Duvarları ince bir evde yaşıyorum. Bol bol pencereye de sahip. Her zaman güneşin doğuşunu ve batışını izleyebileceğim evlerde oturdum. Güneşin doğuşu göğün bana yazdığı bir şiir, batışı ise bir şarkı gibidir. Bütün gün sokakta koşuşturan çocukların Ayşe'nin, Selim'in sesini dinledikten başım yeterince ağrıdıktan sonra gökten biraz şarkı dinledim. Ve sonra... Ve sonra yıldızlar... Hepsinin bir adı var bende onların işte onları dinlediğim zaman ne şiir ne de müzik başka bir tat alırım. Eğer varsa Tanrı'nın, insanlardan sonra yaptığı en karmaşık, en olağan üstü, en güzel, saf güzel sanattır yıldızlar. Bazen Ay'a bile kızarım bir kaç yıldızın önünü kapadığı için. Hah şimdi başladı komşum ve aynı zamanda yukardaki yıldızlardan birinin ismine sahip olan Sibel çalmaya gitarını. Şu an ben onun odasındayım beni farketmedi ama onun tam karşısında oturuyorum, onu dinliyorum, onu tadıyorum, onu hayal ediyorum, onu seviyorum. Odama döneyim en iyisi farkedilmeden, babasıyla aramız bozuk. Sibel ismini hep sevdim, benim ilk aşkımın da adıydı o. O bilmez tanımaz beni. Eğer büyük ayı takım yıldızını biliyorsanız, onun dörtgeniyle sapının birleştiği yerdeki yıldızın adıdır Sibel. Yani ben koydum tabiki adını. Dikaatli bakıp adını söylerseniz size göz kırpar bir kere fark ettimi sizi bırakmaz göz kırpmayı. Yanlız dikkat edin çok güzeldir.