Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen |
|
||||||||||
|
İlk başta şaşırdı kız.Ne yapacağını bilemedi.Kim olduğunu çok merak ediyordu çocuğun.Ama sormaması gerekiyordu.Tanımadığı insanlarla konuşmaması gerektiğini söylemişti annesi. -Sana çok güzel bir yer göstereceğim eğer benimle gelirsen dedi çocuk. -Olmaz gelemem dedi kız 'Gitmek zorundayım.' -Yemem seni merak etme dedi çocuk sabırsızlıkla.’Hadi gel çok önemli’ -Benim için önemli olan şeyi senin gibi bir çocuk nerden bilebilir ki dedi kız küçümseyerek.’Senle ben eşit değiliz.’ Çocuk sakince güldü.Gülümsemesinde kızınkinin zıttı bir şefkat vardı ama asla eziklik değil. -Evet eşit değiliz ama oraya gittiğin zaman eşit olacağız dedi yavaşça. -Ne demek istiyorsun nasıl bir yer bu da ikimizi eşit yapabiliyor?dedi kız kibirlice.Çocuğun bu sakin hali fena halde sinirine dokunmuştu.’Ben gidiyorum seninle uğraşamam' dedi sonunda ve çocuğa arkasını döndü. Aslında orada kalmayı çok istiyordu ama saat 9' da evde olması gerekiyordu.Nefret ederek gittiği piyano dersleri vardı çünkü.Ve gitmese ailesini hayal kırıklığına uğratırdı.Bunu istemezdi hiçbir çocuk… Kız birden bire uyandı.Hayatında hiç bu kadar garip bir rüya gördüğünü hatırlamıyordu.O ilginç kılıklı çocuğun silueti hala aklındaydı.Eşit değiliz…Gerçek hayatta olsa bu çocuğa karşı o kadar dobra olamaz muhtemelen onun tinerci olmasından korkup cevap vermeden giderdi.Bu düşünceleri kafasından çıkarmaya özen gösterdi.Gerçekten bugün piyano dersi vardı çünkü ve konsantre olmadığı zaman annesinden azar işitmekten çekiniyordu. GÜN BOYUNCA O RÜYAYI AKLINDAN ÇIKARAMADI KIZ.Ne yapacağını bilmiyordu aklına sürekli çocuk ve söylediği sözler geliyordu.Anlamaya çalışmak için rüya tabirleri kitabına bile bakmayı denemişti.Biz eşit değiliz derken ne demeye çalışmıştı acaba?Akşama doğru güneş batarken yalnız başına bunları düşünüyordu odasında.Arkadaşı aradı ve yarın buluşup buluşamayacaklarını sordu.Aslında o çocuğu sevmiyordu ama ailesinin önem verdiği bir arkadaşlık olduğu ve babası da çocuğun ailesiyle anlaştığı için arkadaştı onunla.Birden hayatında 19 yaşında olmasına rağmen hiçbir özgün karar olmadığının farkına vardı.Garip bir şekilde bu ona korkunç gelmiyordu.Korkunç bile gelmiyordu aslında o kadar silikti hayatı. O gece tekrar uykuya daldığında o çocuğu gördü.Bu sefer bir derenin kenarındaydılar.Derenin kenarını irili ufaklı taşlar kaplamış çocuk da bu taşları teker teker dereye atıyordu.Sakin bir hali vardı.Kızı görür görmez taş atmayı bıraktı. 'Sonunda kabul ediyorsun demek oraya gitmeyi' dedi çocuk umutla. -Bana neresi olduğunu söyle dedi kız sesini yükselterek. -İlerisi kayalıkların arkası dedi çocuk gözleri parlayarak.'Orada bambaşka bir dünya var senin için .Güzel yada çirkin fark etmez ama doğru bir dünya…' -Benim için neyin doğru neyin yanlış olduğuna sen karar veremezsin diye haykırdı kız.Ama asıl haykırdığı uğradığı hayal kırıklığıydı.Oraya gidemezdi çünkü gitmesine orada ailesinin tabiriyle kendini tehlikeye atabileceği şeyler vardı ve oradan uzak durması gerekiyordu.Küçükken ailesiyle oraya gittiğinde denize düşecekti neredeyse.O gün bu gündür oradan sürekli kaçıyordu sanki yaklaşınca dalgalar onu yutacakmışçasına. -Senin için neyin doğru olduğuna sen ve ben hariç herkes karar verebiliyor dedi çocuk.İlk defa o da çok kızgın gözüküyordu. Kız aniden uyandı.Neler oluyordu böyle?Aklımı yitiriyorum galiba diye düşündü.O Çocuk da neyin nesiydi öyle?Ayrıca söyledikleri de saçmasapandı o kendi için neyin doğru yada yanlış olduğunu biliyordu.Belki biraz muhafazakar bir ailesi vardı ama sonuçta onun iyiliğini düşünüyorlardı.Önemli olan da buydu. O günden itibaren bu rüyaları unutmaya karar verdi kız.Ve unuttu da.Her gün düzenli olarak okula haftada 2 kere piyano dersine gidiyordu.Sabahları hep aynı saatte kalkıyor akşamları aynı saatte yatıyordu.Arada babası istediği zaman ailece yemeğe çıkıyor ve ailece kızının gelecekteki kariyeri üzerinde konuşuyorlardı.Nede olsa bu yıl öss senesiydi sınav yaklaşıyordu ve tercihler yapılmıştı.Annesi ve babasına söylemeden kendi istediği okulları da yazmıştı gidemeyeceğini bile bile kendini avutmak için. Bir sabah kız uyandığında her tarafın karlarla kaplı olduğunu gördü.Sevinçle camı açtı.Sokakta iki tane çocuk kar topu oynuyordu, onlara özenerek baktı.Aslında 19 yaşındaki birinin özenmemesi gerekirdi bunlara bu yüzden kendini suçlu hissetti adeta.Kahvaltıya indi. Masanın üstünde babasının hergün okuduğu gazetelerin bu günkü versiyonları dizili duruyordu ve şimdilik kimse uyanmamıştı. Gazetelere bakınmaya karar verdi.İlk gazeteyi alıp şöyle bir başlıklara göz attı. Ve atmasıyla başının dönmesi bir oldu.Başlıkta bir çocuğun resmi vardı.Üstü kir pas içinde ayakkabıları yırtık….Bu o rüyalarında gördüğü sürekli onunla konuşan çocuktu.Ama rüyalarından farklı olarak polisin karantinaya aldığı taşlarla kaplı bir arazide üstü kapatılmaksızın yatıyor.Hızla yazıyı okudu. ’15 eylül 2007 tarihinde çocuk esirgeme kurumundan kaçan 17yaşındaki İ.A' nın cesedi ertesi günün sabahında Polenezköy sularında bulundu.Açılan soruşturmada arkadaşlarının ifadesine göre İ.A' nın son zamanlarda çok durgun olduğu ve kurumun yetkilileriyle kavga ettiği ortaya çıktı.Soruşturma hala devam ediyor…’ Bu o çocuktu ve ölmüştü.Hem de o yeri gösteremeden ölmüştü.Kız başına gelenlere inanamıyordu.Rüyasına giren çocuk gerçekte de vardı.Şüphe duymak yersizdi nerde olsa tanırdı o yüzü. Vardı o çocuk ve o lanet olası kayalıkların arkasında ölmüştü.Hızla montunu aldı portmantodan.Bu merakla daha fazla durabileceğini sanmıyordu.Tam kapıyı açarken arkadan annesinin sesini duydu. -Nereye gidiyorsun sabah sabah kahvaltı etmeden gidemezsin. -Kayalıklara anne dedi kız sabırsızca. -Kahvaltı ya- -Anne gidiyorum dedi kız ve kapıyı çarptı. Kayalıklara vardığında her şeyin bu kadar sessiz ve güzel olduğuna inanamıyordu.Etraf bembeyaz saf karla kaplanmıştı.Kar hep insan duygularına benzer ilk önce bembeyazdır ama üstüne basıldıkça ezilir, erir çamurun altında vıcık vıcık bir suya dönüşür.'Acaba benim duygularım da öyle saf mı' diye düşündü kız.Hiç sanmıyordu.Etrafına bakındı.İçten içe çocuğun gelmesini ve onunla konuşmasını umuyordu.Ama öyle bir şey olmadı.Kayalıklara ve denize son bir bakış atıp eve gitti. Çocuğa veda etmesinden 6 ay sonra hayallerine kavuşmayı umduğu sınavı olmuş ve sonuçları da bugün belli olacaktı işte.O gün sevinçle kalktı kız.Yüreği küt küt atıyordu.Sınavı umduğundan da daha iyi geçmişti.Artık işin sonuna gelmişti.Çalışmalarının karşılığını alacaktı.İlk başta bilgisayara yöneldi ama sonra kendine güldü 'babam çoktan öğrenmiştir eğer uyandıysa' diye düşündü.Hızla salona koştu. O gün kahvaltı masasında en sevdiği şeyler vardı.Babasının suratında da içten bir gülümseme alışılmadık bir şekilde. -Tebrikler dedi.'Hukuk fakültesini kazanmışsın.'diyip kızına sarıldı.Annesi ise duygulanmış ağlıyordu. Hukuk fakültesi mi… Kız içindeki sevinç balonunun söndüğünü hissedebiliyordu.O hukuk değil edebiyat fakültesi istiyordu ve sırf bu yüzden sınava çalışmıştı. Büyük bir öfkeyle annesine ve babasına baktı.Artık herşeyi mahfetmelerine izin vermeyecekti. -Hayır baba dedi sert bir sesle.'Ben edebiyat fakültesine gitmek istiyorum.'Aklına çocuk geldi ölen çocuk.’Senin için neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna başkaları karar veriyor.Bundan kurtulmalıydı kendi hayatını kurmalıydı. -Ne demek gitmeyeceğim gidiyorum diyorsam gideceksin yoksa okuyamazsın dedi annesi kızgın bir sesle. -Burslu okuyup çalışabilirim Bu benim hayatım diye bağırdı kız ağlamaklı bir halde. O gün hayatında ilk defa istediği birşeyi söyleyip uygulamaya karar vermenin sarhoşluğu içindeydi kız.Babası da kızının kendisinin istemediği birşeyi yapmasının şaşkınlığı içinde. Ama ne kadar sorunları olursa olsun onlar da aileydiler ve zorla da olsa kızlarının isteklerini kabullendiler. ……… Hayat ne kadar garip diye düşünüyoru kız bu olaylardan 1 ay sonra odasında son gecesini yaşarken.Edebiyat fakültesine kabul edilmişti ve Ankaraya gidiyordu.Babasıyla araları düzelmişti sonunda kabullenmişlerdi kızlarının büyüdüğünü.O gece hayalleriyle birlikte uykuya daldı kız. Yine ordaydı işte kayalıkların arkasında.Dere çağlıyordu arkasında sanki gitme der gibi.Rüyada olduğunun farkında olmasına rağmen hala oradaydı işte kız.Çevresine baktı ve onu gördü.Yırtık pırtık giysilerinin içinde taşların üstüne oturmuş ona gülümsüyordu çocuk.Ne garip artık korkmuyordu ondan.Yine şefkatle gülümsedi kıza. -İşte burasıydı seni götürmek istediğim yer dedi gevrek sesiyle. -Ama ben buraya daha önce gelmiştim dedi kız kendi hayalleriyle konuştuğunun farkında olmasına rağmen. -Burası derken yeri kastettiğimi kim söyledi -Nasıl yani? Dedi kız.Yine kafasını karıştırmayı başarabilmişti işte. Çocuk ona doğru yaklaştı.’’Senle ilk karşılaştığımda bu kayaların arkasındaydın ama şimdi burdasın.Ben özgürlüğümü sağladım senin özgürlüğüne kavuştuğun gün.''Kıza daha da yaklaştı.Artık kız onun gözlerinin içindeki yansımasını görebiliyordu. -Artık eşitiz… Kız irkilerek uyandı.Yanakları ıslanmıştı.Kendi kendine gülümsedi.Kayaların ardında kendini çok daha güvende hissediyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © gökçe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |