..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Nilgün SARIGÜL




10 Mayıs 2007
Uçurtmam Bayrak Olsa  
Kırmızı Uçurtma

Nilgün SARIGÜL


Evet küçüğüm Atamız ölmedi. O senin minicik çocuk yüreğinde bizimse bütün benliğimizde yaşıyor.


:BEGJ:


Elini tuttuğu kadını öylece bırakıp, ağlaya ağlaya oturmakta olduğum bankın yanına gelip, usulca kenarına oturuverdi. Bank yüksek değildi ama minicik ayaklarını yerden kesmeye yetmişti.

Kıvır kıvır sarı saçları neredeyse beline kadar iniyordu. Kafasını çevirip yüzüme baktığında boncuk mavisi gözlerinin ağlamaktan kıpkırmızı olduğunu gördüm. Üzerine giydiği bahçıvan model kot pantolonunun cebinden çıkardığı bir mendil ile burnunu sildi sonra içini çeke çeke ağlamaya başladı.

Annesi olduğunu düşündüğüm kadın olduğu yerden küçük kıza bakıyor başını bir o yana bir bu yana sallıyordu. El işaretiyle küçük kızı yanına çağırdı. Omuzlarını silkerek gelmiyorum şeklinde cevap verdi sarı saçlı küçük kız. Kadın çaresizce sesini çıkarmadı biraz ilerleyerek az ileride deniz kenarındaki kayaların üzerine oturdu, bir sigara yaktı ve denizi seyretmeye başladı.

Daha fazla dayanamayarak yanımda oturup içini çeke çeke ağlayan ve annesine bakıp bıdır bıdır söylenen ufaklığa selam verdim.

-     Hoş geldin. Merhaba. Niye ağlıyorsun ablacım sen söyle bakayım ne oldu? Kim üzdü seni?
-     Annem üzdü dedi. Sinirden minicik dudaklarını büzmüş, annesine bakıyordu.
-     Anneler çocuklarını üzerler mi hiç.
-     Üzdü işte. Ben söyledim ona erken gidelim diye. Bak uçurtmacıda hiç kırmızı renkli uçurma kalmamış.

Sonra tekrar iki göz iki çeşme ağlamaya başladı.

-     Ah kıyamam ben sana, sen bir anlat bakayım bana nasıl uçurtmacıda uçurtma kalmazmış. Sahi bugün neden bütün çocuklar uçurtma uçuruyorlar özel bir sebebi mi var?
-     Tabii bugün uçurtma şenliği var. Ben erken kalktım, annemi de kaldırdım hadi gidelim
dedim. “Kızım daha çok erken” dedi. Kahvaltı yaptık, sonra hadi gidelim dedim. “Kızım bulaşıkları halledeyim daha çok erken kimse yoktur oralarda” dedi. İş yapmaya başladı. Biz daha yeni geldik ama bütün çocuklar erkenden gelip uçurtmaları almışlar bile.. Hiç kırmızı uçurtma kalmamış.

-     Peki illa kırmızı olması mı gerekiyor? Başka renk olsa olmaz mı?
-     Olmaz!! Bugün 23 Nisan. Ben uçurtmamı Bayrak gibi en yükseklere çıkarıcam.
-     Aferin sana. Pekii. 23 Nisan çocuk bayramını bize kimin hediye ettiğini biliyormusun?
-     Atatürk. Ama size değil, bize etti.
-     Aaaa olur mu hiç, bizde eskiden çocuktuk. Hem zaten sadece bizlere değil tüm dünya çocuklarına armağan etti.
-     E niye o zaman sizde bizim gibi uçurtma uçurmuyorsunuz?
-     Çünkü biz büyüdük ve artık yerimizi size bıraktık.
-     Hııı.
-     Peki Atatürk Kimdir? Biliyor musun?
-     Tabii biliyorum. O bizi düşmanlardan kurtardı.
-     Başka...

Küçücük kollarını yukarı doğru kaldırıp bir daire çiziyor ve,
-     İşte bütün bunları, evleri, parkları, denizleri, havayı o kurtardı sonra da bize hediye etti.

Çocuk masumiyetiyle anlatmaya çalıştığı düşüncelerini ne kadar da saf ve duru bir şekilde ifade ediyordu. Sarı saçlı küçük kız.

Gerçekten ne kadar da uzun bir zaman olmuştu elime uçurtma almayalı şimdi düşününce aradan geçen zaman bir asır kadar uzun geliyordu

O yüce insan olmasaydı, ne ayak bastığım toprak, ne gözümün gördüğü mavi sular ne de soluduğum hava milletimin olmayacak, bizler kim bilir nerelerde ne şekillerde kimlerin boyunduruğu altında yaşamaya yada yaşam mücadelesi vermeye çalışan insanlar olacaktık.

-     Umut hadi ben gidiyorum yürü kızım” diye seslendi kayalıkların üzerinden kalkan kadın.
Gel bakalım başka bir yerde bulabilecek miyiz sana uçurtma.

-     Demek adın umut.

-     Evet

-     Çok güzel ismin varmış umut.

-     Teşekkür ederim.

-     Bak sana ne söyleyeceğim.

-     Söyle..

Baş parmağımla bize oldukça uzak olan insan kalabalığını göstererek,
-     Ben biraz önce oradan geçtim umutçum, orada da uçurtma satan bir adam var. Hadi anneni daha fazla üzmeden gidin bir de oraya bakın belki kalmıştır kırmızı uçurtma.
-     Gerçekten mi ?
-     Gerçekten
-     Tamam.
-     Oturduğu banktan hoplayarak indi aşağı diğer uçurtmacının adını duyunca.
-     Şimdii bana bir söz ver
-     Niye!
-     Eğer kırmızı uçurtma bulursan, benim içinde uçuracaksın tamam mı?
-     Tamam söz.
-     Güle güle abla.
-     Güle güle Umut.


Hemen hemen bütün 23 Nisanlarda nedense hep yağmur yağar, aylarca süren hazırlıklar, provalar onca çocuğun hevesi kursağında kalır çoğu zaman okul bahçelerinde statlarda yapılan gösteriler, okul içlerine kapalı mekanlara taşınır.Bana göre gözü yaşlıdır bu bayramın, önce çocukların sevincine, mutluluğuna ortak olur, sevinçten ağlar, sonra geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza böyle güzel bir bayramı hediye etme büyüklüğünü gösteren yüce Atasını kaybettiği için hüzünlenir ağlar.

Bugünde 23 Nisandı. Ama yağmur yağmıyor, güneş masmavi denizin üzerinde ışık oyunları yapıyordu. Büyükada, heybeli ada... O kadar canlı ve berrak görünüyorlardı ki sanki elimi uzatsam bir anda o evlerin o yaşamların içinde bulacaktım kendimi. Sahil boyunca yürüyen, koşan, piknik yapan, kitap okuyan insanlar... Cıvıl cıvıl çocuk sesleri... Her biri birer yaşam sevinci...
-     Bak buldum.
-     Aaaaa umut!
Elinde tuttuğu kendisi kırmızı, kuyruğu beyaz uçurtmayı neredeyse gözümün içerisine sokarcasına yüzüme doğru uzatıp.
-     Bak, senin söylediğin yere gittik orda kalmış bir tane.
-     Ayy çok sevindim umut cum bak bu kadar çok ağlamana değmedi dimi.
Yüzüme bakıp omzunu silk ti.
Annesi yaklaştı yanımıza,
-     kusura bakmayın, rahatsız ediyoruz sizi dedi. Ama İlla uçurtmamı göstericem ben o ablaya diye tutturduk taa nerelerden geri döndürdü beni”. Dedi.

- Rica ederim ne demek. Madem buraya kadar gelmişsiniz bir uçurtma uçuralım bari umutla.
-     Ah ne iyi olur. Bende biraz dinlenmiş olurum.

Elinde kırmızı uçurtmasıyla Umut yerinde duramıyordu. Şimdi sana söylediklerimi yap tamam mı umut.
-     Tamam.
-     Uçurtmayı ben tutacağım sende ipini sıkı sıkı tut ve yavaş yavaş koşmaya başla. Yükseldikçe ipini biraz gevşet tamam mı.?
-     Tamammm.
Birinci, ikinci deneme derken, uçurtmamız havalanmıştı. Küçük kız sevinç çığlıkları atıyor. Annesine sesleniyordu.
-     Anneee bakk, nasıl havalandı uçuyo uçurtmammm oleyyyy....



Uçurtma yükseldikçe umut’ unda çığlıkları bir o kadar yükseliyor. Diğer çocukların çığlıklarına bir yenisi ekleniyordu. Kalabalıktan sıkılıp, sahildeki kayaların üzerine çıktık. Hem denizi seyrediyor hem de uçurtma uçuruyorduk. Uçurtmamız rüzgarın da yardımıyla o kadar çok yükselmişti ki, oturduğumuz yerden neredeyse bir misket tanesi kadar görünüyordu.

-     Abla.
-     Efendim güzelim.
-     Keşke uçurtmam bayrak olsaydı.
-     Neden?
-     Baksana ne kadar yükseğe çıktı. Eğer uçurtmam bayrak olsaydı. O da bu kadar yükselir taaaaaa gökyüzününün taaa uzağına kadar çıkar. Atatürk’ ün yanına kadar giderdi. O zaman Atatürk’ te çok mutlu olurdu. Çünkü o ölmedi yüreğimizde yaşıyor. Ve Gökyüzünde oturup, oradan bize bakıyor.


Evet küçüğüm Atamız ölmedi. O senin minicik çocuk yüreğinde bizimse bütün benliğimizde yaşıyor.

Şimdi sen küçüğüm, minik ellerinle özgürce uçurduğun kırmızı uçurtmayı,

Kurtuluş savaşında Allah Allah nidalarıyla bir avuç vatan toprağı için hiç düşünmeden kanını canını veren Mehmetçik için uçur. Gözü yaşlı analar, babalar, kardeşler için, elinde kınası kurumamış taze gelinler için uçur. Erini, evini kaybedip sırtındaki bebesiyle elindeki süngüsüyle gözü kabalı savaşa atılan Ayşe analar, Fatma bacılar için uçur. Ana karnında süngü yiyen daha doğmamış kardeşlerin için uçur.

Korkma!
O yüce insanın bir avuç askerle, bir ulusu kurtarmak için verdiği mücadele hiçbir zaman unutulmayacak ve unutturulmayacaktır.
Yüce kişiliği ve açık fikirleriyle bütünleşen devrimleri her zaman yaşayacak. Ve sizin gibi, bizim gibi Vatanını ,milletini, toprağını seven, geçmişine sahip çıkan iradesi hür irfanı hür insanlar olduğu müddetçe Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır.

07.05.2007 / Nilgün SARIGÜL



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kırmızı Domatesler
"Bir Garip Aşk Hikayesi"
"Üç Kadın Bir Düş"

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gece ve Kadın [Şiir]
"Yol ve Ayrılık" [Şiir]
"Gece" [Şiir]
"Aşk Bitmeseydi" [Şiir]
Bir Damla Sen, Bin Damla Ben [Şiir]
"Bugün Unuttum Belki Yarında Unuturum Seni" [Deneme]
"Sevmek Bir Ömür Boyu" [Deneme]
"Her Ağaç Bir Ömürdür" [Deneme]
Sen Canımsın [Deneme]
Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim [Deneme]


Nilgün SARIGÜL kimdir?

Hayata gülümseyerek bakmayı seviyorum. Ama arada kapris yapmaktan kaçınmıyorum. Evimde ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. İnsanlara onları sevdiğimi söylemeyi ve bunu ifade etmeyi seviyorum. Çocuklarla vakit geçirmeyi, yaşlılarla sohbet etmeyi seviyorum. Zamanın çok değerli bir kavram olduğuna ve her şeyin en iyi ilacı olduğuna,hayat boyu önüme çıkan tüm zorlukları, sevgiyle, sabırla, dürüstlükle ve azimle aştığıma inanıyorum. Sağlıklı bir insan olduğum için ve bana bahşedilen her şey için şükrediyorum. Sorumluluk almayı ve bunu layıkıyla yerine getirmeyi seviyorum ( Ne de olsa Oğlak burcuyum )) Tarihi çok sevdiğim için, arkeolog olmak istemiştim, Spor yapmayı sevdiğim için, tenis oynamak istedim. Yazı yazabilmeyi seviyorum, ve en büyük düşüm bir gün bir kitap yazabilmek. Allah’ ım ne olur en azından bu konuda bir şeyler yapabilmem için, bu istikrarsız kuluna yardım et ))) Sevdiklerinize onları sevdiğinizi söylemek için lütfen asla yarını beklemeyin. Yarın , asla olmayabilir.

Etkilendiği Yazarlar:
Ayşe KULİN, Tuna KİREMİTÇİ, R.Nuri GÜNTEKİN, Ahmet ALTAN,Emıle ZOLA,Dostoyevski, Gorki,Victor HUGO,Puşkin


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nilgün SARIGÜL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.