Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
İnsanın içi konuşuyor işte. Ya da hep soru soruyor. Konuşması gereken yerde ise susuyor, cevaplarda. O yüzden bazen hepten susturmak istiyorsun kendini, ben susayım hayat konuşsun diyorsun. Başkaları konuşsun. Bir şeyler otomatiğe bağlansın, bir sistem olsun, kolayca ona uyayım. Okula gideyim, çalışayım, başarılı olayım, evleneyim, çocuklarım olsun. Bir gün elime bir sürü beyaz kağıt verdiler. Ama boş değildi. İçinde insanın içi vardı. İçini kağıda kolayca aktarabilme yetisi verilmiş bir adam. Yazmış yazmış yazmış, sadece kendi bilebileceği şeyleri, hepimizin gizlice taşıdığı o iç dünyayı. Anarşistlik yapmış işte yine, doğduğundan beri yaptığı gibi, okurken karşısındakinin içinde patlayan bir bomba gibi, gönderilmesi yasaklanmış gizli mesajlar gibi, göndermiş.. insanız, yaşıyoruz ve bilmiyoruz ve sürükleniyoruz ve hissediyoruz ve anlatamıyoruz ve yalnızız... hiç inkar etmeye çalışmayın, hiç! BOOOM!!! Kendi içine kendini bile koymazken, türlü türlü uğraşlar, bahaneler bulurken, başkasının içini kendi içinde buluyorsun. Ve belki ilk meşgul olduğun iç başkasının içi... ha haa valla gülerim ben buna. Sonra yoklamaya başlıyorsun, benim içim nerde? Kendi içini tanımıyorsun bile. Ha ben birine aşık olmuştum, zaman durmuştu galiba, he he güzel bahane, işe de yaramış, ne aşkmış be peeh! İçimi boşaltmışım. Şimdi içsiz dolaşıyorum etrafta. Bir sürü de içsiz var. Servise biniyoruz, işe gidiyoruz, günaydın ... bey, günaydın ... hanım, dik otur, evrakları düzenle, evrakların kölesi ol doğrusu.. dakikaları say, akşam olsun, evet git, uyu, kalk, servise bin, yine aynı şeyleri yap! Herkesin yakasına yapışmak istiyorum, “esin abla bak inkar etme senin bir için var biliyorum ben!” Sonra öbürüne; “senin için var!” “Senin için var!” “Saklama, çıkarsana, niye gizliyosun, niye, niye, niye?” Patron çay istiyor, lipton yaparken temizlikçi kadın geliyor, “demlik çayın yerini tutmaz değil mi? Nasıl -iç-iyorlar bunu” diyor. “Ne bileyim ben adamlarda iç kalmamış ki!” Anlaşıldı çok içlendim ben! İşin kötüsü bu iç dırdırını yapan ilk ve tek kişi ben değilim. Nerede bunlar? Dünya neden değişmemiş? İçimizdeler öyleyse, hangi içimizde? Dış içimizde mi, iç içimizde mi? Hiç şikayetçi değilim açıkçası bu soruları sormaktan... Ama bir gün gelip patlamış bir balon gibi hava kaçırmaya başladığımda kendimden nefret edeceğim! Kaçırdığım her hava iç-in...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gülen Ay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |