Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
Bir ses böldü düşüncelerimi. Nerdesin yahu? Kim çağırıyor beni? Ölüm mü, aşığım mı? Bu yalnızlıkta olsa olsa ben beni çağırırım. Nerdeee.. ile başlar bütün cümlelerim. Nerdesin o eski ben? Vücudumu saran lımbır lımbır etlerim. Bitmek bilmez zayıflama azmim nerdesin? Etlerim eridi gitti benimle, her sıcaktan bunaldığımda kestireceğim dediğim o uzun kızıl saçlar. Sütle dolu gibi şişkin göğüsler, kalın baldırlar da dayanamadı yıllara. Nerdeee.. Gençliğin şaşaası? Her hafta sonu bagaja atılan bir kilo et, biraz kömür bir de mangalla gidilen piknikler. Kalın baldıra bakmadan, hazırlanan masalar. Mangal yakan, aslan sütünün yanına meze isteyen dağ gibi adam.. Dağ nerde? Yandı bitti kül oldu. Kül nerde? Toprağa karıştı. Toprak nerde? Belediye mezarlığında. Benim yerimde yanında hazır, bir metre yetmiş santim. Yaş yetmiş iş bitmiş. Bitti ama ömürde bitti. Sona yaklaştıkça, saniyeler yavaşlıyor sanki. Sabah erken uyanıp, yapacak bir şey bulamıyorum. İş işlesem gözüm görmüyor, Tv izlesem asabım bozuluyor. Kitap okuyum diyorum, uykum geliyor. Bir komşu’ya gidiyim desem komşu mu kaldı. Kezban vardı arkadaşım, canımın yoncası.. Onun da kırkı yeni okundu.. Arkasından bir helva pişirdik, afiyetle yedik. Yaramaz torunlara, büyümeyen bebelere, geçimsiz gelinlere dert yandık.. Uyuduk uyandık sabah oldu. Onsuz ilk sabah. Namazımı kıldım, bahçemdeki otları yoldum. Pazara gittim, süs biberleri çıkmış tazecik. Beş kilo aldım. Eve geldim. Hepsini yıkadım. Bir güzel başlarını yoldum, suyu içine çeksinler diye bıçakla çizdim üstten. Bol sirkeli bir turşu kurdum. Baktım Seda sayanın ‘sabah sabah’ programı başlamış. Aylardır bitiremediğim motifin iplikleri dolanmış, attım iş torbasının içine gayesiz. Aldım elime iş torbamı. Çıktım evden. Yeşil kapının önüne vardım. ‘Kıızz..Kezbaan, pazara süs biberi gelmiş, al da biraz turşu kur, taptaze, yenilesi valla.’ Bir an elim ayağım kesildi. İnme indi sandım. Çöktüm yeşil kapının yanına. Biz daha dün gömmedik mi Kezbanı? Nasıl da çöktü içime hüznü. Canım arkadaşım diyip ağladım. Helvasını yerken sahtecikten ağlayanlar gibi değil. Bağıra bağıra, dizlerime vura vura. Konu komşu delirdim sandı da zor yetişti.. Dedim ya işte, yaş yetmiş, iş bitmiş diye. Akıldan noksan, etten noksan, arkadaştan noksan kaldık. Her bir şeyim tamdı da bir turşum eksikti. Onlar sararıncaya kadar ne malum benim sararıp solmayacağım. Koşa koşa vardım eve. Soluklanmadan, kola şişelerine bastığım iki şişe turşuyu attım çöpe. Bu yaştan sonra turşu benim neyime.. Nerdesin? Aman be, ne aranıyordum ben bu mutfakta. Tuz değil, ekmek değil.. Haa.. Turşu.. Gitti tabi akıl yine. Ahh!!! Nerdesin benim canım turşum? Şu kısırın yanında nasıl da yenirdin kıtır kıtır. Atmasaydım, şimdiye yarılamıştım şişeleri. Allahın işine karışılmazmış demek. Ne bileyim ben hemen sararıp solası olmayacağını şu kemikten canın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Duygu Sakin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |