"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Kah güneş açıyor kah yağmur yağıyordu ve biz insanlara inat bütün gün susarak ve suskunluk oyunumuzu bozmadan deniz kıyısında dolaşmıştık.. Toprak kokuyordu Gemlik yağmurdan sonra. “ Bugün hava yağmurlu ve bu yağmur sanki gidişine ağlar gibi “ dediğimde gülüp susmuştun. Bir ara o kadar çok dolaşmıştık ki deniz kıyısında oturup dinlenirken. Aniden yüzünü bana çevirip “ Nereye bakıyorsun öyle dalgın , dalgın!?” dediğinde “Uzaklara “ diyebilmiştim sessizce gözlerimi uzaklardan ayırmadan sonra, Peki neden adını uzak koymuşlar gibi anlamsız bir soruna. “Sakin ve telaşsız bir ses tonuyla ‘bilmem!’ herhalde hiç varılamadığı olsa gerek. O yüzden adını ‘uzak ‘ koymuşlar “ dediğimde. “Delisin.! her şeye nede güzel bir kulp bulur cevaplarsın “ demiş. Ardından gülmüştün dakikalarca.. Gün batımına çay bahçesinde tanıklık etmiş. “Allah evreni yaratırken bazı yerleri ayrıcalıklı kılmış bunlardan biride Gemlik herhalde. Onca yer gezdim ama güneş en güzel Gemlik’te batıyor. Beni en çok sensizlik ve bu muhteşem manzaradan uzak kalmak üzecek. Bir yarımı burada bırakıyorum ben gelene kadar onları iyi koru “ diyerek derin bir of çekmiştin çay bahçesinde. Ah şu zaman var ya.. Şu zaman.. Bir başkasına sunduğu şansı bize sunmuyor vakit ne çabuk geçiyordu, İkimizde ayrılık saatinin gelmesini istemiyorduk çünkü bu gidiş gerisinde ayrılığı getirecekti bize.. “Gitme” diyordum. İçimden Gitme. Ne olur Gitme.. Bir sigara içmiştin derin nefesler çekerek, bir an göz göze geldiğimizde bakışlarımdan anlamış. “ üzülme ne olur , neşeli yolcu et beni “ demiştin. Zamanı gelmişti ayrılığın. İşte gidiyordun. Birazdan seni götürecek otobüs penceresinin ardındaki hüzünlü bakışın kalacaktı aklımda.. Yıllarca susup biriktirdiklerini bir çırpıda haykıracak gibi oldun sonra vazgeçtin sadece el sallayıp gittin.. Kaç gündüz ve kaç gece geçti ömrümüzden saymadım. Sanki hiç gitmemiş hep benimleydin. Ve hiçbir şey eskisi olmadı senden sonra.. Dün sabah yürürken kendi halimde sıcak bir merhaba sesiyle kendime geldim. “ Günaydın “ dedi İsa. Hatırlarsın sende tanıyorsun onu Gemlik’ten. “Seni sordu.? Ne yapıyor “ dedi. Sustum. Cevap veremedim sorusuna , ‘uzaklara ‘ bakabildim sadece, sende uzak olmuştun artık.. Elindeki papatya demetinden bir tane papatya uzattı bana aldım kokladım. Sen geldin aklıma yeniden. Papatyaları çok severdin ya. Anladım ki bahar gelmişti artık. Zaten senden sonra ne mevsimleri saydım, ne zamanı.. Beni ısıtan güneşi , tenimi okşayan rüzgarı hisset şehrinin ‘küçe’ lerinde. Şimdi ne edeyim bu deli gönlü. Kime gideyim de , Kimden sorayım seni. Sığındığım son limanımdın sen. İnsan aldığı nefes ; bastığı toprak yaşadığı ve yaşattıkları kadar vardır bu dünyada. Yaşamak isteyip de en merak ettiğim öyküydün sen kaydıhayatımda.. . “Hani bana sık sık sorardın ya.?. Yeniden dünyaya gelsen ne olmak isterdin “ diye o zamanlar susar cevap vermezdim. İşte yıllar sonra cevabım : Ben aslında sen olmak isterdim….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © baki baykal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |