Kapıyı açtığında hayatı karşısında bulmaktan korkuyordu. Kapıyı açtığında dünya başına yıkılacak sanıyordu. Yatağında ters döndü ve başucundaki saate baktı. On’u çeyrek geçiyor. Biraz daha uyusam mı diye düşündü. Sonra kalktı. Yatak odası kapısını açmak istemedi bir an. Tekrar yattı, titremişti biraz kalktığında; yataksa hala sıcaktı. Kapattı gözlerini, karanlık. Oh ne güzel. Kulaklarını niye kapatamıyor insan diye düşündü; dışarıdan gelen çocuk seslerini duyarken. Parktaki veletler felaket patırtı yapıyorlardı yine. Halbuki “kapattı kulaklarını, sessizlik” diyebilsek ne güzel olurdu. Sıkıldı, saat on buçuk. Yine kalktı, kapıyı açtı, holdeydi. Karşıda banyo kapısı, açtı, girdi içeri, işedi, yüzünü yıkadı, aynaya baktı. Saçlarını ıslattı, düzeldiler biraz. Salona geçti, üçlü’ye uzandı. Hala yorgun, hala uykulu. Bir sigara yaktı. Kapıyı açmalı mıydı, korkuyordu açmasam daha iyi diye düşündü sanki. Mutfağa gidip bir kahve yapmaya karar verdi. Holden geçerken sokak kapısı ilişti gözüne. Biraz çekinerek baktı kapıya, sanki birden açılacakmış gibi korktu. Mümkün olduğunca uzağından geçmeye çalıştı. Rahatladı geçer geçmez; açılmamıştı. Mutfakta biraz oyalandı, ne yapmaya geldiğini hatırlayana dek. Çaydanlığın altına su doldurup ateşe koydu. Temiz bir fincan bulup içine kahve ve şeker koydu. Bekledi, sigarasını içerek. Su önce tısladı, fısladı fokurdamaya başlayınca ocağı söndürüp suyu fincana boşalttı. Köpüklü neskafe. Sevmezdi hiç, keşke önce suyu koysaydım diye düşündü ama artık çok geçti.
Artık birçok şey için çok geçti aslında. Kapıyı açmak için bile çok geçti. Tam yanından geçerken çalmaya başlayan kapı zili hala aralıklı ama inatçı çalıyordu. Elinde kahve dolu fincan öylece kalakalmıştı. Kapıya bakıyordu, yada baktığını zannediyordu. Korku dağları bekler, elini kapı koluna uzattı, aşagı doğru bastırıp kendine doğru çekti ama kapı açılmadı. Kilitliydi. Rahatladı bir an için ama sonra telaşlandı aniden, anahtarı çevirdi ve kapıyı açtı. Kapıyı açınca hayatı karşısında bulmadı. Kapıyı açtığında dünya başına yıkılmadı. Ağzından dökülen iki kelime özetledi tüm bu saçmalığı. “lanet olsun.”