Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West |
|
||||||||||
|
Güneş ertesi sabah doğacak olmanın neşesiyle batıyor. Karanlık hızla etrafı kaplarken sokak lambaları nazlanarak yanıyor. Kar taneleri yeni gelin edasıyla süzülerek ve ışığında etkisiyle parıldayarak yere doğru olan yolculuklarını yavaşça devam ettirtiyorlar. Gökten adeta inci taneleri dökülüyor. Yaşadığınız şehir küçük olunca yaşantılarda küçük şehirlere göre farklı oluyor. Mesela güneş battıktan sonra ana cadde ve birkaç büyük cadde dışında hiç bir yerde açık dükkân bulamazsınız. Taksi dolmuş çok nadir bulunur. Güneş batmaya başlamadan küçük esnaf kepengini kapatmış evine koşmuş olur. Birkaç büyük market açık kalmış bu caddede iş çıkışında belki birkaç şey satarım düşüncesiyle. Etraf sessiz cadde boş sayılır. Karşı kaldırımda, yüksek sesle soğuktan şikâyet ederek yürüyen bir çift, önümde elinde torbalarla koşturan kısa boylu tıknaz bir bey, bir iki kedi- köpek, arada bir gözüküp kaybolan adamlar. Köşeyi dönmemle önümde bir el… Soğuktan morarmış, çatlamış ve titreyen bir el. Beni tatlı rüyamdan uyandıran minik el… İnce ve ürkek bir ses tonuyla “Ablacım mendil alır mıydınız?” bu kelimeler o küçük çatlamış ve titreyen dudaklarından zorla çıkıyor. Üzerinde her yeri yamalı bir pantolon, yazlık ve çokça eskimiş bir tişört, fermuarı bozulmuş ve adeta süzgece dönmüş oldukça küçük bir mont var. Ayakkabıysa emanet gibi duruyor ayağında. Aslında gibisi fazla en az 3–4 numara büyük ve önleri açık. Oda ne çorapta yok ayağında. Üzerindeki her şey onu soğuktan korumak yerine adeta ona işlemesine izin veriyor. Birde bana bak. İçi tüylü çizmeler, atkılar eldivenler, en iyisinden manto… Ben durmuş bu yavrucuğu seyrederken o çocukluğunun da vermiş olduğu masumiyetiyle incecik dudaklarına takındığı tebessümle yüzüme bakıyor. “teşekkürler ufak…” Cümlemi bitirmeme izin vermeden başını önüne eğip ağlamaklı bir ses tonuyla “yinede teşekkür ederim ablacığım” deyip arkasını dönerek ilerlemeye başlıyor. Gözleri dolmuştu zavallıcığın ne olurdu sanki alsaydım bir tane. 25 kuruş onun gözyaşlarından buruk yüreğinden kıymetlimiydi. “yine de teşekkür ederim”,”yinede teşekkür ederim”… Bu ses adeta beynime kazınıyor, içimde sürekli yankılanıyor. Kendime geldiğimde karşı kaldırımda yürüyen şık giyimli genç adama doğru koşar adımlarla gidiyor olduğunu görüyorum. Yine aynı edayla aynı ses tonuyla soruyor:”Ağabeyciğim selpak alır mıydınız?”. Genç adam cevap vermeye tenezzül dahi etmeden hızla uzaklaşıyor. Minik kız dolan gözlerinden akan damlalarla “yine de teşekkür ederim bayım” diye sesleniyor… Bense hala aynı yerde bırakın eğitimli insanları elit tabaka insanların çoğunda göremediğimiz saygıyı, nezaketi, hoşgörüyü ekmek parası için çalışan minik fakir kızda görmenin yarattığı şaşkınlığı, bir tanede olsa mendil almamış olmanın üzüntüsü ve pişmanlığı ile taş kesilmiş vaziyette duruyorum. “Yine de teşekkür ederim”, “yinede teşekkür ederim”…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © rukiye zehra tekin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |