..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > selçuk erkol




3 Temmuz 2006
Sevginin Gücü - 2. Bölüm  
ilk romanım

selçuk erkol


Gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğinde cıvıl cıvıl uçuşan kuşların özgürlüğünü düşündü bir an. Sonra içi, hiç ulaşamayacağı bu duygunun özlemiyle ve acı veren bir kıskançlıkla doldu.


:BFAF:
Yeni günün, insanı hayata bağlayan serin ve temiz havasını, büyük bir özlemle ciğerlerine doldurdu. Sokak bomboştu. Yan komşularının bahçesinde ki ağaçtan kuş sesleri ve sokağın altında ki asfalt yoldan aralıklarla geçen araçların, motor homurtuları duyuluyordu. Gökyüzü masmaviydi ve kuzeye doğru seyrek beyaz bulutlar görülüyordu. Gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğinde cıvıl cıvıl uçuşan kuşların özgürlüğünü düşündü bir an. Sonra içi, hiç ulaşamayacağı bu duygunun özlemiyle ve acı veren bir kıskançlıkla doldu. Güneş, doğuda ki dağın üstünden ağır adımlarla yükseliyordu. Sokağa düşen ışıkları daha da uzuyor, aynı zamanda batıya uzanmış gölgeler geriliyordu usulca. İçi yine gördüğü rüyanın tedirginliği ile doldu.
Sokak, aşağıda ki kıra kadar uzanıyordu; iki yanına sıralanmış evleri, birbirinden ayırarak. Hafta sonları canı sıkıldığında aşağıda ki kıra giderdi. Çimenlerin üzerine yatıp, yorgunluğunu toprağa gömmeği başarmış gibi rahatlardı. Çalıştığı tekstil fabrikası yakındı. Sokağın altında ki asfalt yoldan yaklaşık on dakika kadar yürüdükten sonra varırdı oraya.
Kıra doğru yaklaştı. Saatine baktı ve adımlarını hızlandırdı “gecikiyorum” derken. Kırın yanından asfalt yola uzanan kısa yolun köşesinde bekliyordu yine her sabah olduğu gibi. Nazlı’nın geldiğini görünce doğruldu. Karşıdan bir fidan gibi görünüyordu. Uzun boylu, omuzları geniş, dal gibi bir delikanlıydı. Keskin yüz hatlarındaki irade ve kara gözlerindeki kararlı bakışlar, O’nu diğerlerinden ayırırdı. Nazlı, hala gördüğü rüyanın etkisindeydi; bakışları donuk ve düşünceliydi.
Nazlı:
—     Günaydın, Mehmet. Dedi.
Mehmet, gülümseyen bakışlarla daldı Nazlı’nın gözlerine. Sanki akşam ayrılmamışlar da aylardır görüşmüyorlarmış gibi sarıldı boynuna ve:
—     Günaydın, Nazlım. Dedi.
— Mehmet, yavaş. Bende seni özledim ama beni boğarsan bi daha kime sarılacaksın.
Mehmet, Nazlı’nın bakışlarında ki durgunluğu fark etti. Az önce kurduğu cümleyi bile isteksiz bir ses tonuyla söylemişti.
— Nazlı, bi şeyin mi var? Biraz durgunsun bu sabah.
Nazlı:
— Acele edelim geç kalıyorum, diye geçiştirdi. Mehmet, anlatmak istemediği ya da henüz anlatmaya hazır olmadığı bir şey olduğunu düşünerek, üzerine gitmedi. Ve sonra:
— Tamam. Sana anlatacaklarım var. Dedi usul bir sesle.
Bu sırada asfalt yola inmişlerdi. Ara sıra arabalar geçiyordu; sabahın sessizliğini, derin motor gürültüleriyle parçalayarak. Mehmet, gizli işler çeviren insanlarda ki tedirgin bakışlarla etrafını kontrol ettikten sonra:
— Dinle beni Nazlı. Dedi.
Bu sırada yanlarından, gizemini belli eden, gözleri kamaştıran siyah rengi ve bu gizemi onu görenlerde meraka çeviren koyu renk camlarıyla bir araba usulca geçti. Bu tip arabalara buralarda az rastlanırdı. İkisi de onu fark etmediler. Yine gülümseyerek birbirlerine bakıyorlardı ama bu gün biraz daha ciddiydiler.
Mehmet:
— Durum, her geçen gün daha da kötüleşiyor. İnsanların hayatından her geçen gün bir şeyler daha eksiltiliyor. Ama kimse bunun farkında değil. Aslında herkes farkında ama öylesine ustaca kandırılmışlar ki hepsi, hiç biri gördüğüne tepki vermiyor. İnsanları ikiye bölmüş bu düzen, gün geçtikçe, bizlerin üzerine daha fazla geliyor. Bizler, hayatın neresinde olduğumuzun farkındayız. İşimizi, özveriyle ve onca sıkıntıya katlanarak yapıyoruz. Ama elimizde kalan ne? Kaybedilmiş bir hayat, yitirilmiş hayaller, karanlığa gömülen umutlar ve şimdi birbirimizden uzaklaşıyor, yabancılaşıyoruz. Her gün, yaşamak için çalışmak gerektiği unutturulup, çalışmak için yaşamak gerektiğine inandırılmış insanların çektikleri sıkıntıları görmekten, insanların çaresizlik içinde bunlara katlanmasını izlemekten, o hayat dolu bedenlerin, bir kaçının zevki sefası için insanlıktan çıkıp birer makine oluşlarını görmekten yoruldum. Bunca yıldır süren bu zulme dur demek için, başarılı olamasak ta en azından acı dolu bir çığlık olmak için, fabrikadan samimi olduğum iki arkadaşımla dün biraz bu konular üzerine sohbet ettik. Sonunda bir karara vardık. Sendikal çalışma yürüteceğiz, bunun üzerine diğer arkadaşları örgütleyip sendikalı olmaya çalışacağız. Ezilmişliğimizi biraz olsun azaltmak için, en azından başaramasak ta kendimiz için bir şeyler yapmanın onurunu, hayatımız için mücadele vermenin mutluluğunu yaşamış olacağız. Bu günden itibaren çalışmalara başlayacağız ve kısa süre de başarıya ulaşacağımıza inanıyorum. Çünkü görüyorum ki herkes ateş bekleyen barut olmuş.
Mehmet, Nazlı’nın kendisini dinlemediğini fark etti. Nazlı’nın aklı hala gördüğü o rüyadaydı ve gönlünü kaplayan aşk bile bu tedirginliğini bastıramıyordu.
Mehmet:
— Nazlı. Dedi. Nazlı, beni dinlemiyor musun?
Nazlı, sanki o rüyayı yeniden görüyormuş gibi, uçurumdan düşüyor olmanın verdiği korkuyla sıçradı.
— Dinliyorum tabiî ki… Dinlemez miyim hiç… Ama sende böyle işlerin tehlikesini biliyorsun değil mi? İşinden olabilirsin, belki de daha fazlası. Ama bu mücadelenin onuru da apayrıdır. İnsanlar için, onların ezilmiş hayatları için, ellerinde kalan hayat kırıntılarını kurtarmak için bir şeyler yapmak, bir mücadele başlatmak, o tehlikeleri göze almak, kuşkusuz çok onurlu bir davranış. Ben her zaman senin yanındayım.
Mehmet’i, sevdiğinin ağzından duyduğu bu ince iltifatlar içeren destek söylemleri duygulandırmıştı.
— Sağ ol Nazlı. Bana destek olduğun için sağ ol. Hem senin o hayat dolu bakışların, sevgi dolu yüreğin olmasa ben bir hiçim, hiç bir şey yapamam; biliyorsun değil mi?
— Biliyorum, Mehmet. Bilmez miyim? Sende şunu bilesin ki bende bulduğun bu duygular sen olmadan olmaz. Seninle, senin sevginle geldi o duygular bana ve seninle de gider.
Kısa bir sessizlik oldu. Mehmet, girecek olduğu mücadeleyi, bunun için bu gün neler yapacağını, kiminle direkt olarak konuşabileceğini, kimlere daha sonra ulaşacağını düşünüyordu. Esmer, kirli sakallı, taranmamış simsiyah saçlı yüzüne, bu düşüncelerin ifadesi çökmüştü. İnce dudaklarında, Nazlı’nın yanında olduğunda beliren, o mutlu tebessüm vardı. Yüreği, her zaman ki gibi, aşkın ateşiyle yanan bir heyecanla çarpıyordu ve bu gün, bu heyecanın ateşi, mücadele ateşiyle körükleniyordu.
Nazlı, sevdiği adamın yanında olduğu zamanlarda ki huzura bürünmüş, gördüğü kâbusun tedirginliğini, yavaş yavaş üzerinden atmıştı. Mehmet’in gireceği mücadelenin ateşi, Nazlı’yı, O’nun sevdiği kadın olmaktan çok bir işçi olarak heyecanlandırıyor, zaferin mutlu hayallerine sürüklüyordu. Bu sırada aklına, Mehmet’in bir komşusunun başına gelen olay geldi.
Kadın, çarşıdan dönerken ıssız bir sokağın köşesinde, iki caninin kurbanı olmuştu. Büyük oğlunun ilk maaşıyla hediye ettiği bileziği çalmak için, kadının kolunu, acımasızca kesmişlerdi.
Nazlı:
— Mehmet, sizin komşu vardı ya? Onun son durumu hakkında bir bilgin var mı? Nasıl şimdi, kadın?
Mehmet, bir anda planlara ara verdi. Yüzünde ki tebessüm kayboldu; hüzünle ve karşı konulmaz bir kinle büründü.
— Dün hastaneden çıkarmışlar kadıncağızı. Yüz binlerce insanın emeğini sömüren, en masum duygularla yaşayan insanların hayatlarını alan, namusu, şerefi, onuru için yaşayan insanları açlığa mahkûm eden bu lanet düzen, o masumun da kolunu aldı işte.
Sesinde, olayın acısı yüklüydü.
Nazlı, acı dolu bakışlarla derin bir iç çektikten sonra:
— Vicdan, insanlık ve kolunda ki bir bilezik için o kolu kesmek, anlaması güç.
Az önce, farklı mutluluklarla ve heyecanlarla dolu olan yürekleri, bu insanlık dışı olayın acısıyla, sızladı. Acı olayın ağırlığı, sabahın serinliğini, yaşama sevinci veren masmavi gökyüzünü, yüreklerinde ki heyecanları bastıracak nitelikteydi ve her şey bir anda karardı sanki.
2. bölümün sonu
yorumlarınızı bekliyorum



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevginin Gücü
Sevginin Gücü - 3. Bölüm

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gülsüm [Şiir]
Alaşafak Sancısı [Şiir]
Canım Desin Yeter [Şiir]
Hürriyet Savaşçısı [Şiir]
Yaşanamayan Ayrılık Sahnesi [Öykü]
Kaçırılan Zamanlar [Öykü]


selçuk erkol kimdir?

ben muhalif bir insanım. insanları yaşamaya zorlanan insanlık dışı hayat koşullarını ve onları bu hale getirenleri yazıyorum. birde hayatın en vaz geçilmez olgusu aşkı. gerçi aşk üzerine yazdığım öykü ve şiirlerimde ansızın yitirilen bir aşkın izleri var. umarım seversiniz çünkü sevilmek çok mutluluk verici bir duygu.

Etkilendiği Yazarlar:
erdal öz, dimitır dimov, john steinbeck... ve yurdumun mütevazı insanlarının acı hayatları


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © selçuk erkol, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.