Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Kleopatra analı, Yiyip bitiren tümden umutlarımızı, gerzekçe Harcıâlem bir yaşamda, fistansız ayıplarla Tüketen sonra yeni yetmeliğimizi, Duman dağları arsında yudumlarken Dünden kalma kekremiş çaylarını, Demlerken babalarımız; Hüzünleri, yokluğu ve çaresizliği, O kocaman mangal yüreklerinde Bilmem kaçıncı kere, Uçkurdan rüşvetle konulmuş, kondularında, “benim oğlum büyük, hemi de çok büyük adam çıkacak! Hele küçüğüm, mavişim onu hiç demeyin; O doktor çıkacak, büyük doktor, Umudumuz, babasının kızı / Ah düşlerimiz / Tüketmedi mi onları da, Allahın her günü, ağız dolusu kusar gibi Az tükürüp, Az sümkürmedik Az savurmadık duvarlarına karşı hınçla Sitemlerin en tumturaklısını, (Ah ulan diyorum; ibret–i âlem için, yaksam mı bu kenti?) Onlarca göz önünde tehditlerle, Çıkmasın sakın sesiniz, kıpırdamayın, Galasında bir filmin, avantür Kaç kere kanırtıldık, Kaç kere incindik, kirletildik, Yitirdiğinde anlamını, bize kalanlar, Kaç kere yırttık gecelerin sessizliğini Yeni icat küfürlerimizle! Zırlama, kes ulan Alışamadın mı daha? Neyin nesi bu sızlanmalar, Yediğin önünde! Arkanda yemediğinse! Krallar gibi giyinirken iyi, Sık dişini, hepsi iki dakkalık! Çok dinledik, dinlettiler dahası, Falçata resitallerinin eşliğinde, Hani o büyük kelli felli adamlar! ! ! Hamaset nutukları sallayan Onlar var ya… Nasıl da kudurur, köpekleşir, yalakalaşırlar Dört köşe olurken zevkten Akıtarak salyalarını kustururken! ! ! Kan kusarken biz… Ben bu adam kılıklı iblislerin… Kim kimin babasıdır belli olmayan Bak durduk gene bozuldu asabım, Ulan ben bunların, gelmişlerini, geçmişlerini Yedi göbek sülalelerini, … Aldanmayın o afra tafralarına, hepsi fos Yoktur yürekleri, tavuk kadar Bilirim alayının ciğerini Ne çare gel gör ki devir Elleşmeyin bırakın ulan, Yansın bu şehir, alev, alev Günahlarıyla yansın, Kalsın baş başa küllerinin utancıyla Az bu kente bu bedel, Her santiminde ve her anında, uluorta Savrulsun arsız rüzgârlarına karşı Yeni icat küfürlerimiz, Sonra not düşsün şöyle ustaca, Bir ressam beyaz tuvaline, Ah kafamız; dinlemez misin nasihatleri, Yiğitlik var ya ser’de Nasihati kim ipler! Delikanlılık bu boru mu? İlle de yeni yetmelik, Ah kanımız, kaynayan yanımız, yok mu? Hadi bir dene, ne çıkar? Nasıl unutacaksın bak dertlerini! ! ! Sen kralısın bu alemin! ! ! Aslanım benim, koçum… Bak şu gördüğün en iyisi tinerin! ! ! Hele bu bally diyecek yok, uçarsın be oğlum, kitabıma, Yeminle, Böyle başladı yeni yetmeliğimiz, Ah nasıl da söndürüldü, uçuk tozpembe hayallerimiz, Ya bizden öncekiler? Sevdaları, düşleri, umutları… Ak sütü gibi analarımızın, Şimdi hepsi hayallerden bile ırak, Ben bu kenti sallandırmayayım da ne yapayım? Her zulasını, daniskasını kancıklığının, Kim kimi çelmeler, pazarlar en iyi kim kimi? Bellemişim hepsini iyicene, Nasıl kurulur en iyisi tezgâhın, yolcularına o yolun? Ulan yaksam mı bu şehri? Geliyorlar yine kafama! Aklıma düşer bazen kaybettiğim gözyaşlarım gibi, Yeni yetmeliğim, bu yüreğimin kaçıncı buruluşu? “Gitme, tükendim, gücüm yok, Harcanacaksın, yazık edeceksin kendine, dön” Vakitli vakitsiz bu ince ses kulaklarımı tırmalar, A benim kadersizim, çilelim, ak saçlı, gözü yaşlı Mangal yürekli anam, Bu toyluk, yeni yetmelik yok mu? İstesen de dönemiyorsun, bırakmıyorlar, Sıcaklığını ararım sesinin, elinin sonra teninin kokusunu, Nasıl da özledim, burnumda tütmektesin, “Olmazmış ana gibi yar” Ah bu geyikler büyüsünü aldandığımız, aklımızı alan, Ah bu geyikler, ille de açlığımız, başkaldırımız, Dallanıp omuzlarda ceketleri, açık üç düğmeyle bağrımız, Sallayıp şakırdatarak tespihleri, voltalarda Caka satıp, hava basarken, yumurta topuk yatık ökçeyle, Bilmedik, bilemedik kepazelik, eşeklik, itlik olduğunu, Nice sonra anladık, erdemini okumanın, eğitimin Ve de çalışmanın, üretmenin, alın terinin, Dahası utancın, utanmaların, insan utanırmış, Utanmayı bilmeliymiş, Ve paylaştıkça azaldığını kederlerin, Büyüdüğünü sevinçlerin ve yüceliğini bölüşebilmenin, Çok geç anladık sevmeleri, çok geç dank etti kafalarımız, Ah akılsız başımız, ahmaklığımız, Altın vuruşlarla şırınga uçlarında Ha bre törpüleyip durduğumuz, çocukluğumuz, Sahipsiz gençliğimiz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Aldemir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |