Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Heybemde günahlar affeder misin? İsmail HAYAL EY YÂR Ey yâr! Beni bana bıraktığın o günden beri tenha yüreğime sakladım en gizil sevdalarını. Ve bir gün en güzel elbiselerimi kuşanarak çıkacağım huzuruna. Uzaklarda ötelerin ötesi var hayalimde. Elimi uzatıyorum tutacakmış gibi tutamadığım. Hem çok yakın ve hem de çok çok uzak. Sanki dersin Kaf dağının ardında. Ne varacak takatim, nede vuslatını tahayyül edecek mecalim var. Ey yâr! “Yangından önce haber ver, yağmurlarımı göndereyim imdadına” sözlerinden alıyorum cesaretimi. İbrahim narına gagasında bir damla su taşıyan serçeye ne kadar imreniyorum bir bilsen. Yangın var en kor halinde yüreğimin en sapa yerinde. İbrahim gibi narlara atılmak için bekliyorum mancınık başında. Benimde ellerimden tutar mısın, ulaştırır mısın Cudi Dağı’nın serin iklimlerine? Ey yâr! Ashab-ı Kehf gibi kaç yüzyıl uykudaymışım gibi geliyor bana. Mühürlenmiş kalbimi açmaya ne bir gayretim nede küçücük bir cesaretim var. Kıtmir misali kapında kabul görmek ne büyük lütuf. Lütfeder misin? Ey yâr! Beni benden iyi bilen Sen olduğuna göre bendeki hali hiçbir kalemin yazmayacağını da bilirsin. Kanım hokkadaki mürekkebe benziyor. Bir öteler ötesi el tarafından yazılmayı bekliyor. Göremediğim ufukları yakın, çözemediğim en girift bilmeceleri kolay, anlayamadığım ve anlatamadığım hissiyatıma tercüman olur musun ey yâr? Ve ey Yâr! Tek Yâr Sen’i bildim ve Sen’i gördüm yarattığın her zerrenin ahenginde. Başım döndü, dilim dolaştı, dizlerimin bağı çözüldü. Ve sana doğru kıvrıl kıvrıl akmaya başladı mecnun misali yüreğim. Hira’da örümcek dantelasında aradım Habibinin izlerini, mağaranın her bir köşesinde O’nun kokusunu duyma ümidiyle yandım kavruldum. Ey Yâr! Üzerimize rahmet olarak döşediğin semanın en kör noktasında, zemherinin işareti kar taneciğinin harikulade deseninde, çöldeki kum taneciğinin moleküllerinde, hazan yaprağının esrarengiz motifinde Sen’i aradım, Sen’i sordum, Sen’i duydum gecenin en zifirisinde, Sen’i okudum tabiatın her bir sahifesinde. Ey Yâr! Veysel Karani’nin anasına verdiği sözün satır aralarında, Yakup’un Yusuf’unun kanlı gömleğinin kokusunda, Yunus’un Taptuk kapısındaki himmet arayışında, Eyyüp’ün imtihanı her bir yara iltihabında ki sabrının doruk noktasında hep Sen’i aradım. Ey yâr! Çıkardım lügatimden isyanlarımı, günahlarımı. Bin kez geldim kapına af dilenerek. Ve gelenleri boş göndermezsin kapından diye okudum kitabından. Ve ben küçücük bir çiğ tanesiyim gonca bir gül yaprağında. Bülbülüm çoktan uzak bir diyarlara göç etmiş. Sahipsizim, ümitsizim, perişanım, pişmanım. Halimi anlatmaya da muktedir değilim. Ey Yâr! Günahlarından ve pişmanlıklarından başka hiçbir sermayesi olmayan bu günahkârın gözyaşları ile ıslanan bu istidasını kabul eder misin?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsmail HAYAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |