..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Entelektüel > Kudret Tozlu




30 Ağustos 2007
Orta Asya Gerçeği  
Kudret Tozlu
Orta Asya'nın bu günkü görünen boyutuyla 1990 yılı sonlarına doğru tanıştık. Sovyetlerin salpa yalpa devinmesinin sonunda yıkılmasıyla birlikte duyulan özgürlük çığlıkları onları fark etmemize sebep oldu. uyuklayan gönül tamburamızın yayları kıpırdamaya aşina olduğumuz özgürlük tınısıyla çalmaya başladı.


:DCAI:
Sovyetler hegemonyasına kadar Türkistan adıyla bilinen Orta Asya sömürge döneminin yetmiş yılı aşan baskısının ardından günümüzde bir elin parmakları sayısı kadar ülkelere verilen coğrafi terminoloji oluverdi.
     Doğuda Altay dağları, güneyde Hindukuş dağları, batıda Hazar denizi, kuzeyde Kazakistan bozkırlarına kadar uzanan 5.340.000 kilometre karelik devâsa Orta Asya’nın bu günkü görünen boyutuyla 1990 yılı sonlarına doğru tanıştık. Sovyetlerin salpa yalpa devinmesinin sonunda yıkılmasıyla birlikte duyulan özgürlük çığlıkları onları fark etmemize sebep oldu. Dil, din, ırk, kültür ve aynı hamurdan, aynı çamurdan yoğrulduğumuzu çok geç olsa da anlayıverdik Uyuklayan gönül tamburamızın yayları kıpırdamaya aşina olduğumuz özgürlük tınısıyla çalmaya başladı. Hayat kırbamızın derinliklerinde gizlenen özlem yelleri dağarcığından çıkıp kozasını delince hak ettiği ayrıcalıklı masuniyetine kavuşuverdi.
     Atalarımızın oymaklarla at üzerinde yıllarca süren çileli umut yolculuğunun, onulmaz engellerle savaşarak insanüstü devinimlerle Anadolu’ya ulaşmasını algılamaya başladık. İşte; bu gerçekleri iyi görebildiğimiz dahası çözebildiğimiz ölçüde Orta Asya’yı ve orada bir yer var uzakta, o yer bizim yerimizdir diyen atalarımızın türküsünü daha iyi anlar, içimize daha iyi sindiririz.
     

GENEL BAKIŞ

A). TÜRKMENİSTAN

488.100 kilometre kare yüzölçümü ve 4.600.000 nüfusa sahip olan ülke Afganistan, İran, Kazakistan, ve Özbekistan devletleriyle ortak sınırlara sahiptir.
     Başkenti Aşkabat, dili ise Türkmencedir. Halkın %87’si Türkmen, %9’u Özbek, %2’si Rus ve diğer etnik kökenlilerden oluşmuştur. Bugün bu nüfusun dışında 400 bin Türkmen Afganistan’da, 400 bin Türkmen İran da 600 binden fazlası da Irakta yaşamaktadır. Din yapısı % 90 Müslüman % 9 Hıristiyan dır.
Okuryazar oranı %90 civarındadır. Oğuz grubuna giren Türk lehçesi ile dilimize çok yakın bir dil kullanmaktadırlar. Türkmenistan başkanlık modeli cumhuriyetle yönetilmektedir. 16 Aralık 1991’de bağımsızlığına kavuşmuştur. Para birimi Türkmen Manatı’dır. Türkmenistan Devlet Bankası para politikasını yönlendirmektedir.

Ülke ekonomisi ;
     
a) 6.7 milyar ton civarında bulunan petrol rezervleri.
b) 21 trilyon metre küp Doğal gaz rezervleri.
c) 2 milyon ton Pamuk üretimi,
Ülke ekonomisinin temel direkleridir.
     15 milyar kws üretilen elektriğin belirli bir kısmı etraf ülkelere satılmaktadır
Ayrıca sodyum sülfat, alçı taşı, kil, brom, potasyum tuzları da ürettikleri ve ihracatlarında ağırlığı olan madenlerdendir.
Tarıma uyan arazi yapısı sadece %13 oranını kapsar. Tropikal çöl iklimi ve dağlık yapısının tek farklı özelliği batısında bulunan Hazar denizidir. Ülkenin tek büyük su kaynağı olan Amu Derya’dan 650.000 hektar arazi sulanabilmektedir.






