Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Bay x ve Bay y herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde yaşayan iki yakın arkadaştı. Birçok işe girip çıkmışlardı; bulaşıkçılık, garsonluk, tezgâhtarlık bu işlerden sadece bir kaçıydı. İş bulabilmeleri kesinlikle şanslı olduklarını gösteriyordu üstelik nasıl olduysa aynı zamanlarda çalışabilmişlerdi; yine nasıl olduysa aynı zamanlarda işten atılmayı da becerebilmişlerdi. Bay x tahsilliydi ve bu yüzden Bay y'ye göre iş bulma konusunda daha fazla şansa sahipti ama o, bu özelliğini hiç bir zaman kendisini arkadaşının gözünde farklı kılmasın diye kullanmamıştı. Şimdi ise beş parasızlardı ve işin gerçeği birbirlerini kırmamak adına incelikler göstermek gibi bir lüksleri yoktu. Bay y günler öncesinden bir kitap dükkânının vitrininde 'Tezgâhtar aranıyor' tabelasını görmesine karşın arkadaşını haberdar etmemişti ve bu yüzden içinde sevimsiz bir kurt günden güne gezinmesini sürdürmüş kemirmedik yer bırakmamıştı. Bir gün yine aynı dükkânın önünden geçerken tabelanın yerinde duruyor olduğunu gördü ve bu kez hiç düşünmeden doğruca soluğu Bay x'in yanında aldı. Sevinçten ağzı kulaklarına varan haberci karşısında Bay x duyduklarını son derece olağan karşıladı ve kendisinin bundan haberi olduğunu ama böyle bir işte çalışmayı düşünmediğini söyledi. Bay y, arkadaşının bu kesin sözleri karşısında saygıyla eğildi ve 'herhalde bir bildiği var' diye düşünmekle yetindi. Ertesi gün Bay y tabelanın asılı olduğunu görünce, kendisi için bir anlam çıkarmak zorunda hissetti; bu iş kesinlikle onu bekliyordu! Küçük kitap dükkanının sahibiyle yaptığı ayaküstü konuşmadan sonra işe hemen başlayabileceğinin söylenmesi, hislerinde yanılmadığını kanıtlamış oldu. Bay x, arkadaşının işe alındığını öğrenince sevindi ama dükkân sahibinin onu nasıl işe almış olabileceğini düşünmeden de edemedi. Kendisinin bile kitap dükkânında çalışmak için eksik olduğunu, sadece tahsilli olmanın yeterli olmadığını, deneyimin de bu gibi işlerde gerekli olduğunu biliyordu ve daha önce bir kitap dükkânında çalışmamıştı. Haftalarca tabelanın inmemiş olduğunu düşünerek kimsenin işe rağbet göstermemiş olduğunu ve en sonunda arkadaşının başvurusunu üzerinde çok durmadan kabul ettiklerini düşündü ve kendi kendine sorusunu yanıtlamış oldu. Bay x şunu da düşünmeden edemedi: Şimdiye kadar arkadaşını da gözeterek iş aramıştı ve kendisine uygun olanları Bay y'ye uygun değil diye reddetmişti. Oysa şimdi arkadaşı haber bile vermeden kitap dükkânında tezgâhtarlığa başlamıştı. Ne kadar da adi hesaplardı bunlar! Günlerdir yarı aç geziyorlardı ve arkadaşının hareketi ikisi için de en doğrusuydu. Bay y'nin kitap dolu rafların önünde kendinden emin görünümü vitrinin arkasından onu izleyen Bay x'in oldukça hoşuna gitmişti. İş aramak üzere fark ettirmeden dükkânın önünden ayrılan Bay x, biraz ilerledikten sonra yalnızlığının farkına vararak garip bir özgürlük hissetti. Bay y, o gün işten döndüğünde müthiş bir yorgunluk duydu. Bütün gün rafların önünde bir aşağı bir yukarı voltalamış, tabanları su toplamıştı. Bay x de aynı yorgunlukla çıka geldiğinde, bütün gün dolaştığını, bulaşıkçılık işinde bile artık kimseye gerek duyulmadığını söyledi. Ardından Bay y, uyku akan bakışlarından dostane bir parıltı yaymayı başararak kendisinin çalıştığını bu yüzden endişelenmemesi gerektiğini söyleyerek arkadaşının derdini biraz olsun hafifletti. Gel zaman git zaman aradan bir ay geçti. Ne Bay x iş bulabilmişti ne de Bay y çalıştığı dükkânının sahibinden tek kuruş alabilmişti. Bay y, şimdi neden tabelanın dükkânın vitrininden bir türlü inmediğini daha iyi anlıyordu. İnsanlar burada çalışacak kadar budala değildi. Kimse kitap almıyorken kitapçıda çalışmak da neyin nesiydi? Kitapçıda ancak kitap meraklıları, okuma tokluğuna çalışırdı ve şimdi Bay y daha iyi anlıyordu dükkân sahibinin ikide bir kendisine neden kitap okumadığını sorup durduğunu. İşte yine işsizlerdi. Bay y, hiç bir şey olmamış gibi davranamazdı. Hakkını arayacak, bu işin peşini bırakmayacaktı.. Bay y, uzun süre düşündükten sonra dükkân sahibine teklifte bulundu. Aslında kitap okumaktan nefret ettiğini ama kitap dükkânı açmayı istediği için tezgâhtar olarak işe girip işin esaslarını öğrenmek amacını taşıdığını söyledi. Ne var ki, bir ay sonunda dükkân açmak yerine müşterinin ayağına giden bir çalışma sisteminin daha doğru olabileceğini farkettiğini; ayrıca hiç bir kitaba el sürmemiş, okumamış olduğu için alacağı bulunduğunu, bu nedenle kendisine ödünç kitap vermesini ve bu kitapları başka yerlerde satıp parasını paylaşabileceğini söyledi. Dükkân sahibi şimdi tezgâhtarın neden hiç kitap okumadığının ayrımına varmıştı. Gülümsemesine engel olamadı. Bir zamanlar kendisinin de işsiz kaldığı için son çare olarak kitap satmayı düşündüğünü ve şimdi sahibi olduğu dükkâna tezgâhtar olarak okuma tokluğuna işe girdiğini, gerçekte okumaktan nefret etse de, asıl amacının dükkân sahibine bir süre sonra kitap satmayı başarabileceğini ve parasını da paylaşabileceği teklifinde bulunmak olduğunu söyledi. Bay y'nin şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açıldı ve merakla daha sonra ne olduğunu sordu. Dükkân sahibi, yetmişlerindeki adamın teklifi karşısında kalbinin dayanmadığını ve oracıkta can verdiğini söyledi. Böylece kimsesi olmayan meftanın dükkânı kendisine kalmıştı ama şöyle de bir sorun vardı: Kitaplar hiç bir şekilde satılamadığı için iş aramak zorundaydı. Bütün gün iş ararken olur ha bir müşteri gelir de, kazara kitap almak ister diye bunun üzerine okuma tokluğuna çalışacak bir tezgâhtar aramaya başladığını söyledi. Bay y, duydukları karşısında afallamıştı. Tek anlam verebildiği dükkân sahibinin günün belirli saatlerinde dışarı çıkıp saatler sonra keyifsizce dükkâna geri dönüşü olmuştu. O an birden gözleri parıldadı, arkadaşını nasıl da unutmuştu? Bu defa gerçekten okumayı seven, ama parası olmadığından kitap alamayan, okuma tokluğuna çalışabilecek bir arkadaşı olduğunu; bu sayede hem seyyar tezgâhta kitap satmak için uzun bir yolculuğa çıkabileceğini hem de dükkân sahibinin dilediği gibi iş arayabilecek fırsatı olacağını söyledi. Adam düşünmeden teklifi kabul etti. Bu işten kârlı çıktığı için oldukça keyiflenmişti. Bu iki ahmağın nasıl kendisini bulduğuna şaşarak gülümsüyordu. Bay x, arkadaşını dinlerken gördüğü yaşama sevinci karşısında ondan kendisine sormadan adına nasıl karar verebilmiş olduğuyla ilgili açıklama yapmasını beklemedi. Kendi kendine sinirlenip, arkadaşına hissettirmeden kendiliğinden sakinleşmişti. Nasıl olsa iş yoktu. Gerçi şimdi okumak sislerin ardında seçilemeyen uzak bir anıydı ama sevmişti bir zamanlar okumayı; tekrar başlayabilirdi. Arkadaşına, bu ince düşüncesinden dolayı minnet duymaktan kendini alamadı. Bay y, çalıştığı süre boyunca okumadığı kitapların listesini çıkartarak, teker teker seyyar tezgâhına yerleştirdi. Oldukça heyecanlı gözüküyordu. Dükkân sahibi, yeni iş ortağını uzun yolculuğuna geçirmek için iş aramaya iki saat geç başlayacaktı. Bay x ise, elinde Don Quijote’nin birinci cildiyle dükkânın kapı eşiğinden arkadaşını izliyordu. Arada işine dönüyor, ağır kitabın sayfalarını çevirerek, kaldığı yerden devam ediyordu. O günün en önemli olayı Bay y'nin uzun yolculuğuna, seyyar tezgâhının gıcırdayan tekerleklerinin yağladıktan sonra çıkması oldu. Günler günleri kovalarken haftalar geçiverdi ufukta Bay y'ye dair bir iz görülmemişti. Bay x, çoktan kitapların dünyasında kaybolmuştu. Nasıl olduysa yarısını devirmişti klasiklerin. Dükkân sahibi'nin iş aramadaki sabrı, Sisyphos’unkine eşdeğerdi. Her gün bıkmadan usanmadan devam ediyordu çabasına. Günlerden bir gün, uzaklardan geldiği belli olan bir yabancı adımını attı kitap dükkânına. Kibarlığıyla, görkemli fiziğiyle soylu birine benziyordu. Bay x, aylardır dükkâna, şimdi sesini ezbere bildiği dükkân sahibinin adımlarından başka kimse adım atmadığı için, kitaplara gömülü burnunu kibar soylunun gelişinden çok sonra duyduğu yabancı ses karşısında kaldırabildi. Soylu, Cervantes'in Don Quijote kitabını soruyordu. İstekte bulunan ve isteğin kendisi o denli gerçek dışıydı ki, Bay x rahatlıkla karşısındaki adamın zihninde yarattığı bir imgeden başka bir şey olmayacağını düşündü. Tekrar okuduğu kitaba gömüldü. Soylu adam, sanki kitapları incitecekmiş gibi ürkekçe raflarda bakışlarını gezdirerek, elinin kazayla değecek olmasından çekinerek, kitap raflarının önünde yürümeye devam ediyordu. Bay x, haftalardır okumaları sonucu bu çeşit imgeler görmenin anormal bir durum olmadığını düşünürken, bir taraftan okumasını sürdürdü. Biraz sonra, tanıdığı adımlar dükkândan içeri girdi. Bunlar dükkân sahibinin adımlarıydı. Başını kitabından kaldırdı Bay x. Dükkân sahibinin şaşkın bir ifadeyle soylu adama yaklaşmasından anladı ki, imge sandığı gerçekliğin ta kendisiydi. Dükkân sahibi, soylunun yinelemesi üzerine istediği kitabı getirdi. Adam kitabın kapağında usulca parmaklarını gezdiriyordu. O kadar nazik davranıyordu ki, sanki kitap sadece okunmak için değil uğruna ölünebilecek yüce bir varlıktı. Bay x, adamın hareketlerinin etkisi altına kısa sürede girdi. Kitaplara ne kadar sert davrandığını düşünerek, kendisini acımasızca eleştirmekten kaçınmadı. Dükkân sahibi, değerli müşterisine çok uzaklardan geldiğini tahmin ettiğini, ama tam olarak nereden geldiğini merak ettiğini sordu. İlk defa kendisini gerçekten dükkânı sahibi olarak hissederek bir hindi gibi göğsü kabardı. Bay x, bu sırada bir taraftan adamın elindeki Don Quijote’ye bakıyor ve ilk önce o kitabı okumakla çok isabetli bir iş yaptığını geçiriyordu içinden. Soylu adam, yıllardır bu kitap dükkânını aradığını, çok uzaklardan tezgâhında yığınla kitap olan bir adamın, efendilerinin, ülkelerine geldiğinde ve tek baskısının dahi artık yeryüzünde kalmadığını düşündüğü Don Quijote’yi burada bulabileceğini salık verdiğini söyledi. Bay y, tezgâhındaki kitaplardan bir servet elde etmiş, uzak diyarlardaki ülkenin efendisi olmuştu. Dükkân sahibi bir gün olsun dükkânını bırakmamış olduğu için öfkeden kuduruyordu şimdi. Sattığı tek kitap zengin olmasına yetmişti ama, doğrusu hiç keyfi yoktu. Bay x ve soylu adam uzak diyarlardaki ülkeye varmak üzere yola çıktı. Bay x, arkadaşının efendisi olduğu ülkeye gidiyor diye sevinç içindeydi. Aylardır okumaları sonucu elde ettiği bilgi birikiminin, bu uzak ülkede Bay y'nin efendiliğinden bin kat daha değerli olacağının henüz ayrımında değildi. Bay y, burnuna takılı kocaman kırmızı burunluğu çıkarmak zorunda kalmıştı gülerken düşmesin diye. Bay x'in, arkadaşının, bu hayal gücüyle değil palyaçoluk, ileride milletvekilliği bile yapabileceğini söylüyordu. Bay x, mavi puantiyeli tulumunun askılarını omuzlarına geçirdi. Kitapçıda çalışmak konusunda ısrarı için arkadaşına teşekkür ediyordu. Sayesinde bir öykü yazmıştı ve en kısa zamanda edebiyat dergilerinden birine gönderip şansını deneyecekti!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bilge Akay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |