Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
İşten yeni çıkmıştım ve topu topu iki saatim vardı. Dün biletimi almış ve bayan yanı istemiştim. Akşamına da eşyalarımı topladım, koltukların üzerlerini örttüm. Ofisten çıkmadan önce annem aramış istediklerimi evime bıraktığını ve kolaylık olsun diye bavullarımı kapının yanına taşıdığını ve evi kapı pencere kontrol ettiğini söylemişti. Bana kalan sadece bavullarımı almak ve kapıyı kilitlemekti. Canım annem... Trafikteydim ve yolun açılmasını bekliyordum tam çıkış saati bir sigara arandım sıkıntıdan yetişemeyeceğimi düşünerek telaş yapmak istemiyordum... Eve vardığımda annemin de tam dediği gibi bavulları kapının yanında istediklerimi de bavullarımın yanında bulmuştum. İçimin rahatlığı için ayakkabılarımı çıkarmadan şöyle bir evi turladım. Ve her şey tamamdı. Bu gibi zamanlarda hep unuttuklarım olduğu için bu sefer bir liste yapmıştım. Kapı ve pencerelerin yanına bir tik koydum ve asansörü çağırdım. Eşyalarımı yerleştirdim ve son sürat bir taksiye binip otogara doğru yol aldım. Otobüse bindiğimde yanımda oturacak bayan daha gelmemişti. Yerleştim. Yanımda her zaman gerekli ve kıymetli eşyalarımın bulunduğu çantam vardı. Cüzdanım, telefonum, ajandam, makyaj çantam ve uzun bir yolculuk için bir kitap... Kalkışa beş dakika kala başı örtülü yüzü sakız kadar beyaz bir çarşafı andıran ve yüzünde tek bir makyaj izinin bile görünmediği hatta tek bir kremin bile sürülmediği doğal bir çehreye ve yanımdaki koltuğa sahip bayan geldi. Elleri dikkatimi çekti. Kurak bir arazi gibiydi yer yer çatlakların bulunduğu... Kolay koşularda yaşamadığı aşikârdı. Altında basmadan bir etek üzerinde elde dikilmiş bir buluz vardı ve uyumsuz bir eşarp takmıştı. Elinde de bir poşet tutuyordu. Yanıma oturdu acele ettiği belliydi. Göğsü bir inip bir şişiyordu. Bana baktı. “Yetişmek için koşturdum.” dedi. Anlıyorum dermişçesine kafamı salladım ve hafifçe gülümsedim. Başımı pencereye çevirdim. Bir iki dakika sonra kalktık ve garajdan çıkmamıza kalmadı yanımdaki bayan sualleri ile beni rahatsız etmeye başlamıştı bile. Aslında kabahat onda değil bende de değil yani yaptığı rahatsızlık vermek değildi. Suç gündeydi. Gün içerisinde o kadar çok yoruldum o kadar çok konuşmak zorunda kalmıştım ki bana ihanet ediyorlardı çene kaslarım. Sözümü dinlemiyorlardı. Adımı sordu. Bir çırpıda “Figen” dedim. Onunkini sormadan “Kadriye” dedi. Memnun oldum bile dedim. Kısa sürmesini temenni ettiğim söyleşimizin burada bitmesini yeğlerken; nereli olduğumu (ben insanların nereli olduğuna hiç önem vermem ve başka zamanlarda tanımak istediğim insanlara da sormam), işimi, annemi, babamı, kardeşlerimi sordu. Ve ben hepsine “ Ankaralı, diş hekimi, annemin ve babanın yaşadığını ve iki erkek kardeşimin olduğunu” ismimi söylediğim gibi bir çırpıda cevap verdim ve bitirdim. Müzik dinlemeye başladığım o sırlarda neler yaptığını umursamadım seyrime devam ettim. Ankara’dan çıkalı çok olmamıştı. Bu gün başka bir şehirde batacaktı güneş. Güneş rengini usulca sarıdan turuncuya, gökyüzü maviden lacivertte bırakırken kendini bende engelleyemediğim bir uykunun kucağına bıraktığımı kalkıştan iki saat sonra başımı Kadriye’nin omzunda bulduğumda anlamıştım. Hava kararmış. Otobüsün ışıkları çoktan yanmıştı. Nasıl uyuduğumun farkında değildim. Hemen toparlandım. Özür diledim. Hiç önemli olmadığı yüzünden belliydi. Mahcup olmuştum. O an için ne yapacağımı bilemedim. Birde istersem uykuma devam edebileceğini söylediğinde sormayın kendime ne kızdım. Ağırlaşan vicdanımı hafifletmeliydim. Baştan kestirip attığım sohbetimize devamını getirmek için kısa, cevabı belli birkaç soru sordum çoğu yolculukla ilgili zaten geriside geldi. Hiç de sohbet edilmeyecek birine benzemiyordu. Bir fabrikanın mutfak bölümünde bulaşıkçıymış. İki oğlu varmış: Volkan ve Baran. Bir tanesi hala okumaktaymış. Baran büyük olan ona göre kurtarmış kendisini. Okumuş eli iş tutuyormuş. Şimdi hem kendisine hem de annesine bakıyormuş. Kocasından hiç bahsetmedi. Bende sormadım. Ama çocukluğundan söz etti babasını hatırlayacak yaşlara gelmeden, annesini ise tam on ikisinde kaybetmiş. Evli abisinin yanında kalmış yengesi misafirlikte görüldüğü gibi hiç de cana yakın değilmiş. Kendi çocuklarına daha imtiyazlı davranmış “ Ne yedilerse benden habersiz yediler.” dedi. Ne kadar içlendiği yüzünden okunuyordu. Sonraları ananesinin yanında kalmaya başlamış. Orada mutlu olduğu ses tonundan, engelleyemediği gülümsemesinden apaçık ortadaydı. Nasıl büyüdüğünü, nasıl evlendiğini, nasıl çocuk sahibi olduğunu anlatmadan çok övündüğü çocuklarını geçti. Küçüğünün de kendisini kurtarmasını istiyordu. “ Volkanda farkında ağabeyini örnek alıyor yavrum.” dedi. Ne kadar anaç dedim kendi kendime. İçim daha da buruldu. Bizler ve bizim gibiler daha rahat ortamlarda büyümüşlüğü, anne baba sevgisine tokluğu, şımartılmanın vermiş olduğu küstahlığı Kadriye gibi kadınları, anneleri görünce anlarız. Onlar için üzülmek bir nevi şükür sayılır bizler için. Vicdanım taşınmayacak kadar ağırdı şimdi. Küçük oğlunun eğitim giderlerini üstlenmek istedim. Hani bir yardımım dokunur diye. İzin vermedi. “Yok, Figen kızım sağ ol da ben hayatta oldukça olmaz.” dedi. Israr ettim daha sert reddetti. Gururunu anlamaya çalıştım. Neden bilinmez boğazımda bir şeyler düğümlendi. Yollar yitti boğazımda ki yumru gitmedi. Vardığımızda iner inmez annemi aradım. Telefonda ağlıyorum sicim sicim gözyaşlarım ıslatıyor yanağımı. Yüreğim fena halde sıkışmış. Tıpkı üniversiteyi kazandığım başka şehirde evimden ayrı ilk gecem gibi. Tabii telefonda annem şaşkın ağlaya ağlaya özet geçtim anneme. Koca kız olmama rağmen hala onun varlığına ihtiyacım olduğunu ve hep olacağını anladım. Ve anneme bir kez daha onu çok sevdiğimi söyledim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hayalbaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |