..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Omerta Laxus




18 Kasım 2005
Kültürel Harabelerimiz Ya da Mirasımız - II  
II.BÖLÜM - SONRA SONSUZLUK VE KAVRAMSAL KARMAŞA

Omerta Laxus


:-(’F 'in ve insanüstü kakım gücüne sahip erdemli bilge filayaklı sevgilisi, matemetiğin çıkılamaz varolmayan küresinden (nokta) paçayı yırtıp sonsuzluğun kuyruğuna takılmanın bedelini bir önceki maceralarından daha kolay ödemediler


:BBCE:
:-(‘F insanüstü kakım gücüne sahip erdemli bilge filayaklı sevgilisi, matemetiğin çıkılamaz varolmayan küresinden (nokta) paçayı yırtıp sonsuzluğun kuyruğuna takılmanın bedelini bir önceki maceralarından daha kolay ödemediler. Bu kuyruğun bitmek tükenmek bilmez savurganlığı ve de dinamizmi ilk etapta onların içlerinde kıpır kıpır ama onlar için betimlenemeyecek, daha önce tatmamış oldukları duygular filizlendirdi. Bunun sonucunda :-(‘F (üzgün ef) ve sevgilisi – ki yaşadıkları mutluluktan dolayı o da adını :-(‘F in tümleyeni olan :-)’F (mutlu ef) olarak değiştirdi- evrendeki bir çok kuyruk üzerinde oyunlar oynayarak hiç bir şeye aldırmadan tüketmeye başladılar sınsuzluğu.

Varolduklarını farkettikleri ilk saniyeden beri matematik ve sayılardan başka bir şey yaşamamış olduklarından aşk diye bir şeyden de haberdar değillerdi. Onları bir arada tutan tek şey o çıkılamaz varsayımsal küreden çıkmak için beraberce tükettikleri varoluş enerjisinden ibaretti ve imgelemlerinde kendilerine rahat bir yer edinmeyi başaramayan, onların kavram diye niteleyemedikleri bir şeyler gördüklerinde ise ona bütün matematiksel teorilerini uygulayıp sonuçsuz kalırlardı, çünkü onlar soyut kavramlardı. Günün birinde kuyruklar arasında 1 oyun oynarken :-(‘F in dudakları arasından, matemetikten başka hiç bir şey bilmeyen biri için sarf edilebilecek en felsefik ve en belirsiz kelime fırladı. Kuyruklardan birinin üzerine doğru koşarak “şeye bak!” dedi. İlk etapta onu bir özel isim gibi kullandılar; şey kelimesi :-(‘F in işaret ettiği kuyruğa takılan addı. Daha sonraları kelime sandıklarındaki hazineleri 3-5 matematiksel kavramdan ibaret olduğundan diğer kuyruklara da şeye benzeyen şey, şeye çok şey, vb. gibi isimler takmak zorunda kaldılar. Bir süre sonra işler içinden çıkılmaz bir hal aldı doğal olarak. :-(‘F ile :-)’F her şeyi daha belirli bir hale sokmak maksadı ile hepsinin üzerinde teker teker kafa patlatmaya başladılar. En sonunda :-)’F geçmiş hayatından kalma bir alışkanlıkla hayal gücü sınırlı karesinde 2 kavramı birleştirmeyi başararak çok yeni bir şey bulmuşçasına bağırdı. “Aaaa” dedi “Bu, 1 şeye benziyor”. :-(‘F de hemen üzerinden atlayarak kuyruğun itiraz etti “yok canım bu olsa olasa BİRDİR”, :-)’F de öteki bir kuyruktan atlayarak :-(‘F in üzerinde durduğu kavramlaşamamış şeyin sırtına basarak bir önündeki kuyruğa oturdu ve ekledi “BİR”. Böylece bir süreliğine ŞEY ve ona benzeyenleri (aslında bizim için oradaki hiçbir kuyruk benzer değil diğerine ama onların algı eşiklerinin epey üzerinde olduklarından uzun bir süre algılayamadılar aralarındaki farkları) bırakıp yeni bulmuş oldukları ve onları keyiflendiren, kuyruklar üzerinde kavrmsal birdirbir oynamaya başladılar, bu oyunlar esnasında en az buraya geldikleri kuyruk kadar sonsuz sayıda kuyruk olduğunu fark ettiler. Bu fark ediş onların farkında olmadan duydukları iletişim güdüsünü bir anda yoketmişti.

Tam o esnada üzerinde beraberce durdukları kuyruktan dolayı olduğunu tahmin ettikleri acayip bir duygu kapladı ikisini de. Önce dudaklar birleşti, sonra göğüsler ve en sonunda da aralarındaki iki küçük farklılık bir birine temas etti. İşte o zaman mizaclarındaki bütün zıtlığa karşın, farklılıkların birlikteliğinden doğal olarak anlatamayacakları bir zevk seli içinde boğuldular. İletişim dedikleri bu olsa gerek diye geçirdiler içlerinden ve hemen ardından sözel iletişimin keşfi geldi :-(‘F buraya “CİN’li ” dedi o işlemi yaparken çok esrarengiz şeyler hissettiği için, :-)’F ise içinde adeta boğulduğu sevk selinin SEL kısmının bu kuyruğa isim olarak daha uygun düşeceğini savundu. En sonunda biraz ondan biraz ondan alarak ortaya yepyeni bir kavram attılar, kuyruğun adını CİNSEL koydular, o kuyruğun üstünde oynadıkları çok kombinasyonlu oyunun adını ise CİNSELLİK oyunu koydular.

Gel gelelim, son keşfetmiş oldukları oyun kafalarındaki – kavramlaştırılmamış ve/veya kavramlaştırılmaya çalışılan – her şeyi boşalma sırasında fiziksel olarak dışarıya kustuklarından kavramsal evrim süreçlerini bir hayli yavaşlattı. CİNSELLİK oyununu o kadar çok oynadılar ki en sonunda ikisi de bir deri bir kemik kalıp ikinci temel dürtüyü ve akabinde üçüncüsünü bir çırpıda keşfettiler; “Acıktım” dedi :-(‘F, sen acıkırsan ben de “Susarım” dedi :-)’F ve gülümsedi zıtlık yarışında altta kalmadığı için. Hemen birdirbir oynayarak (bir yerden başka bir yere gitmek için bu oyunu oynamak adeta bir gelenek halini almıştı) yol aldılar uzaklara, en sonunda yorulmayı başarıp durdular 2 farklı kuyruğun üzerinde. “işte” dedi :-(‘F “bu kuyruğun adı YİYECEK” ve çılgınca birkaç lokma aldı kuyruktan. “çok lezzetli imiş”. :-)’F ise “bu kuyruğunku ise içecek” dedi ve bir çırpıda içti kuyruğu. Birden “ben de doymak istiyorum” ve “ben de susuzluğumu gidermek istiyorum” cumleleri duyuldu biri birlerini palayla kesercesine. “leydiz först” dedi :-)’F ve uzattı elindeki kuyruğu. :-(‘F içerken içeceğini birden öksürmeye başladı; içecek denilen sıvıyı ilk defa ağzına aldığından az önce yaptığı ısırıp yutma eylemini tekrar denediğinden sudan boğulmuştu anlaşılan ve gözleri fal taşı gibi açılıp düştü kaldı kuyruğun üzerine devinimsiz.

İyi ki ölüm denilen şey daha hayat bulmamış (hayat bulması için birilerinin ö kavramı icad etmesi ya da ölüm kelimesini 1 defa telefuz etmesi yeterliydi) ve kimseye göz kırpmamıştı (hayat bulduktan sonra da insanları öldürmek için yapması gereken şey onun gözlerine bakıp bir göz kırpmadan ibaretti) yoksa :-(‘F çoktan ölmüş olacaktı çünkü nefes almıyordu. :-)’F onu geri getirmek için bildiği her şeyi (matematik, sevişmek, yemek ve içmekten başka birşey bilmiyordu) denedi ama nafile. Ağladı, sızladı, kendini kaybetti, bulması çok uzun sürdü ama o hala yatıyordu hareketsiz ve göz kapakları açık. En sonunda yeni bulmuş olduğu kendini tutup kulağından getirdi :-(‘F yanına ve ona “kendine gelene kadar seni kaybetmemem lazım, kendine geldikten sonra seni serbest bırakacağım ki mutluluktan kendimi kaybedeyim” dedi. Yanı başına oturup :-(‘F in, kulağına şu sözleri fısıldadı: “Ne olur sevgilim artık uyan(!?) çünkü sana deliler gibi aşığım(!?)” ve :-(‘F birden kalktı. Hemen birdirbir oynayarak cinsellik kuyruğuna gittiler, o oyunu o gün oynadıkları gibi güzel oynamamışlarıdı daha evvel.

:-)’F bu oyunun bu kadar keyifli oynanabileceğine mi yoksa anlamını henüz bilmediği ama hayati bir anlam taşıdığı su götürmeyen sihirli cümlenin yarattığı etkiye mi şaşsın karar veremedi. Yoksa :-(‘F in kalkmasına mı? “Acaba hangi kelime kalkmasında birincil etken olmuştu? “Uyan” eylemi mi yoksa “Aşk” kavramı mı?” diye düşündü bir süre, sonra eylem olduğundan uyan kelimesinin bu işi başardığı kanısına vardı.

:-(‘F “bu arada” dedi, “yanlışlıkla uyku denilen bir kuyruğa dokunmuştum geçen gün, yemeği yedikten sonra da rehavet çöktü doğal olarak ve uyudum. Seni korkuttuysam çok özür dilerim. Nasıl ama? Gördüğün gibi kuyruk keşfetme yarışında 2-1 öne geçmiştim ki rüyamda nasıl uyanacağımı bilmediğimi gördüm ve telaşa düştüm. Tam o esnada seni gördüm başı ucumda, birilerine “o kendine gelene kadar seni kaybedemem” diyordun, bu duruma çok ama çok kıskandım. Tam ben kıskançlık krizi geçirirken yüzünü gördüm ve bana o inanılmaz cümleyi kurdun “Sana deliler gibi aşığım” ve kalktım. Bu durumda kıskanmak için +1, aşık olmak için +1 daha genel durum 4-1, epey geridesin”.

:-)’F karşılık olarak güldü ve “birincisi” dedi “uyumayı bile doğru dürüst öğrenemediğin için gözlerin açık uyuyordun, yani tam olarak uyumayı bile başaramadın. Burdan sana +1/2. başı ucunda konuştuğum kişiye gelince senin ölmüş olabileceğini düşündüğümde kaybettiğim ve ancak uzun uğraşlar sonucu bulabildiğim kendim idim. Buradan +1 bana ve kıskandığın için +1 sana. Daha sonra deliler gibi aşık olduğumu söyledim ama sen gözlerinin açık olmasından dolayı R.E.M in R aşamasında olduğun için benim gerçekten yaptığım her şeyi sen rüyanda keşfettiğini sandın. Gerçek genel duruma baktığımızda çoka-2.5 yenik durumdasın aşkım, zaten keşfettiğin uyku fiili ve kıskançlık kavramı şu ana kadar keşfettiğimiz en kötü kuyruklar. Bu arada az önce ölümcül bir hata yapıp “ÖLÜM” kelimesini kullanmam sonucu ona bir beden bahşetmiş oldum, bundan böyle benden başka kimsenin gözlerine bakma çünkü emin olabilirsin ki 2 kişilik evrende 3. kişi ölümün ta kendisinden başkası olamaz.

Son olarak da bu yarış bizi mahfedebilir, yeni bulduğun kuyruklara bak sana, eğer böyle gidersen mahfolduk demektir. Neyse o yüzden bu kadar kadar hırslı olmayalım artık, başımıza açtığımız bu kadar bela yeter sanırım.

Zaten ben artık daha farklı kuyruklar aramaya karar verdim. Miras olarak bırakılabilecek şeylerden bahsediyorum, bunların tümüne de KÜLTÜR diyebiliriz sanırım”

Bu andan itibaren kavramsal evrimleri ivme kazanarak artıp sürekliliğini yitirmemiştir. Bir süre sonra dilleri gelişmiş ve kuyruklar karşısında kendilerinin daha güçlü hissetmeye başlamışlar. Ne yazık ki evren çok büyük ve bir o kadar da dinamik olduğundan yeni buldukları kuyruklar ya kılık değiştirip ya da onların kavramsal evrim ivmelerine yetişemediğinden demode olmuş, tekrar tekrar karşılarına çıkagelmişlerdir.

:-)’F in kendine ait, miras olarak bırakabilecek herhangi bir şey bulamaması onu her geçen gün biraz daha asabi yapıyordu. Bu arayışlar sonunda bir gün :-(‘F in yanına gidip ona “sevgilim çok uzun zamandan beridir burada yaşıyoruz ve o mendebur adamın gözlerinin içine bakmamaya çalışıyoruz, ben hem bu mekandan sıkıldım hem de o lanetli şeyden kaçmak için çok yoruldum. Evrenin en ücra köşesinde öyle bir kuyruk buldum ki inanılmaz bizi buradan uzaklaştırabilir. Hemen buradan kaçalım, hem bakarsın ölüm bizi orada bulamaz ve ben de kafamda hayalini bile kuramadığım kültürel mirasımı inşa etmeye başlarım orada.”

Bunun üzerine :-(‘F ismi gibi üzülerek onay verir ve Kara Delik kuyruğunun bulunduğu mekana giderken bütün keşfetmiş oldukları (hatta keşfetmemiş oldukları) kuyruk kırıntılarını toplaya toplaya yolalırlar, cinsellik kuyruğunda uzun uzun oyalandıktan sonra varırlar kara delik kuyruğuna.

:-)’F tebessümle son bir kez bakar evrenin bu parçasına ve takar aynalı güneş gözlüğünü. Rota şuydu bütün kuyrukların sahibi olan bu kara delik kuyruğunun ucunu açtıktan sonra içine girip, Galaxilerin bulunduğu bir boyuta geçip, en güzel galaxiye yerleşeceklerdi, yani Güneş Sistemine, oradan da en güzel gezegeni seçip oraya.

Birden oradaki kuyruğun kuyruk olmadı, her kuyruğun bir baş ve gövdesi olması gerektiğinden, havaya kalkan, canlı, kanlı bir varlık olduğunu algıladılar. Donuk, hipnotik, kırmızı gözlerin açılıp kırmızının karanlıkta yayılıp yansıyıp, onlara yaklaştığını, dahası çatal dilinin neredeyse onlara değecek kadar yakın olduğunu hissedip çok korktular. Ne olduysa o an oldu; yılan ağzını açıp :-(‘F in kafasını yutup, ağır ağır emmeye başladı. Onun hazmedilmesi sırasında :-)’F kafadan doğaçlayarak ürettiği teoriler de, bir kara deliğin yakınına geldikleri için inanılmaz bir çekim gücüne kapıldıklarını, ve buna hiç bir şeyin direnç gösteremeyeceğini, herşeyin yolunda olduğunu, yapılacak en doğru işin :-(‘F in arkasından gitmek olduğunu teyyi eder doğrultudaydı.

Tam :-(‘F in hazmının sona erdiği an, yılan tekrar şahlanmış :-)’F i kapıyorkan arkasından gelen sesler sonucu irkilen :-)’F arkasına dönüp, karşısında diri diri ölümü görür. Korkusundan ne yapacağını şaşırır ve ölümün onun altındaki kuyrukları oynatarak onu yere düşürüşünü hayranlıkla seyreder. Yılan adeta ona iylik etmek istercesine, ilk önce sağ ayağını, bacağını, sonra solları ve gövdesi ile başını hızla yutar. Tam ağzı kapandığı an bir güç onu açmaya çalışır, başarır da. Yılanın gözlerine bakıp hemen :-)’F in yüzünü tutarak kendi yüzüne doğru çevirir. Ellerinin değdiği yerde bir sıcaklık, ölmekte olan ölüm ve kara delik. “Yaşasın aynalı ğüneş gözlüğü” der :-)’F ve ölmeden evvel son bır ıkınışla adeta doğururcasına güneş sistemine yollar onu kara delik.

:-(‘F somurtarak sorar “nerede kaldın?” diye. O da “yaşasın aynalı güneş gözlüğü ve özgürlük” ve hızlıca olan biten her şeyi anlatır :-(‘F e. Oturup PLUTON’un üzerine seçerler fiziksel evrimlerini başlatmak istedikleri gezegeni. Adını da yaşadıkları maceradan esinlenerek “DÜN Yoktu, bu gün var” sloganının ilk iki hecesinden esinlenerek ESTETİK kaygılarına daha çok hitab ettiği için ‘DÜNYA’ koyarlar.

Böylelikle en eski kültür öğelerinden biri ile tanışırlar; ESTETİK. Salt idealize edilmiş teorik estetik pratik dünyada işlerine yaramadığı için, estetiğin pratiğe iz düşümü olan temel SANAT dallarıyla başlarlar Dünya’daki keşif yolculuklarına....



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın deneysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kültürel Harabelerimiz Ya da Mirasımız - I
Yalnızlık Senfonisi
Eşik

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
2. Eşik [Deneme]


Omerta Laxus kimdir?

Çok Önemi Yok!!!

Etkilendiği Yazarlar:
İtalo Calvino, Virginia Woolf, Douglas Adams, Mehmet Yaşın


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Omerta Laxus, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.