Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Titriyordum, soğuktu ve adın gözlerimi dağlamıştı. Çingenenin yanına yaklaştım, sepete baktım, kusura bakma dedim sevdiğimi arıyorum, güldü, halime üzüldü ve bak dedi, anlamsızca demetleri karıştırdım, aradım her baktığım sen kokuyordu ama hiçbiri sana benzemiyordu adın yazıyordu çelenklerinin kırmızılığında ve dikeni batıyordu her birini elime aldığımda, ellerim gül gibi kıpkırmızı olmuştu, çingene kadın acımıştı halime, insandı ne de olsa, kullanılmış bir mendille ellerimi temizledi ve köşe başını gösterdi, ardığını bulamazsın bende bir de oraya bak dedi, meyhaneydi, gittim meyhaneci, baba adammış, tanırmış çingeneyi, adını verdiğmde anlamıştı o da, sakin bir masaya aldı beni ve tozlu bir plak attı, teyibi niye kapattın dedim, o sana meze olmaz, eskiler eskileri hatırlatır, sesi boğuk da olsa dedi ve elinde bir şişeyle geldi, yüzüme baktı, bana baktığını anladım ve kafamı kaldırırken masanın orta yerine oturmuş vazonun içinde kendini mahpus gibi hisseden gülü gördüm, aslında henüz gül değildi, gelincikti, neden diye sordum insanların dertlerinden kendi derdini unutmuş meyhaneciye, neden bu gelincik neden benim masamda, sen önce bi iç dedi, şimdi anlatsamda anlayamazsın önce iç dedi,içtim, doldurdu, içtim ben içtikçe o doldurdu, o doldurdukça ben içtim, artık yeter anlat dedim, bir kadehi kafaya dikti ve ne arıyorsun dedi, aradığının ne oduğunu sanıyorsun, bana başından anlat, bende sana bu gelinciğin hikayesini anlatacağım dedi, alkolün verdiği sersemlikle bakakaldım, konuşamadım, evet seni dinliyorum dedi, Bir kış günüydü dedim, soğuk bir kış günü, uzun bir yolculuğun vermiş olduğu yorgunlukla bir gül bahçesine girdim, gülleri çok severim be dayı ne yapayım, girdim işte, dokunmaya bile kıyamam, sadece koklarım konuşurum onlarla, hüzünlü olanların dertlerini dinler acılarını hafiletirim, ağlayanların da yüzünü güldürürüm, adı gül değilmi dayı gülmek yakışır onlara, ama bir tanesi vardı ki çok güzel gülüyordu, kokusu böğrümü deliyordu, bakışları seni sevdim diyordu, dikeni batmıştı yorgun yüreğime bir kere, bakmak bile bir ödülken ben koklamaya kalktım, Kızma bana be dayı güzel dediğin sevildiğinde daha bir güzelleşmezmi, ben sevdim be dayı,ben sevdim o da güzelleşti, o güzelleşti ben daha bi sevdim, bir de baktım zamanın akrebi kıskaçlarıyla gitme vaktini hatırlatıyor, sen olsan bırakabilirmiydin, ben bırakamadım be dayı kopardım, göğsüme, kalbimin ta orta yerine koydum, nasılda sevindi önce, nasılda sevdi yada sevdiğini sandı, yok yok sevdi bence ama koparmıştım bir kere, önceleri tam olarak farkına varmasada sonra sonra anlamıştı nasıl bir bencil olduğumu, sırf kendimi mutlu etmek için koparmıştım güzelliğinin kaynağından, sonraları dikenlerini farketmeye başladım, ama katlandım, öyle değilmidir ama dayı,gülü seven katlanmalıydı dimi dikenine, ben de öyle yaptım fakat artık eskisi gibi gülmüyordu, ne zaman ki o gülmüyordu ben daha bi seviyordum onu, ama artık kokusunuda saklamaya başladı benden, korkuyordum, kaybetmekten korkuyordum, hakkım yokken solmaya mahkum etmekten ve soluşunu seyretmekten korkuyordum, aslında neyden korkuyordum biliyormusun be dayı, ağlamaktan, ben hiç doya doya ağlayamadım, ağlamanın nasıl bir şey olduğunu bilmediğim için hep korkuttu beni be dayı, bakma göz yaşlarıma onlar iki damla, belki de sigaramın dumanına bahane, neyse yapılacak tek bir şey vardı, gülü bahçesine geri koymak, bende öyle yaptım, ilkten yerini yadırgadı sevindi ama yabancılık çekti, diğer güller ilkten biraz kızsalarda beraber sulanmışlar ve beraber yeşermişlerdi, affetmeleri zor olmadı.Aslında beni severlerdi onlarda. hala da severler yada öyle olmasını ümit ediyorum, çünkü onları sadece seyrettim, dinledim, kokladım ve onlarla dertleştim, onlardan oldum, onlara zarar vermedim, koparmak bir yer incitmedim bile onları, sadece oldukları gibi sevdim, oldukları yerde sevdim, sonra öylece terk ettim onları ve orayı, gittiğim yerlerde hep bir bahçe aradım, bir gül bahçesi, güzel kokan güzel gülen güllerin olduğu bir bahçe, ben bencil bir insanım, belkide bulsaydım o bahçeden güzelini unutuverirdim bir kalemde, yok be dayı unutmazdım ben bilmemmi kendimi, şişede durduğu gibi durmuyo ya bu meret ondan böyle saçmalıyorum ki sonra zaten bulamamda öyle bir bahçe keza yakınından uzağından benzeyen bir bahçe de bulamamıştım zaten, ama vazgeçmedim, Beni ayakta tutan bir avuç sevgi be dayı, vazgeçersem halim ne olur benim, ama bir bilsen o güllerin kokusunu nasıl özledim, nasıl tütüyorlar burnumda, ağladıkça nasılda batıyor dikenleri gözlerime, adı hala gözlerimde, sen anlarsın, neleri oturmuştur bu tabureye, kimler geçmiştir bu dalgaları rakıdan köpükleri şaraptan olan dertler denizinden. Ağlamakmı evet ağlıyorum artık korkmadan, ağlamak güzel be dayı , dedim ya adı gözlerimde, ağladıkça dikeni batar gözlerime, o an gözlerimden akan yaşların tuzlu tadı beni ona götürür, o mutlukta bana yeter be dayı, Ah be dayı bir kere daha görebilsem zamanın akrebinin etrafına ateş yakacağım, doya doya kokulu kokulu bakacağım, batsada dikeni gözlerime ağlayacağım be dayı, oooooooooooooffff dayı ooof, Benden bu kadar. Şimdi söyle bakalım şu gelinciğin hikayesini, Ah be evladım ne yaptın dedi dayı, baksana dedi gelincik bile boynunu büktü dedi. Sen yorgun yolculuğunu gül bahçesinde dindirmek istedin ama senin bahçede gördüklerin gül değil gelincikti, onlar sende gül oldu, ve gelincikler dedi sevgiden patlar gül olurlar, eğer onlar seni sevmeselerdi sevgini alamazlardı, ve göz yaşlarını asla yalamazlardı, gelincikler sevgidir, yalnız sevgi bir hiçtir, gelincikler sevgiyle gül olur sevgiyle gülerler dedi, Al dedi sana yeni bir gelincik al sana yeni bir sevgi, bu şişede benden Sen bunu gül yap güldüğünde bırak git ki seni hep sevsin, ve sen her geldiğinde bir daha gülsün dedi, artık bütün gelincikler sevgilimdi, gül olduklarında ve kusursuzca güldüklerinde bırakıp gideceğim sevgilim, dostum, canım, herşeyimdi,
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Selçuk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |