Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Önce gülüşünü sildim Sonra geçtiğin sokaklardan Aldım gözlerimi... Sokaklardan boş gözlerle geçerken Seni görebilme ihtimalinden vazgeçtim Sana yazdığım bütün şiirleri yaktım Yaşarken ölmek derler ya... Arabesk bir cümle derdim hep Şimdi anlıyorum... Bazen bir bakış öldürüyor insanı Bazen bir davranış Ve insan yaşarken bir çok kez ölüyor, Anlıyorum... Ve ben yaşarken bir kez de sen Öldürdün beni... Bu şehirde bana yabancılaşarak... Ben de seni öldürdüm içimde Seni yıldızların yanına koydum Çünkü bütün sevdiklerimiz, bütün öldürdüklerimiz oralarda bir yerlerdedir biliyorum... Bir tek her gece yatmadan sana yıldızlarla selam göndermekten vazgeçmedim... Seni öldürdüğümden beri biraz da kendimi öldürdüm Her gün biraz daha eksilerek yaşıyorum. Seni içimde öldürdüğümden beri içsiz yaşıyorum hayatı Anlıyorum, seni daha fazla acı çekmemek için öldürdüm Ama şimdi seninle kendimi de öldürdüğümü anlıyorum Hayatı boş, içsiz yaşıyorum Yaşamak dediğin nedir ki; Bir kaldırımda boylu boyunca yürümek Sonra da yorulup çökmek bir taşa Bazen vaktinde ulaşmak otobüse Bazen de son bir anda kaçırmak treni... Doğanın ortasında sessiz bir köşe aramak... Ya da ıssızlığın içinde sesinize ses verecek bir ses aramak... Gizli şatomuzun dehlizlerinde bıraktıklarınızı ya da ertelediklerinizi bir gece yarısı bulma telaşına girmek sonra da onları tozlu ve ölü olarak bulmak... Onları hayata döndürme savaşına girmek... Aslında çok geç olduğunu bilseniz de... Sıcacık bir mekanda yaşarken dışarıdaki insanlardan uzak yaşamak, ya da pencerenizden sokak kedilerini izlemek... Ayazın ortasında sokakta gidecek hiçbir yeri olmayan bir yolcu olmak... Yitirdiklerini, kırgınlıklarını, düşlerini sırtına alıp eskilerin peşine düşen bir eskici belki de... Kaçırdığı bir topun peşinden koşan ve hiç ulaşamayan bir kedi gibi mutluluğun peşine takılmak Acıları kabullenip, sıradan günlük bir şeymiş gibi yanınızda taşımak... Kırılıp yere düşmesine rağmen, dirilmeyi bekleyen bir fidan gibi olmak... Bazen gelmeyeceğini bilerek beklemek... Gitmeyeceğinizi bilerek büyük şehirleri düşlemek... Bütün hayal kırıklıklarına rağmen tekrar aşık olmayı istemek... Gerçeğin bütün yüzüne rağmen yeni düşler kurmak... Kırılmak, yanmak, savaşmak, yitirmek, kazanmak, gitmek, dönmek ve sonunda yitip gitmek yani yaşamak dediğin nedir ki? Bir trenin düdüğünün ansızın çalması ve yaşanan her şeyin geride bırakılarak gidilmesidir... Eksik ya da tamamlanmış Ama bomboş...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © serdar yıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |