..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > KORAY KARAMANLI




20 Şubat 2006
Uçurtma  
KORAY KARAMANLI
Hep bir uçurtmanız olsun istediniz. Sonunda oldu ve onu n ipini bırakırmısınız?


:CGDA:
Ali ağacın tepesine çıktı gene. Mavi olan en yüksekte bak nasılda süzülüyor ,benimde olur mu acaba diye geçirdi içinden? Sonra aklına geldi, bir telaş hemen ağaçtan indi.
Bugün arife, anam kıracak kemiklerimi, daha babamın mezarına gideceğiz..dayımda gelecek kasabadan.
Koş Allah koş ciğeri patlayacak ama yüzünde patlayacak tokattan iyidir. Nefes nefese girdi avludan içeri. Bir nefes aldı.
- Oh daha anam gelmemiş sudan, keşke bu kadar koşmayaydım.
Annesi köşeden dönünce bağırdı.
- Kör olasıca… Aliii Alii nerdesin köpeğin eniği? Gel şu suyu al elimden bak köy arabası gelecek dayına daha yemek yapmadım.
Ali kızdı, sanki evde erzak doluda ne yapacak, tarhanaya devam dedi içinden.
- Tamam ana yettim..
koştu suyu aldı anasının elinden..
- Ana buda çok ağırmış ya..
anası oturttu bir tokat başına.
- Bak hala söyleniyor, çelimsiz it..
Ali avluya bıraktı suyu derin bir nefes aldı. Fırladı yola, giderken bağırdı.
- Ana ben yola çıkıyom dayımlar gelir şimdi.
Anası bir şeyler söyledi ama duyan kim, çoktan yola çıkmıştı bile.
Beklerken arabayı, kamışları buldum ipte tamam(geçen anası eski bir hırkayı sökerken aşırmıştı) yeter mi bilmem ama, sonradan da bulurum. Şimdi güzel bir kağıtta buldum mu? Yaparız uçurtmayı.. diye geçirirken içinden. Korna sesine irkildi. Gelmişti araba.. dayısı indi arabadan.
- Lan Ali beni karşılamaya mı geldin.. koş elimdekileri al hadi.
- Hoş geldin dayı ver elini öpem.
- Hadi öp bakalım ..
Dayısı tapuda katip olmuştu. Köyden kendini kurtaran nadir adamlardandı. Ali de kendisine hayrandı. Ali durdu bir an şaşırdı buldum, buldum dedi içinden. Dayısının elindeki paketin kağıdı olurdu. Hem de maviydi.. uçurtmanın malzemesi tamamdı. Sevinci bir kat daha artmıştı.
Avludan girdiler içeri. Anası koşup sarıldı dayısına, her gördüğünde ağlardı zaten.ne vardı ağlayacak halbuki ..anası alırken paketleri Ali önce davrandı.
- Ana dur ben alayım sen yorulma
- Bak ite suya her gidişimde kaybolur ortadan.
Dayı girdi araya.
- Karışma yeğenime abla, bırak yarında bayram. Bayramlık getirdim size o mavi pakette hepsi.
Ali mavi paketi alıp girdi içeri. Özenle açtı. Yırtılırsa hiçbir şeye yaramazdı.içindeki bayramlıkları bıraktı sedire. Mavi paket kağıdını düzgünce katlayıp büyük bir özenle sedirin altıda ki diğer malzemelerin yanına koydu.
- Ali gel şu örtüyü ser yere dayın acıkmıştır.
Ali koşup örtüyü serdi yere.oturdular sofraya.daha ilk kaşığı almışlardı ki.
- Dayı senin hiç uçurtman oldu mu?
- Vardı koçum hem de kendim yapmıştım.
Alinin gözü ışıldadı.
- Sen uçurtma yapmayı bilir misin dayı? Gerçekten sen mi yaptın?
- Bırak dayın yemeğini yesin.
- Abla bırak yeğenimi, gitme bu kadar üstüne. Ali sana da yaparım bir uçurtma , malzemesini alalım.
- Dayı malzemem var .
Dedi Ali ve sofradan kalkıp, sedirin altından malzemelerini çıkardı. Çıkarır çıkarmaz kafaya bir tokat yedi.
- İtin eniği, bende diyorum söktüğüm hırkanın ipi niye yetmedi.
Tam ikinci tokadı da indirecekti ki dayısı tuttu elini.
- Dur abla hatırlamaz mısın beni? Ne kadar yaramazdım. Anam dövecek olurdu beni sen önüne geçerdin. Şimdi aynı şeyi Aliye sen yapıyorsun.
- Doğru hatırladım amma. Tek başına zor be. Hem ev hem tarla. Gel birde Ali’yle uğraş. Mustafa’m ölmeyeydi. Zor işte. Of.!!
Ali gözündeki tek damla yaşı sildi.
- Yaparsın demi dayı, ha yaparsın.
- Yaparım tabi koçum, sen üzülme. Birazda un lazım bu malzemeye.
- Neden dayı, neden un lazım?
- Kağıdı yapıştırmak lazım ya, unla hamur yapıp yapıştırıcı yapacağız.
Annesi girdi araya.
- Evde ekmek yapacak un yok, siz uçurtmaya kullanacaksınız..
- Abla!! Kırma hevesini.
- Tamam, tamam.
Annesi de razı olmuştu ya. Sabırsızlıkla bekledi yemeğin bitmesini.sofrayı kaldırdı anası. Dayısı da oturdu sedire.
- Dayı hadi yapalım. Hadi dayı.
- Dur koçum, babanın mezarına gidelim hele.
Mezarlık köyün diğer ucu. İki saatte anam ağlar. Bugüne yetişmezse ya. Yok yok yetişmez dedi içinden. Suratı asıldı.çöktü olduğu yere.
- Abla hazırsan çıkalım, geç kalmayalım. Daha kahveye uğrayacağım.
- Tamam tamam hazırım.Üstünde süt var indireyim, gideriz.
Ali biraz daha kırgın, daha kahveye gidecek, ya bugünde yapamazsa. Yarında bayram hiç olmaz. Diye geçirirken içinden.
- Ali hadi oyalanma çıkıyoruz.
Babasının mezarı bakımsız kalmıştı, en son geçen bayramda gitmişlerdi. Annesi otları yoldu bir güzel, üzerine su döktü. Bu arada ağlamaya çoktan başlamıştı.
Dayım Rıfat amcayı gördü, sohbete başladılar. Okul arkadaşıydı. Kasabada ki liseye beraber gideceklermiş. Ama Rıfat amcanın babası göndermemiş. Rıfat amca dayımı her gördüğünde hayıflanırdı, babasına ah ederdi. Süründüğünü anlatırdı köyde. Rıfat amca kahveyi işletirdi, o da babasının mezarına gelmişti. Ayıplamasalar gelmezdi ya.
- Abla biz Rıfat’la kahveye gidiyoruz. Siz dönersiniz değil mi?
- Tamam biz döneriz, sen git.
- Dayı erken gelirsin değil mi?
- Gelirim, gelirim. Merak etme, yapcaz dedik uçurtmayı.
Dayımların arkasından bizde çıktık. Anam köyün fırınına gitti, ekmek yapacaklardı. Taze ekmek yiyecektik bayramda.
- Ali sen eve git, dayını bekle evde.
- Tamam ana.
Ali eve gider mi. Koştu meraya , uçurtmaları seyredecekti. Çıktı yaban armudu ağacına, mavi uçurtmaya baktı uzun uzun.
-Yarın benimde uçurtmam olacak, en yükseğe o çıkacak.
Dalıp gitmişti gene, sonra kendine geldi. Ya dayısı gelmişse eve, annesi dönmeden yaparlardı uçurtmayı. Koşa koşa gitti kahveye. Camdan içeri baktı. Yok daha dayısı oradaydı, koyu bir sohbete dalmışlardı. Dayısı köye gelince tapuyla işi olan herkes gelir , bir yığın soru sorarlardı. Ali kapıda beklemeye karar verdi. Sırtını dayayıp söğüde olduğu yere çöktü. Güneşte batıyordu. Ahmet geçiyordu, bağırdı.Ahmet onun en iyi arkadaşıydı, hiç ayrılmamışlardı birinci sınıftan beri. Dört senedir okulda yan yana otururlardı, her şeyi beraber yaparlardı.
- Ahmet, dayım bana da uçurtma yapacak bu akşam.
Ahmet geldi yanına çöktü.
- Gerçek mi lan?
- Tabi gerçek, bak kahvede oturuyor bende onu bekliyorum.
- Bana da verir misin ipin ucunu biraz?
- Veririm tabi, ama az tuttururum, ben dayımdan öğrenirim sana da yaparım. Sonra beraber yarışırız.
Tam bunları konuşurlarken, dayı çıktı kahveden. Koştu Ali, dayının yanına, hiç ses çıkarmadan sessizce yürüdüler eve kadar.
Eve geldiklerinde anası kızacak gibi oldu ama dayısı var diye sesini çıkarmadı. Girdiler içeri.
- Hadi yemek hazır, oturun sofraya.
Ali heyecanlı, sessizce birkaç lokma aldı. Kalktı sedire oturdu. Dayımda bitirse artık yemeği diye geçirdi içinden. Dayı kalktı oturdu Ali’nin yanına.
- Hadi getir malzemeleri, yapalım da kurtulalım.
- Tamam dayı hemen.
Ali ilk önce kamışları getirdi, sonra mavi paket kağıdını,ipi.. şimdi sıra gelmişti una. Sessizce mutfağa girdi. Anası bulaşık yıkıyordu. Un çuvalına doğru gitti ve avucunu daldırdı. Yarısı avucunda yarısı yerde koşarak çıktı mutfaktan. Annesinin fırlattığı terlikte sıyırıp geçmişti. Ucuz yırtmıştı eğer o terlik değseydi unda dökülürdü kafada kırılırdı.
- Al dayı getirdim unu da.
- Şu kaba koy, güğümü de getir. Su da lazım.
Dayısı çoktan kamışları bağlamıştı bir birine. İpi de dolaştırdı kamışların çevresinden. Ne kadar çok ip gidiyordu, kalan iple çok yükseğe çıkamazdı ki. Dayısı ne çabuk yapmıştı, yarına uçururdu. Bir gülümseme belirdi yüzünde.
- Al bitti ama kuyruğunu sen yap.
Çok güzel olmuştu ama daha kuyruğa da ip gidecek dedi içinden. Olsun ip bulur eklerdi ucuna. Oturup kalan kağıt parçalarında kuyruğu bitirdi. Büyük bir özenle uçurtmayı alıp sedirin altına bıraktı.
- Abla ben kahveye çıkıyorum.
- Bende Emine’lere geçeceğim.Ali evde.
Dayısı çıktı evden arkasından annesi de gitti.yalnız kalmıştı sonunda. Uçurtmayı çıkardı. Karşısına geçti.
- Bak yarın beni utandırma, muhtarın oğlu az mı hava attı bana. Onun uçurtmasını geçeceğiz. En yükseğe sen çıkacaksın dedi ve durdu. İp çok kısaydı, istese de geçemezdi ki!
- Neyse sen bir uçta yarın.
Sonunda uçurtmam oldu benimde diye geçirirken içinden, birden uçurtma konuşmaya başladı.
- Sen merak etme hepsini geçerim ben. En yükseğe ben çıkacağım.
Ali şaşırdı , irkildi.
- Sen! Sen konuşuyorsun.
- Evet konuşuyorum,
- Uyan! Uyan itin eniği uyuya kalmışsın, dayın gelmedi mi daha.
- Yok ana gelmedi.
Rüyaymış uçurtma konuşur mu hem.
Sabah olmuştu, kalktı dayısı bayram namazına gitmişti. anası dayısın aldığı pantolonu giydirdi. Saçını taradı.
- Bak bunları kirletirsen kırarım kafanı.
- Tamam ana kirletmem, söz!
Dedi ve çıktı evden aklı uçurtmada kalmıştı ama bugün bayramdı. Cami avlusunda bayramlaşma vardı, oraya gitti. Dayısıyla eve dönerken birazda harçlık toplamıştı, babası olmadığından konu komşu biraz harçlık koyarlardı her bayramda cebine. Anası dayısını kapıda karşıladı.
- Hadi çıkalım amcamlara gidelim, beklerler bizi.
Fırsat bu fırsat deyip Ali uçurtmayı aldığı gibi doğru meraya. İpi çözdü, başladı koşmaya. Evet gökyüzündeydi sonunda uçurtması. Ondan başka kimse yoktu merada. Ah birde ip uzun olsaydı ya, parmak uçlarına basarak yukarıya doğru tuttu ipi, daha yükseğe çıksın diye. Sonra ipi sardı yavaşça, düşürmeden yere havada yakalayıp uçurtmasını, büyük bir özenle kavradı.eve geldiğinde kimse yoktu daha dönmemişlerdi.uçurtmasını sedirin altına koydu.kirlenen üstünü sildi, anası görse öldürürdü. Sonra uzandı sedire seyre daldı uçurmasını, hayranlıkla.
- Bugün ne güzel uçtum gökyüzünde, süzüle süzüle.
- Evet dedi , çok güzeldi.
- Ama ip çok kısa daha yükseğe çıkmalıyım, en yükseğe.
- İp bulacağım sana, en güzel uçurtma en yüksekte olmalı değil mi?
Kapı açıldı anası gelmişti, gözlerini ovuşturarak, esnedi.
- Kalk hadi yerine yat, o uçurtmayı da yerine koy.
- Tamam anam kızma, koyar yatarım. Dayım nerde?
- Kahveye gitti, hadi çok konuşma.
O da zaten yatmak istiyordu. Yarın tekrar meraya gidecek, uçurtmasını süzdürecekti mavi gökyüzünde.
Güneş girince odaya hemen kalktı, bütün gece rüyasında uçurtmasıyla konuşmuştu. Uçurtması onun şimdiye kadar sahip olduğu en değerli şeydi. Daha dayısı kalkmamıştı.annesi sofrayı kurmuş uyansınlar diye bekliyordu.Alinin uyandığını görünce
- Sakın dayını uyandırma, gürültü yapma kırarım kafanı.
Dayımda uyansa diye geçirdi içinden bahçede yüzünü yıkarken. Uyansa da bende uçurtmamı uçursam.
- Ali koş şeker al şeker kalmamış
- Tamam ana bi koşu alır gelirim.
Fırladı koşa koşa muhtarın bakkala, köyün tek bakkalıydı. Her şey bulunmazdı, üç beş raf , yarısı da boştu rafların.
- Muhtar emmi şeker istedi anam, birde ip var mı sende.
- İpi ne yapacaksın len?
-Uçurtmama lazım.
- Paran var mı?
- Yok bayram harçlığım vardı, onu da anam aldı, yani hani şu artık iplerden.
Muhtar şekeri verdi, birde iki üç metre düğümlenmiş, bir birine girmiş bir ip uzattı. Ali şekeri ve ipi aldı doğru eve. Eve geldiğinde dayısı kalkmıştı. Hemen kahvaltıya oturdular. Dayısı kahveye çıkarken, o da doğru meraya.
Meraya vardığında ilk işi muhtarın verdiği ipi çözmek oldu.bu arada birkaç çocuk uçurtmasını havalandırmıştı bile. İpini ekleyip koşmaya başladı. Uçurtması havalandı süzüle süzüle. Muhtarın oğlu İsmail de gelmişti. Elindeki ip daha artmıştı sanki İsmail’in. Kendi uçurtması yarısına bile gelememişti. İsmail’den uzağa gitti fazla belli olmasın aradaki fark diye. Biraz buruk toparladı ipi, sardı. Uçurtması koltuğunda eve doğru yürümeye başladı. Gözü yerde belki biraz daha ip bulurum diye. Eve girdi hiç konuşmadan, doğru yatağına uzandı.
- Ali , şişt Ali
Bakındı Ali ses uçurtmadan geliyordu. Gene rüya görüyorum herhal dedi içinden.
- Ne var?
- İpim çok kısa ben mavi göklerin en yükseğini istiyorum. Kuşları da geçmek, bulutlarında üstü.
- Muhtarın İsmail’i geçsek yeter. Hem senin dediğin yüksekliğe ip yetmez akıllım.
- Sen ip bul biraz daha.
- Olur sabah olsun, bir çaresine bakarım.
Sabah anasının sesiyle uyandı.
- Bak hala kalkmamış, paşa torunu musun sen? Kalk da tavuklara yem ver. Ben fırına gideceğim.
- Dayım?
- Dayın Rıfat amcanla çıktı.
- Hadi getirme beni oraya, ben çıkıyom.
Gözleri zor açıldı, kalktı. Rüyamı gerçek mi şaşkınlıkla uçurtmaya baktı. - Sen konuşuyon mu gerçekten?
Sonra güldü kendi kendine.
Lan Ahmet’i bile unuttum senin yüzünden, giderken seslenelim.
Bir parça ekmek aldı üzerine biraz salça sürdü, bir lokma almıştı ki; gözü hırkanın ipine takıldı. Biraz daha alsam anam farkına varır mı acaba? Derken hızla yumaktan birkaç metre saha sarıp cebine koydu, kaçarcasına evden çıktı.koştu, koştu.Ahmetlerin evinin önünde durdu.
- Lan Ahmet, Ahmet , ben meraya gidiyom gelcen mi?
- Sen git ben gelirim.
Meraya vardığında cebindeki ipi çıkardı, ipin ucuna ekledi. Amma çok almıştı anası farkına varırsa kafasını kırardı. Koştu uçurtması havalandı, akşam dayak olsa da değerdi, uçurtması en yüksekteydi. Diğer çocuklar başına toplandı,Ahmet’te gelmişti bu arada. uçurtmasına gururla taklalar attırıyordu.en yüksekte olmak muhteşemdi. Ahmet’e de tutturdu ipin ucunu biraz. Çok keyifliydi eve dönerken, İsmail deli olmuştu ya!
- Ahmet İsmail nasıl da şişti demi?
- He ya bide dövsemiydik acep?
- Bu ona yeter len, onu geçtik ya!
Eve girdiğinde biraz tedirgin anasının yanından geçip sedire oturdu. Anasının sesi çıkmamıştı, oh dedi içinden ipi aldığımı farkına varmamış.
- Hadi yemeğini ye de zıbar. Bir sen kaldın, sürtmekten başka bir şey yok. Ah Mıstafa’m ah bu oğlanla ne yapacağım? Bırakıp gittin beni.
Aceleyle yipip, sofradan kalktı. Yatağının baş ucuna koydu uçurtmayı. Yatağa girdi. Biraz geçmişti ki.
- Ali, bana bak.
Ali dönüp uçurtmasına baktı, alışmıştı artık şaşırmadı.
- Nasılda geçtik İsmail’i, hırsından çatladı. En yüksekte sendin.
- Ama ben daha yükseği , kuşlarla dans etmek, bulutların üstünden el sallamak istiyorum.
- Anamın bütün hırkalarını söksem gene de olmaz senin dediğin. Yetmedi mi sana?
- Hayır yetmedi, bırak o zaman ipin ucunu ben uçayım bulutların üstüne.
- Olmaz! Olur mu hiç?seni yapmak için neler çektim biliyon mu? Hadi sabah zor kalktım zaten, uyumam lazım.
Sabahın ilk ışıklarıyla kalktı, dayısı da gidecekti bugün.bir daha ki bayrama anca görürdü.
Dayısı çıkıyordu kapıdan.
- Dayı bir daha ne zaman gelirsin.
- Gelirim, gelirim koçum. Sen anana iyi bak. Kocaman adam oldun.
- Tamam dayı, ben bakarım ona.
Anası girdi lafa
- İte bak, sen ilk önce kıçındaki boku temizle…
Ali boynunu büktü, dayısının çantasını aldı elinden sessizce yola kadar yürüdü. Arabada kısa süre sonra geldi. Ali dayısının elini öptü. Dayı başını okşadı. Araba köşeyi dönmüştü ki anası bir tas suyu döktü arkasından.
- Ali hadi tavukları yemle, ben çeşmeye gidiyom.
- Tamam ana.
Kırıklığını belli edercesine dönüp arkasını sessizce girdi bahçe kapısından. Tavukları alelacele yemledi. Sonra içerden uçurtmasını alıp doğru meraya. Uçurtması en yüksekteydi ama keyfi yoktu, uçurtmasının mutsuz olduğunu biliyordu. Artık salınmıyordu, süzülmüyordu güvercinler gibi. Ama dayısı bir daha ki bayrama anca. Kim yapardı ki ona bir daha. Rıfat amcası geldi aklına. Babası bırakmamıştı okula gitmesini ya, ölü adama bile ah ediyordu. Ya uçurtmamda bana ah ederse, çok mutsuz belli.hem uçurtması onu çok mutlu etmişti. Muhtarın İsmail çatlamıştı hasetinden. Bırakacaktı karar verdi.
- Bırakacam lan seni, geçtin ya hepsini. Benim güzel uçurtmam, uç mavi göklere, kuşlarla yarış. Bulutlar kıskansın seni.
Dedi ve bıraktı ipin ucunu. Uçurtması çıktıkça yukarı, gözü yaşlı yüzünde garip bir gülümsemeyle el salladı arkasından.













.Eleştiriler & Yorumlar

:: mehtap
Gönderen: Mehtap / Ankara/Türkiye
28 Şubat 2006
Bazen çok sevmek özgür bırakmaktır. Tebrikler.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gözyaşı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Giderken [Şiir]
Adı Olmayan Şiir [Şiir]
Kırmızı Akşamlar [Şiir]
Hüzün Tüccarı [Şiir]
Unutmak [Şiir]
Düzenli Hayat [Şiir]
Gidiyorum [Şiir]
Ey Sevgili [Şiir]
İdam Mangası [Şiir]
Akşam [Şiir]


KORAY KARAMANLI kimdir?

Aşkı çok geç tanıdım . Acıyı karşılığı aşk olduğu için sevdim.

Etkilendiği Yazarlar:
yaşadıklarım.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © KORAY KARAMANLI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.