne kaymalı. Anlaşılır olma, anlaşılamama kaygısından çok, ifade edebilme düşünce özgürlüğünü katıksızca kullanmalı yolunda. Cümle kuramayanların cümlesi, soğuk savaş yıllarının izleri, bir kadının gözyaşı olup akabilmeli kitabının her satırında. Ziyafetlerinin ortasında hep aç kalkmalı sofralardan. Zaaflardan,hırstan şehvetten değil, yazma arzusundan, öğrenme arzusundan okuma arzusundan vazgeçebilir olmamalı. Tek sevdası kalemi olmalı. . Gelişim bir süreçse, o süreç hep açık kalmalı onun kapılarında. Çünkü geliştiğini anladığı andaki dur, aynılığı tekrarlatır ve bu aynılık içinde yazabileceklerine değil, tekrarlarına sıralanır ve dizilir satırlarına. Eleştirilere, açık olabilmeli. Ve hayata farklı pencerelerden bakanlara fikirlerini dayatmak yerine kendi penceresinin bir karesini sunarak verebilmeli cevaplarını. Gerçeği, yalnızca gerçeği dökmeli mısralarına. Çünkü yazarlar insanlara duymak istediği değil, duyamayacak keskinlikteki gerçekleri okutur. Görebilirmiydi gözlerimiz bir karıncanın topraktaki izini? Ya da puslu bir akşamın yarattığı o gri geceyi? Gerçekleri görebilmek için önce kendi gerçeğiyle yüzleşebilmeli insanoğlu. Bu yüzden önce kendine sormalı, başkalarına sorular sormadan önce aslında kim olduğunu, ne olduğunu, zaaflarını ve tüm korkularını kendine söyleyebilmeli ki, başka başka hayatlardaki izleri kendi kalemine taşıyabilsin. Bir şiiri, bir kitabı bir sözü eleştirmek, bu cümleyi böyle yapabilirdin demek,bir masalın ortasında okuyucunun bu son böyle daha iyi olurdu demesi kadar komik geliyor. Satırlara zincir vurulmaz. Bir kelimeden binbir anlam çıkartabilenler de olacak, bir kelimenin sonuna nokta koymak isteyenlerde. Kendi sözlüğünün anlamını çıkartanlar da olacak yeni cümleler katabilende. Bir yazar olmalı. Bir yazan olmalı. Önce tüm zaferlerden arınmalı. Kalemine sevdalı yüreklerle buluşmadan, başka başka kahramanlar yaratmadan kendi egolarını başkalarına kusmadan önce, kendine bakmalı. Bu yolculuk yaşam çizgisi kadar belirsiz olmalı. Bilmeli hayatın bir noktasından sonrasını, öğrenmeye,okumaya ve algılamaya adamış bir tercih var taşlarında. Ellerinde tuttuğu inançları kadar sağlam olmalı özbenliği. Sistem,tarih zaman duyarsızlaşsa da, gördüğü herşeye karşı duyarlı olmalı. Yaşadığı yerin konuşamayan sesindeki yankı, bir sevgilinin ağıtları kadar keskin bakmalı hayata. Yaşam aşkı dolmalı ruhuna. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Ömer Hayyam , Jean-Paul Sartre ,Socrates


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Suzan Batmankaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.