B) ÖZBEKİSTAN

     447.400 kilometre kare yüz ölçümü, 27 milyona ulaşan nüfusu ile bölgenin en kalabalık ülkesidir. Kuzeyinde Kazakistan, Batıda Türkmenistan, doğuda Kırgızistan, Tacikistan, güneyinde Afganistan ile çevrilidir.
     Başkenti Taşkent, dili Özbek Türkçesidir. Halkın % 80’ Özbek, %6’sı Tacik.% 5’i Rus kalanı diğer Türk halklarıdır. Okuryazar oranı % 99 dur. 1 Eylül 1991 de bağımsızlığını kazanmıştır. Para birimi Sum’dur. Yönetimi cumhuriyettir. Ülke nüfusunun % 95’ i Müslümandır. Özbekistan karasal iklim özellikleri taşır. Tarıma elverişli alanı ülke genelinin %9’unu kapsar. Surhan derya, kaşkı derya, Zarefşan önemli nehirleridir
     
Ülke ekonomisi ;

     a) 4 milyon tona ulaşan pamuk üretimi
     b) Yıllık 80 tonu aşan Altın üretimi
     c) 800 milyon ton bakır rezervlerine sahip olması
     d) Uranyum ihracatında dünyada ilk sıralarda yer alması.
     e) 6 milyon tonu aşan yıllık kömür üretimi
Ayrıca petrol, kimya ve Pamuk üretimine dayanan sanayi yapısı ve bir çok yer altı zenginlikleri ile güçlü bir ekonomiye sahiptir.

C) KAZAKİSTAN

     2.724.900 kilometre kare yüz ölçüme 15.300.000 nüfusa sahiptir. Rusya, Çin, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ülke sınırları ile çevrilidir. Topraklarının % 40’ı çöl, %23’ü yarı çöl, %20’si bozkırla kaplıdır. Bu yüzden ülkede sert kara iklimi hüküm sürer. Ülke yönetimi başkanlık modeli cumhuriyettir.
     Başşehri Astana’dır. %60’ı kazak olan nüfusun % 25 i Rus %3’ ü Özbeklerdir. Halkın %60’ı Müslüman olan nüfusun %30’u Hıristiyan’dır. Ülke nüfusunun %97 si okuryazar dır. dili,Türk dillerinden Kazak dilidir. Para birimi Tenge dir. 16 Aralık 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur.
     
     Ülke ekonomisi ;

     a) 6 milyar tona yakın petrol rezervleri
     b) 3 trilyon metreküp Doğal gaz rezervleri
     c) 31 milyar ton kömür rezervleri
     d) Krom madeninde dünya rezervinin %30 una sahip olması
     e) Manganez madeninde dünya rezervinin % 25ine sahip olması
     f) 17 bin tonu aşan altın rezervleri.
     g) 4 milyon tondan fazla uranyum rezervine sahip olması
     h) Demir madeninde dünya rezervinin %10’una sahip olması
     dahası bir çok zengin yer altı kaynakları varlığıyla ekonomide oldukça fazla bir güce sahiptir. Çok az olan tarıma elverişli alanlarında en önemli üretimi yıllık 15 milyon tona ulaşan Buğday üretimidir.



     

D) KIRGIZİSTAN

     198.000 kilometrekare yüzölçümü, 5.265.000 nüfusu olan ülkenin Çin, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan ülkeleriyle sınırı bulunmaktadır. Halkın %99 u okuryazardır. İdare şekli cumhuriyettir. Başşehri Bişkek olan ülkenin dili Kırgız Türkçe sidir. Para birimi Som’dur. Ülke halkının %55 i Kırgız, % 20 si Rus, % 16 sı Özbek tir. 1 ağustos 1991 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Ülke topraklarının %7 si tarıma uygundur. Karasal tropikal iklim yapısı kuzey ve güneyde farklılıklar gösterir. Ülkenin büyük bir kısmı dağlarla kaplıdır.
     Dünyanın ikinci büyük krater gölü olan Issık göl deniz seviyesinden 1609 metre yükseklikte olup 6202 kilometrekare alanı kaplar. En derin yeri 702 metredir. Dağların kuzeye bağlı yamaçları ve vadiler ormanlarla kaplanmıştır. Narın, Çuy,Talay, Kızıl su gibi nehirlerinin yanı sıra ülke de üç bini aşkın göl bulunmaktadır.
                                                       

     Ülke ekonomisi ;

     a) Orta Asya kömür rezervlerinin yarısına sahip bulunmaktadır.
     b) 142milyar 500 milyon kws hidrolik enerji kapasitesi
     c) Altın, uranyum, cıva, kurşun demir gibi henüz birçoğu değerlendirilemeyen yeraltı zenginliklerine sahiptir. Zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olduğu var sayılmaktadır.
d) Pamuk üretimi, ceviz, Fasulye, Ay çekirdeği, meyve türleri başlıca ihracat ettiği tarım ürünleridir.
     f) Hayvancılık eski gücünü korumasa da yine önemli bir ekonomik göstergesidir.


     E) TACİKİSTAN


143.100 kilometrekare yüzölçümü 7 milyon nüfusa sahip ülkenin başşehri Duşanbe dir. Yönetim şekli Cumhuriyet dili ise Tacikçe dir. Halkın % 65’i Tacik, %25’i Özbek,%4’ü Rus’tur.
9 Eylül 1991 de bağımsızlığını kazanmıştır. Halkın %98’i okuryazardır. Para birimi Somoni’dir. Tarıma uygun arazi ülke topraklarının %6 sı kadardır. Kırgızistan gibi ülkesinin büyük kısmı dağlarla kaplıdır. Ülkede karasal iklim hüküm sürer.

Ülke ekonomisi ;

a) Alüminyum, Bakır, Cıva, Çinko, Kömür ve zengin Uranyum rezervlerine sahip olan ülke henüz yer altı kaynaklarının az bir kısmını değerlendirebilmektedir.
b) Pamuk tarım ürünleri içersinde başlıca ihraç kaynağıdır.
     



     




ORTA ASYA ÜLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ


a) Sosyal yapıları

1. Aynı zaman diliminde ve Sovyetler sömürgesinde yaşamış ve eş zamanlarda bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.
2. Sömürgeci rejim hazırlıksız yakalandığı için bağımsızlıklarına kavuşan halklar ilk on yıllık süreç içersinde farklı yapılarda sosyal kültürel, ekonomik kargaşa ve nekahet dönemi geçirmişlerdir.
3. Uğradıkları baskı ve zulüm halkların yaşadıkları acı dolu yıllar ortak geçmişleridir.
4. Her ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları inanılmaz zenginlikte ve hâlâ bâkir dir.
Halk toplulukları geçmişte sürekli baskı, çile ve işkenceyle yoğrulmaktan özlerini ve insan olmanın Batı da azalan birçok erdemlerini farkına varmadan korumuşlardır.
5. Halk topluluklarının okuma yazma, dahası yüksek tahsil oranı oldukça yüksek seviyededir.
6. Yıllarca özlem duydukları ve yeniden sahip oldukları vatanlarına, bayraklarına yaşamaları engellenen gelenek ve göreneklerine aşırı düşkündürler.

b) Siyasal yapıları

Batı gözüyle şartlanan ve yönlendirilen küresel dünyanın etkilemesinden sıyrılıp objektif değer yargısıyla bakınca; bir başka deyişle, cevizin kabuğunu kırıp özüne inince Orta Asya halklarının, demokrasi ve özgürlük bağlamında ne kadar da titiz olduklarını sanırım o zaman anlayabiliriz. Başkanlık modeli cumhuriyet halkların inisiyatifi ve oto kontrolündedir. Milletvekilleri ve devlet yöneticileri kendi halkının kırmızıçizgilerini bu olmazsa olmazını çok iyi bilir ve denge politikalarını zoraki de olsa gözetmek zorunda kalırlar.
     Halk yığınları yüzyıla yakın çok acı bedel ödedikten sonra sahip oldukları özgürlüklerine ciddi zarar verileceğini algılarlarsa, zengin ve medeni Batı devletlerine parmak ısırtacak kadar kısa zamanda tek bir vücut tek bir yumruk oluverirler. Sonuç alıncaya istekleri gerçekleşinceye kadarda başkaldırılarına sahip çıkarlar. Yakın geçmişimiz bu tepkimenin
örnekleriyle doludur.

c) Tarihi yapıları

On binlerce yıl ötelerden gelen Atlantis ve Mu halklarının kıtalarından göç etmek
zorunda kaldıklarında yoğun olarak yerleştikleri bu bölge gezegenimize kozmostan gelen tesirlerinde önemli giriş merkezlerinden biridir.
     Kozmik ley enerjileri yeryüzünde önceleri iki ana merkezde toplanmıştır. Batı da Anadolu, Mısır, Kudüs bölgesi, Meksika, Doğuda ise Tibet, Gobi, Doğu Türkistan geçmişte dünyamıza enerji aktaran yedi şakra merkezinin bilinen bölgeleridir. Eski Çin yazıtlarında Kun-Mei adıyla bahsedilen, Tibet rahiplerinin çok azının vakıf olduğu canlı ve cansız maddeler üzerinde önemli psişik ve fiziksel etkiler meydana getiren enerjinin havuzu ve asıl odağı ise Orta Asya’dır.
Bu bölge Şamanizm, Budizm, Sofizm inançlarına kadar insan natıkasının rengârenk motiflerine sahip çıkmıştır. Çekirdeğinde var olan gizemli doğaçlama eğitim yuvaları tarih seyrüseferinde hala adlarından bahsedilen birçok seçilmişlerin ilk mektebi olagelmiştir.
İnsanoğlunun soyut dünyasında genlerine kadar değişime uğradığı sırlarla dolu denge
bölgesi olan orta Asya, yakın geleceğimizde ekonomik kültürel ve siyasi ağırlığı ve kozmik özelliğinin verdiği güçle küresel dünyamızda ağırlığını hissettirecek onun kaderinde etkili olacak ve sürekli kendisinden bahsettirecektir.


d) Ticari yapıları

a. Tarihin üç bin yıllık derinliklerinde İpek yolu Ticari sistemiyle zamanımızın idolü olan, o zamanın dünya ticaretini şekillendiren bu bölge yakın gelecekte de aynı misyonuna günümüz şartlarında tekrar geri dönecektir.
b. Rus halkları ve Batının rahata alışmış, sosyal dinginliğe ulaşan amacını yitirmiş hantal nüfus yoğunluğundaki topluluklar, artık gitgide aktivitelerini kaybetmektedirler.
c.Ulaştıkları rahat yaşamın bedeli olarak ülkelerinin zenginliklerini düşüncesizce harcamışlar, yaşamsal kırmızı çizgilere neredeyse dayatma noktasına gelmişlerdir..
d. Zengin ülke kaynakları ve dejenere olmamış genç eğitimli insan yığınları, ekolojisi bozulmamış iklim ve yeşili bol bitki örtüsünün, bol su kaynaklarının ayrıcalığıyla bölge; pusuya yatmış ve ayağa kalkma zamanını kollayan devâsa bir güç görünümündedir.
e. Bölge ülkeleri hızla sanayileşmekte halk akıl almaz çabuklukla ticari sistemleri öğrenip 25’nci saat periyodunda çalışma ritmiyle hedeflerini büyütmektedirler. Ülkelerin hiç birisinde enflasyon çift rakamlı seviyeye ulaşmamıştır.
f. Orta Asya ülkeleri, Batı ülkelerinde görülmeyen canlılıkta ve âdeta birer şantiye görünümündedir. Ülkeler gün geçtikçe dünya ticaretinde kartelleşen Batının ağır bir ablukası altına girmemek için inatla direnmekte toplumsal güç odakları bu dirence omuz vermektedir.
g. Uluslar arası kanunlara ve ticari yasalara sıkı sıkıya bağlıdırlar. Banka sistemleri, sosyal güvenlik yasaları batı düzeyine ulaşmıştır.


Yatırım ve ticari alanda neler yapılabilir;
     
A. Bölgede ticari anlamda çalışmayı düşünen kişi ve kuruluşların başarılı olmaları ve amaçlarına ulaşabilmeleri için;
a) Öncelikle bölgede çok iyi ve sağlam fizibilite araştırması yapmalıdırlar.
b) Ülkenin Ticari kanun ve kurallarını, kültürel yapısını, pazar ekonomisini çok iyi etüt etmelidirler.
c) Ataerkil bakış açısından sıyrılıp bir batılı gibi ülke gerçeklerine bakmalı fakat onlardan birisi gibi de algılamayı öğrenmelidir. Bütün anlaşma akitlerini yazıya bağlamalı ve muhakkak yazışmalarını kanunlarla kuvvetlendirici bir avukatla diyalog içersinde olmalıdır.
d) Daha önce hasbelkader ya da başka sebeplerle oralarda bulunan kişi ve kuruluşların bilgilerini değişik süzgeçlerden süzüp saflaştırılmış hale getirdikten sonra bilgi dağarcığında dosyalamalıdır
e) Pratik çözümlerden birisi de gönlü bol, ak gönül dobra tecrübeli kişi ve kuruluşların birikim ve tecrübelerinden faydalanmak. Türk elçiliği ve çeşitli akademisyen kuruluşların danışmanlık hizmetlerinden yararlanmaktır.

B. Hammadde probleminin olmaması, iş gücünün oldukça ucuz olması, elektrik enerjisi ve işyeri maliyetinin asgari seviyede olması rekabet gücünü artıracaktır.
Ticari alanların oldukça boş olması, çevre ülkelerinde henüz daha sanayileşememesi, devlet teşviklerinin fazlalığı ve daha birçok ticari alanda pozitif sergilenebilecek onlarca avantajlardan dolayı değerlendirilecek sayısız iş alanları mevcuttur.

Genel olarak irdeler isek;
a) Yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi
b) Tarım ve sanayinin geliştirilmesi
c) İletişim ve telekomünikasyon çalışmalarının yönlendirilmesi.
d) Orta ve yüksek eğitim kurumlarında oluşan enerji ve potansiyelin değerlendirilmesi.
e) Turizm, inşaat tüketici ticari alanlarının ( alışveriş merkezleri, sosyal tesisler vb.)Pazar ekonomisinin değerlendirilmesi.
f) Bankacılık, sigorta ve diğer finans kurumlarının hızla geliştiği canlı Pazar dan yüksek pay alacak projelerin değerlendirilmesi.
g) Ticari dernek ve sosyal fonlar kuruluşlarına öncelik verilmesi.
Şu an serbest olan ve yakın zamanda kısıtlanacak kanunlardan her türlü faydalanmak için çaba gösteren Batı müteşebbisleriyle aynı kulvarda yarışıp öne geçmenin sağlanması
h) Devlet ihale ve projelerine katılarak ticari başarıların elde edilmesi
ı) Basılı ve görsel medya dünyasında yoğunlaşan güç hakimiyetinde ticari bağlamda potansiyel projelerin hayata geçirilmesi.
i) Küresel dünyamızda yer alan birçok işadamı Dünya Ticaret Örgütü
(DTÖ) katılımını düzenleyen anlaşmanın 16ncı maddesi nedeniyle çeşitli yasaklar konan Çin mallarını Orta Asya ülkelerinde millileştirmektedirler. Böylece devâsa sanayi ve yan sanayi
oluşturmakta yasakları aşarak Çin mallarını Batıya dolayısıyla ülkemize de ihraç etmekte ve rekabet şansımızı zorlamaktadırlar.
     
SONUÇ

Artık küreselleşen dünyamızda ideal ekonomist neticeler, bizim daha kolay ulaşılacak imkânlardan faydalanmak, maliyeti azami ölçüde düşürerek değişik iş kollarımızdaki pazar payımızı artırmak dahası en az başkaları kadar cesaretli olabilmemizle mümkün olacaktır.
Nüfusu bir buçuk milyara yaklaşan Çin Halk Cumhuriyeti bu güne kadar uyguladığı ekonomik sisteminden vazgeçmiş hızla dünya ticaretinde söz sahibi olmaya başlamıştır.

Örnek ;

Babadan kalma ticari mekânlarımızda; Ne olacak bu piyasanın hali! Diye çayımızı yudumlayıp sohbet etmekten bir ara başımızı kaldırır şöyle Sultanhamam piyasasına doğru yürürsek kadın, erkek bir çok genç Çinli girişimcinin Şark Han ve diğer hanlarda iş yerleri açtıklarını Anadolu’ya ve yurt dışına gündüz gece mal sevk ettiklerini görürüz. Onları görünce sizi sanırım en çok şaşırtacak şüphesiz dilimizi hiç konuşamayışları ya da üç beş kelimeyle Tarzan diliyle konuşmaları olacaktır.
Kendi dilimizden, kültürümüzden olan bâkir zenginlikleriyle ortada kalan her iki tarafın yararına ticaret yapmak için kapılarını ardına kadar açan Asya halklarına karşı kör, sağır ve dilsizi oynamayı sürdürmenin gelecekte bize ve ülkemize vereceği zarar onulmaz boyutlarda olacaktır.
Dostluğu darağacına kadar olan dış kaynaklı sahte dostlarımız halimize gülerlerken bizler, deve kuşu gibi başımızı kuma sokmaya devam edersek iş yerlerimizde, mahallelerimizde yakın bir gelecekte Batılı işgüzarların yanı sıra Pekin’den, Şanghay’dan gelen yeni komşularımızı ağırlamak, çayımızı onlarla yudumlamak zorunda kalacağımızdan hiç şüphemiz olmasın.
Her ne kadar Orta Asya ülkeleri genelinde Türk iş adamları ve müteşebbislerin kayda değer yatırım ve iş hacimleri hepimizi de bir nebze teselli ediyorsa da genel yüzde içersinde bulunmamız gereken yerin çok uzaklarında olduğumuz gerçeğini hiçbir zaman unutmamalıyız.
Dünyamızın susuzluk ve kuraklık problemlerinin küreselleştiği zamanımızda ticâri ve sosyal umutlarını güneşin erken doğduğu Orta Asya’ya taşımak için delicesine yarışan ötekiler ne yazık ki bizden çok öndeler. Haberiniz olsun!...



Yaşanmış bir anı!…


Bağımsızlıklarının birinci yıl dönümü daha yeni kutlanmıştı. ....... Ülkesinin maliye bakanı olan dostum, kızının nişan töreni için, baba ocağı küçük şehirde meyve ağaçları ve binlerce çeşit çiçek öbekleri, yeşil bitki örtüsüyle dolu bahçesinde davet veriyordu.
Başlangıçtan öteki ucu görünmeyen hayli uzun ziyafet masası seçkin davetlilerle doluydu. Yabancı olarak yalnız ben bulunuyordum. Yemeğin başlarında devlet başkanı beklenmedik bir sürprizle birkaç yakın dostuyla birlikte törene katıldı. O zamanlar daha Rus kültürü aynen devam ediyordu. İnsanlar oturdukları masalarda bir arada ellerinde kadehlerle sıkça ayağa kalkıyor uzun söyleşilerden sonra ancak yerlerine oturuyorlardı.
Dostum beni tanıştırdı. Bir süre sonra başkanın isteğiyle içerilerde bir odada buluştuk. Ben, dostum, başkan ve bir general. Dilimizi bilen dostum, başkanın sözlerini aktardı. Onlar henüz Rusya’nın ekonomik ve siyasi baskısından kurtulamamışlardı. Özgürlükleri sadece göreceliydi. Dış güç odakları Türkiye ile her türlü ticari ve askeri diyaloga özellikle kesinkes karşı çıkıyorlardı. Oysa askerin elbise kumanya teçhizat her şeye acil ihtiyacı vardı. Paraları, bütçelerinde ayıracak ödenekleri yoktu ama verebilecekleri ülkemizin ihtiyacı olan madenler ve tarımsal ürünleri vardı.
Generali gösterdi
- Ben görmedim bilmiyorum, ikiniz karşılıklı konuşup anlaşınız dedi.
O zamanlar daha Orta Asya’daki ilk günlerim olması nedeniyle dil sorunu yaşıyordum. Tercümanımı yanıma çağırmak istedim. Başkan kahkahalarla güldü. ''Sovyetlerin nefesi daha ensemizde henüz ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz bu yüzden bir üçüncü olmayacak!.’’ Sözünün ardından arkadaşımla birlikte ayrıldı. İki saati aşkın bir süre Rus orijinli generalle olanca çabamıza rağmen bir türlü anlaşamadık. O başkana vereceği olumsuz cevaptan bense elimde buharlaşan ticari fırsatın telaşından terden sırılsıklam olduk. Dostum gelince sözlerinden başkanın ayrıldığını öğrendim. O! önümüzdeki boş kâğıtlara şaşkınlıkla baka kaldı.
     Esefle başını salladı.
- Bu güne kadar ülkemizde yaşayan, general pâyesiyle ordumuzun başına geçen şu adamın bir kelime bile dilimizi öğrenmemesine mi, yoksa Rus dilinin ana dilimizin yerine geçtiği gerçeğinin yol açtığı tamiri imkansız bu kaosta senin de ihmalin olmasına mı yanayım!
     Bir şekilde atlattığımız o bâdireden yıllar sonra bir başka ülkede bir toplantıda ülke konsolosumuz kulağıma şunları fısıldadı.
- Bak şu Amerikalı kavas’a!... Elli bin dolarlık sosyal bağışı nasıl da abartıyor hem alkış topluyor hem de televizyon görüntüsüyle haberlerde halkın yüreklerine kadar iniyor. Oysa biz bu ülke için yaptıklarımızı halklarına duyuracak şansa hiç sahip değiliz.
     Şaşkınlıkla ona baktığımı görünce anlamazsın der gibi diplomatça serzenişle usulca cevapladı. Orta Asya ülkesini de anıştırırcasına ikimizin de eli kolu bağlı dercesine sadece gözleri konuştu. Ona göre tek çare vardı. Ülkemiz ve bulunduğumuz ülkenin bu kördüğümünü belli ki gözü pek, iş bilir, özü sözü bir olan işadamları ve onların şirketleri çözebilecekti.
     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Prof. Abuzzittin [Öykü]
Ak Gönül [Öykü]
Bodur Tevfik [Öykü]


Kudret Tozlu kimdir?

İnsanın özüne, doğanın kendisine, inancın özgürlüğüne, dostluğun, yaşamın erdemi olduğuna inananlardanim.

Etkilendiği Yazarlar:
A.Maalouf,C.Aytmatov, O.Pamuk .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kudret Tozlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.