İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
gönüllüysen hala gördüğün halde sonunu; zaten sondasındır. Nokta konulmuş bir yazıya zoraki paragraf açmaya çalışır durursun. Bilirsin hiçbir cümle değiştiremeyecektir yazının akşını ama yazmak istersin yine de. Sende daha yeni başlayan bu şey tamamlanmış olandır aslında. Daha fazla muhafaza edemezsin ruhunun buzlarını, eritecek derecededir çünkü sıcaklığı. Betimlenemeyen tek gerçeklik gülüşüdür artık... Ne mantığının ilk yenilgisidir bu ne de hislerinin ilk zaferi. İlle mağlubiyetlerle olgunlaşmaz insan. Sadece tesellisidir bu acının. Neye inanmak istersen ona inanırsın, görmek istediğini görürsün. Hayalinde biri vardır. Hep senin kalıplarınla şekillenmiş. Sana göre de o kişi odur. Onun bile tahmin edemeyeceği hiç olmadığı kadar yükseklere taşırsın onu. Bu tanrısallaştırmayı hak etsin ya da etmesin. Senin yaratıp, gönlündeki saltanatın tahtına layık gördüğünün o olmadığını anlarsın. En kötüsü de bu olsa gerek onu hayalinde kurduğun kalıba uydurmaya çalışsın. Engeller, kavgalar, hayal kırıklığı, kısıtlamalar... İşte bu bunları doğurur sadece. Ama sonunda anlarsın o hayalindeki değildir. Bunu anlayana kadar ki gecen zaman aleyhinedir. Çünkü;seni hayalinden uzaklaştırır. O an hiç düşünmezsin. Oysa birgün asıl sevdiğinin hayalden ibaret olduğunu anlayacaksın ama o seni çoktan terketmiş olacak... Alışkanlık, günlerce gecelerce kurduğun hayallerinden, umutlarından hatta aşktan daha üstün geldiğinde artık hayalinin yerinde bir başkası vardır. Sen ona alışmış, sadece senin olan geleceğini, ona bırakmış en kötüsü kendinden vazgeçmişsindir. Bu olasılıkları yasarken de hiç aklına gelmez teptiğin geleceğin. Alışkanlık, yine mağlup etmiştir aşkı. Bazen oturur bir banka yalnızlığınla dertleşirsin. Karşında deniz durgun, uykulu uzanmış yatar. Bir martı çığlığında daha İzmirden batar güneş. Umutlarını ayıklarken yitirdiklerinin arasından, yaşanmamışlıklarına yanarsın. Lehimli dostlukların kırılır orta yerinden. Yardan ötesini bilirsin ama gidemezsin. Düşünürsün dert, düşünürsün yalnızsın... Deniz, tutar elinden, ozan olursun, şair olursun. Sırtlanıp geride bırakamadığın pişmanlıklarını kaldığın yerden sürdürmeye koşarsın hayatını, tüm kaderciliğinle. Ardında deniz... En karasında sahipsizliğinin birden bir umut yeşerir. Birkaç dakika da olsa bırakırsın pollyannacılık oynamayı. Farkedersin yolunu kendi kaleminle çizdiğini. Silecek gücün hiç olmadığı için devam edersin çizdiğin yolda. Dersin bir bana mı kastı gecenin. Beklersin... Gelmez beklediğin. Beklemediğin anda gelir, yollarsın bile bile bir daha gelmeyeceğini. Işığın aydınlatmaz yörüngeni. Anlatamazsın. Kalbinin, ulaşamayacağı yerlere tırmanmaya direnişine anlam veremezsin. Rehavet çöker omuzlarına ecel yükü gibi. Tekrar sinersin karanlığına. Akreple yelkovanın iki üç kez buluşması kadardır görüp göreceğin vuslat. Miden kazınır içinde kalan bir dirhem huzurun açlığıyla. Saklanıp gölgenin belirsizliğine güneşin izini sürdüğüne inanırsın ahmakça. Aldanışın, gönlünün bulantısı olur, körlüğü olur yazgımın karası gözlerinin. Aşılmış yollarda yürürsün, umudun toz, toprak; bastığın yer umman olur uçsuz bucaksız. Yitik muradlarını gömersin yerin en derinine, terin birikir katre katre, boğar kararlarını acımasızca. Dönemezsin... Hapsolup zihninde boyun eğersin bir köle ezilmişliğinde geçmişine. Geçmişin selasını okutur yarınının. Oysa yüreğin, dicle kadar coşkun, sığmaz bendine. Bastırdıkça taşar yarınlara. Dünün yarınını hazırlar, iz bırakarak geçer belleğinin üzerinden. Bir gün daha eskitilir. Dünüm, bana sana rağmen seni sevmeyi öğretir. Kendine bir yer bulamadığın gönlümün kuytularında yarım kalmışlıkların hepsini silip attı, izinsiz, sualsiz mesken tuttu benliğimin orta yerine suretin. Hangi günahın bedelisin bilmem, neyle dağlanır bu yara? İçime sızan her damla kan, cilvesinden sevdanın. Bozulmuş yeminlerim kaldı senden geriye. Hiçbir gitme bu kadar zor gelmemişti ki ben ardından geldim gidemedim senden öteye. Bütün kanunlara inat, yerçekimine, mecburi ayrılıklara inat, geceye, karanlıklara inat yokluğunda da var olacaksın her solukta. Sesin, sılam, gurbetim, esaretim... Seni düşünmek, Nemrutta güneşin doğuşunu seyretmek. Munzur'un suyunu içmek seni düşünmek. Sen, bir emekçinin alın terinde, dinlediğim her türküde, yürümeyi öğrenen bir bebeğin sevincinde... Mavidesin sen. Denizdesin, gökyüzündesin. Sen, tükenmemiş zamanlardasın, bir ülkenin yeniden dirilişindesin. Hasretimsin, özlemimsin. Uzaklığına rağmen bitmeyensin. Sen, bitiş ardı umutsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © deniz yavuz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |