Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Bir gün büyüdüğümü anladım ve bir ada kurdum kendim için masmavi derin sular ortasında yeşilliğiyle gözleri çivi yapıp kendine çakan,küçük-şirin bir adaydı yüreğimde ve benliğimde canlanan nadide varlık…Bir çok kez gittim geldim bu adaya,her yalnızlığımda kaçtım ama yalnızlık kendimi keşfetmeme mani…Ne zaman ki birini tanıdım ada dostluğu adına ve (onda kendimde görmek istediklerimi gördüm işte) ondan sonra başladı adanın en güzel yolculuğu…O geldi ve ıssızlığın kol gezdiği diyarda yanıma yandaş oldu. Öğle güneşinin kavurucu sıcaklığında kızgın kumlar üzerine kelimeleri inci yapıp dizdi bir gün ve okudu benim adımın göklerine…Sonraları şiir benim ekmeğim-suyum oldu. Kelimelerle oynamayı sevdirdi bana,adanın en uzun saatlerinde oyuncağımız oldu kızgın kum üzerine yazılan kelimeler ve harfler…Harfler,onlar en kutsal duygulara giydirilen elbiseler… Geceyi aydınlatan ay ışığının altında birbirini öpmek için yarış tutan göz kapaklarımdan habersizce sordu o kahverenginin en doyumsuz iki çifti. “En çok neyi seversin?” - Çikolata,şeker ve balığı da eklemeyi unutmadım.Böyle bir sohbet edasında neden sonra yenik düştü bu beden bilmiyorum ama güzel bir rüya aleminden geçip sabahın seherinde hafif soğuk havanında etkisiyle yeni güne hürmetle başladık… Etrafta göz gezdiriyor fakat o kahverenginin en doyumsuz iki çiftini göremiyordum.Uzak bir noktadan gelen sese doğru hareketlendim ve benim için her şeye değer bir tabloydu sergilenen. Balıklardan hazırlanmış güzel bir kahvaltı sofrası ve o kahverenginin en doyumsuz iki çifti bana değer verdiğin kişiye değerli olduğunu hissettirmenin ne kadar da önemli olduğunu idrak etmeme ve benimde çevremdekilere onları hoşnut edebilecek davranışlar sergilemem gerektiği düşüncesine sahip olmama vesile oldu. Bu hoş sürprizli kahvaltının ardından küçük bir geziye çıkmıştık.Bize eşlik eden yağmur oldu.Adada yakalandığımız ilk yağmurda büyükçe yapraklardan şemsiye yapıp ıslanmama adına çabası benimde biri adına çaba göstermeyi öğrenme dersimin ilk konusu oldu. Kaldığı kulübenin yakınlarında olduğumuzu belirterek misafirliği teklif etti ve gece yarısına doğru kapıyı çekip süzüldü sifiri karanlıkta… İşte bir öğrenilesi ders daha veriyordu bana.Güven,itimat dersi… Hayatta ilk defa gördüğüm bir insana güvenmeyi fısıldıyordu yüreğime.Bende güvenmeliydim ve güvenecektim,hesapsız-sorgusuzca… Her gün güneş tüm güzelliği ile gök yüzünde ışırken, O da akreple yelkovanın hasret ateşlerinin söndüğü bir saatte denizle buluşur ve derlediği çakıl taşlarını bir bir denize sallar,onların suya verdiği şekli izler-dalar dalar giderdi. Bilmezdi attığı çakıl taşları bir koy inşa ediyordu denizin bağrın da… Ve amansız bir ayrılık rüzgarı esti.Ardından havayı ince bir sis,hüzün örtüsü kapladı… Sevgi,aşk,umut,dünya,hayat bütün güzellikler anlam buldu.Onda bulduğum kendimde görmek istediklerim ve kendimde yaşayacaklarımdı,aşk da zaten bu değil midir???
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ÜfTaDe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |