Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
En “Küçük Emrah” tavrımı takınıp, boynumu bükerek, cama yapışıp simit istediğim gün “simit alınca sadece sen, ama aynı parayla ekmek alırsak hepimiz doyarız” dediği gün o’nun benim isteklerime ket vurmak için tüm çocukların yüz karası olarak dünyaya gönderildiğini düşünüp, he-man’ın gelip gölgelerin gücü adına kendisine kılıcını çekmesini istemiştim yada annem ben ve simitçi voltranı oluşturabilir, kendisine ışın kılıcımızı çekebilirdik. Evdeki bir misafirin çocuğu yüzünden (ki hep böyle olur) annemin sinirini kontrol edemeyip, ona vurmak üzere elini kaldırma gafletinde bulunduğunda “ikimizde insanız, ancak anlatırsan anlayabilirim, aksi halde doğru ne bilmeden sadece dövülmüş olacağım” dediğinde annem ona hıçkırarak sarılıp, özürdilemişti. Bir kriz anını ustaca yöneten benim küçük kardeşimdi, olayı tamamen lehine çevirmiş ve hepimize önemli bir hayat dersi vermişti, bu benim hayat boyu hafızamdan silinmeyen bir manzaraydı. Sadece en kötü yanı, ondan önce “önden büyükler” olarak ilk dayağı benim yemiş olmamdı ve benim aklıma gelen en parlak fikir ise “keşke montumu giyseydim, canım daha az acırdı” olmuştu. Olayın sonrasında “ben anlatınca oğlum anlar” diye annemle kardeşim (onun sayesinde de benim) arasında süper bir köprü kuruldu. Çalışan bir annenin çocukları olduğumuzdan herişi beraber yapmaya alışmıştık. Yemek beraber, sofra kurmak beraber, ödevler beraber, camı kırmak beraber J. Salon kapısının camını kırdığımızda ki o zamanlar tabiri caizse “kazık” kadardık. “Ablam evi süpürmek için elektrikli süpürgeyi açtı, ben geçerken yanından fişe takıldım, tam düşerken ablam beni tuttu ve o anda elindeki süpürge borusunu hızla bırakmak zorunda kalmak suretiyle cam kırıldı” yalanında ona hayran olmuştum, yalanı ustaca olmasa da ne için yapmış olması önemliydi. Çünkü benim kardeşim hayatındaki ilk yalanını beni kurtarmak için söylemişti, zira kabahatin çoğu benimdi. Birde ortamı yumuşatmak için ekledi: “istersen anne cama çarpma hızını da hesaplayayım.” Daha sonraları, evden her istediğim saat çıkabilmek için, beraber çıkmamızı kendisi önermişti. Ona hayranlıkla karışık sevgim, tam da bu yıllarda perçinleşmişti. Geçmişimde ne önemli bir yeri olduğunu da büyükler kervanına katıldığımda anladım. Her evde yaşanan sorunların olduğu bir dönem, annem biraz kafasini dinlemek ve düsünmek icin zamana ihtiyaci oldugunu bizimle paylastigi gün, “gidersen kalbimi ikiye böleceksin, biri seninle gelecek ve diğeri burada kalacak, bunu yapma” dediğinde akşam ailece hep birlikte sorunlarımızı konuşmuştuk, herşey inanılmaz güzel bir şekilde hallolmuştu. Şimdilerde oldukça popüler olan “aile mahkemesi” ni biz bilmeden kurmuştuk küçük filozofumuzun sayesinde. Sorunların giderek değil kalarak hallolacağı, iletişimin önemi konulu hayat dersini de yine bu ufaklık sayesinde almıştık. Ufaklık büyüdü, şimdilerde kendisi gerçek şehirler kurmak üzere kilometrelerce uzak bir ülkede yaşamaktadır. O bilmiyor ama kalbimin yarısını beraberinde götürdü....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © GİRNE GÜL , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |