Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Mesela biraz çaba... Gün gelir çabalamayı biraz uğraşmayı ve sonunda başarmayı isteyebileceğimiz aklımıza gelirmiydi. Değişimi şimdi görebiliyorum. Seneler öncesi değil şimdi bana geleceği çağrıştırıyor. Şimdi olan herşeyin açılımında yakın gelecekteki garip alışkanlıklarımıza dalıyorum. Çok yakında görüntülü konuşmaya başlıyoruz. Birkaç sene sonra bu teknoloji elit olan tabakadan çıkıp, çoğul tabakaya yaygınlaştığında özel olanın kalmadığı bir toplulukta , robot hayatlarımıza adımlar atıyor olucaz. Garip alışkanlıklar kazanıyor olucaz mesela. Teknoloji bize saklanma payı vermeyecek. İnsan yığınları oluşacak, başka başka bir yerlerde toprak kokusuna hasret. Ve tabiki bu markalaşma çabalarının sonunda üstümüze yapışan etiketlerden usanan ferrasini satan bilgeler, 30 undan emekli işadamları, şehir hayatından bunalmış yeni köy insanları oluşucak. Özlemek yeni yılın kod adı.. Özlemeye başlıyorum şimdiden kağıt kokusunu. Pazar sayfaları çevirdiğim gazetenin yudumladığım il çaydan sonra havada oluşan kokusunu. O kağıdı özledim bile... Çünkü biliyorum yakında hemde çok yakında ekranlardan ,duvarlardan yanımdaki cep telefonumdan öğrenebileceğim, ayaklı bir televizyon takliti telefona sahip olucam. O zaman gazete okumaya gerek duymamak güdülerime kodlanıcak. Gazeteyi okuma telefonu aç canlı bağlan izle ya da internetin tuşlarından bağlan hayata ve tabiki dünyaya. Teknoloji katili sözlerimin altında belkide bu değişimin bir korkusu var. İletişim kolaylaştıkça yalnızlaşıcak olmamızdan kaynaklı bir korku olsa gerek. İnsanoğlu garip reaksiyonlar veriyor kolay açılan kapılara. Kolay iletişim kurabildiğimiz herşeyden uzaklaşıyoruz, koruma kalkanları çıkıyor kendi yalnızlıklarımızda büyüyoruz adeta. Bayram sabahlarında atılan kartların , unutulmaması gereken dostların olduğu bir evrede, teker teker hazırlanan kartlar vardı ve hep bir kaygı içimizde acaba unuttukmu, birilerini atladıkmı? Bugün rehberdeki tüm isimlere otomotik mesajla bayramlaşabilecek kadar yakınız uzaklara ama bir o kadar uzak. Gelen bayram mesajının ne kadar donuk olduğunun farkındasınız değilmi..Kolaylaştıkça uzaklaşıyoruz ...O yazılan sözün sana ait parçasını arıyor gözlerin bulamıyor..? Gün gelir çabaladıklarımızı özleyebileceğimiz kimin aklına gelirdiki? Genç bir kalemin gözünden yazılan şu satırlar 2007 yılının Eylül ayına ait değil , 15 sene sonrasının bir yakın gözlemidir aslında. Bişeyler değişiyor ve biz bu değişen sistemin kurgusunda sadece şu anı yaşayabiliyoruz. Şimdi biraz kurgu biraz seneryo biraz beyin jimnastiği lütfen... Bu satırları bir yazan gibi... Görüntülü telefonların, cep telefonlarının ve ek özellikli taşınabilen mini televizyonlarımızdan sonra fabrikaların, okulların, sosyal kurumların kısacası haritanın yazılı olan tüm alanlarının insana , insan gücüne her geçen gün ne kadar daha az ihtiyaç duyabildiğinin farkındamıyız? Sistemin bir tuşla işlenebildiği tüm elektronik araçlarda iletişimler bile tek bir söze dayalı kaldı. Artık bankalara gitmiyoruz , artık okula bile gitmiyoruz dışardan eğitim var.. Artık bayramlarda ziyaretlerde gitmiyoruz otomotik mesajlarımız var. Artık hayat çok kolay ve iletişim daha hızlı. Peki neden daha yalnız hissediyoruz... Peki neden hala daha çok zamana ihtiyacımız var? Bu soruların cevabı kendi içimizde saklı. Gelişim beraberinde neleri getirecek.? İnsan gücü kendi kendini yoketmeye proğlanmış adete. Daha az düşünce daha çok sistem odaklı çalışma. Fikir değil, eylem planı. Robotlaşan hayatlar, bir komuttan başka cevap kabul etmeyen mekanizmalar, tek bir doğruya dayalı kurulan yeni teknolojiler. Tüm bunların sonunda , fikir, iletişim çaba en önemlisi insancıl güdüler nerde? Güdülerimizi teslim ediyoruz. Yakın gelecekte insan gücüne gerek kalmayacak. O zaman sistemin neresine yamar kendini bu insancıklar? Tek bir doğruya proğramlı sistemler yerine opsiyonel ve biraz çabayla ulaşılan oyuncaklar olmalı. Sokağımda misket oynamayı özledim ve sonunda kazandığım misketleri saymayı. Şimdi skoru tuşlarına bastığım şu klavyenin ekranından bekliyorum. Gelişim beraberinde neleri götürüyor biraz bunu düşünmeli. Kaybedilenleri özlemek.. Özlenecek o kadar çok şey varki . Şimdiden kağıt kokusunu özlemeye başladım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Suzan Batmankaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |