Öküzün rengini dışında, insanın rengini içinde ara. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
İlk durak, Güzel Sanatlar Akademisi Daima çatık iki düz çizgiden ibaret kaşları konuştuğu şeylere göre kalkıyor, iniyor, kısalıyor, şakaklara doğru uzanıyor. Kuyruklarının biri, yahut ikisi yukarı kalkıyor. Gözler içlerinden geçen çeşit çeşit renklerle kah büyüyor, kah yumularak küçük bir ışıktan ibaret kalıyor. Yanaklarında burnunun kenarlarında saniyeden saniyeye değişen çizgiler beliriyor. Rahat durmayan elleri şakaklarından birinin cildini geriyor, ince ince kan damarları meydana çıkarıyor, yahut dudağının yanındaki sivilceyi kurcalıyor. Yollarda yada evimde onu düşünürken kendi kendime ’’neden? Yoksa yanlış olan ben miydim? Yoksa doğru olan düşüncelerim mi? Mantığı aramaya çalışırken niye kararsızlıklar kararsızlıklar içinde yoğrulup tek bir noktada birleşiyordu. Doğru olan neydi? Yanlış olan neydi? Birinin cevabı varken, diğerinin cevabı niye verilmiyor? Hata nerde? ’’ Bununla beraber benimde kendime olan güvenim azalıyordu. Bazı derse gelirken yarı yoldan döndüğüm gibi, bazı derste dersin onu en alakadar eden yerinde birden bire duruyor. ’’ Siz büyüksünüz Huriye hanım siz. Bugün yalnızca sizin öğütlerinizle varım, ve yalnızca sizin gösterdiğiniz yol çizgisindeyim.’’ Yaptığım ilk yağlı boya çalışmamda kullandığım fırçada , gelişigüzel kullandığım yüzümdeki çizgiler bugün yaşadığım sevinçlerimin, üzüntülerimin bir ifadesiydi belki de… Bazen bir güz, bazen bir fırtınaya dönen olabildiğine suskun olan zavallı bedenimin içindeki ruh, hayatın garip şekillerine alışmaya başlıyordu yavaş yavaş… Belki de kabullenmeyi öğreniyordu. Şimdi bomboş kalmış bu atölyede güneşin batışını izliyorum. Sarıyla turuncunun birbirine karıştığı ama olabildiğine ışıltı veren renkler, olabildiğine huzur veren renkler… Hafif bir esintinin ardından gelen balkondaki yılda bir kere açan mum çiçeğinin kokusu, bir başkaydı, yüzümde günün yorgunluğunu veren ama, mutlu bir ifade… Dinlediğim all hung up on your green eyes. Sandy Posey klasikleri, kulağa hoş geliyor … Muğla’dan İzmir’e 3,5 saatlik yolculuğun ardından yetiştiğim resim sergisinde tanımadığım bir çevre… Göz nuru el emeyi yapıtları inceliyorum, hepsi bir birinden güzel olabildiğine derin olabildiğine sade… Bina da sessizce dolaşırken gözüme, duvarda bulunan iki eski yazı levhası çarptı. İpeklerinin rengi kaybolmuş, işleme birkaç çiçek arasında biri sabırdan, diğeri Allah ve Tevekkülden bahsediyordu. Levhalardan uzun zaman gözümü ayıramadım. Üzerindeki ( eski yazı ) Arapça yazıları okumaya çalışıyordum, anladığım kadarıyla bir duaydı. Güzeldi… Sonsuz mutluluk ve huzuru çağrıştırıyordu. Sonsuz mutluluk ve huzur… Kulağa ne kadar hoş geliyor, belki de aradığım buydu. Biraz huzur, biraz sevgi. Bu kadar uzak olamazdı benden sevgiler, aşklar, mutluluklar… Küçük bedenimde yorgun düşen kelimeler arasında neyi çağrıştırırsam bir iki kelime, bir sıcak bakış… şimdi uzaklardaydı geçmişe yataklık ediyordu hepsi birden… Belki küçük bir müzik kutusunun içinde bir daha açılmamak üzere gizli kalacaktı sonsuza kadar… Düşündüm, insan severken içinin özünü yaşatan kuvvetini yakıyor. Bu sobada yanan oduna benziyor. Mırıltılar, çıtırtılar, fısıltılar arkadaşlık ediyor bir zaman… Bazen odunların çıkardıkları sesler birer şeytan mı? Isınmak için canlarını mı veriyorlar? Diye düşünüyorum. Severken özünü veren insan gibi. Bir şey alınırken muhakkak bir şey veriliyor. Her kazanç bir çalışmanın karşılığı nede olsa… Günüm güzel geçti ama, günün geçtiği yerde bedenim olsa da ruhum bilmediğim uzaklardaydı. Son durak… ( 22:30 ) Evimdeyim, (odamdayım) Perdeleri açık pencereden rüzgarla sallanan ağaçlar görünüyor. Hele bir kuru dal var ki! Siyah bir cadı pençesine benziyor. İçeri girip yüreğimi koparmak istiyormuş gibi, penceremin parlak camlarına çarpıyor. Şiddetle perdeyi kapatıyorum, yüreğimi bu sefer kimseye vermeyeceğim… Uslu olmayı vaat ettim çünkü... : ) 12-09-2005 11:05 İzmir
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Öznur Çetin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |