..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Boran KALAY




9 Mart 2005
Kara Vapurunda Planlar  
Bu yazı kimseye yazıldı...

Boran KALAY


Bu sefer giderken içinden geçtiğim bütün şehirler bana inat ıslak ıslak bakıyorlardı yüzüme. Neden sorusu vardı sollamak serbest çizgilerinin üzerinde. Geri dön diyordu bir U dönüşü yapılmaz levhası bile. Ben giderken hep ama en çok seni bırakırdım ge


:BGDA:
Her yolculuğa hazırlanışımda üzülürüm ben. Kimse bilmez hüznümü giderken. Ne bekler giden yada giderken neleri unutur en çok geride. Uzun yolculuklarım oldu benim hep boyumdan büyüktü hepsi kalbimden derin...

Hep giden olmamıştım ama gitmek kadar kalmakta üzerdi beni geride. Çünkü giden hep yalnız giderdi. Tek başına belkide terkedilenden daha yalnızdı gitmenin bedeli. Kim derdiki gitmek kolay kim bilirdi kalmak kolay. Hem gidene hem kalana acı verirse yolculuklar ve yinede ertelemeye hali olmazsa ne yolcunun ne yollayanın katlanılır hayata.

Bu sefer giderken içinden geçtiğim bütün şehirler bana inat ıslak ıslak bakıyorlardı yüzüme. Neden sorusu vardı sollamak serbest çizgilerinin üzerinde.
Geri dön diyordu bir U dönüşü yapılmaz levhası bile.
Ben giderken hep ama en çok seni bırakırdım geride. Çünkü seni özleminin başka yolu yoktu bu şehirde. Yada kendimi özletmenin kimbilir.

İşte bu hikayede tam da bu yolculuklar sırasında tamda senin bana ne yapmaya karar verdiğin sırada belkide ama en çok senden kilometrelerce uzaktayken döküldü satırlara. Kaptan şoförümüz çok uykusuzdu işte sırf bu yüzden dökülen satırlardan nesuliyet tamamen muavin sorumludur.


Saat 22:30 du tam seni çaldırıp yola çıktığım sırada. Ne iyi yolculuklar vardı nede çabuk dön sağsalimler. Bunlar çok gerideydi. Kilometrelerce geride. Zaten dönüşümü değil varışımı bekleyenler vardı kilometrelerin ölçemediği senelerde. Kim derdiki bu kadar zaman sonra seni bir yağmurlu günle aldatacağımı tıpkı senin seneler önce güneşli havalarda yaptığın gibi. Kar yağmıştı o gece bolu dağlarına ve kimse şoför dahil uyumaya cesaret edemiyordu sensiz karların korkusundan (Çünkü biz hiç kar topu oynamamıştık seninle) çünkü hiçbir yağan kar üşütemezdi bu koca kara vapurunu senin yokluğun kadar. Evet otobüs kara vapuru olmuştu aniden kar üstünde dans ederken. Derken herşey rakı kadar beyaz oldu. Kar yağışına inat. Kimse kimseyi görmüyordu. Kimse kimsenin ne düşündüğünü hissedemiyordu okadar beyazdı ki gidenlere alışkın olan ben bile yolcumuyum yollayanmıyım farkına varamıyordum.

Her içinden geçtiğim şehir seni bana uzaklaştırıyordu hem giderken hem dönerken. Bildiklerim bilmek istediklerimden okadar fazlaydı ki talımak için bagaj fazlası ödemem gerekiyordu ve ben ödemeyi çoktan yapmıştım cebimde kalan son aşk kırıntıları ile. Muavin nerde ineceksiniz yoldamı demişti binerken. Afallamış bi şekilde bakmıştım yüzüne gençten adamın. Nereye gittiğimi bilmiyordum ki yolda mı inicem söyleyeyim sana. Hatta varıp varamıyacağımızı bimezken daha inip inemeyeceğimizi bilmezken neydi bu planlar. Hep planlar yüzünden bu hale gelmemişmiydik zaten. Bukadar uzak oluşumuz yada yakın olup kaçışlarımız hep bu planlar yüzünden değilmiydi. Daha beraber değilken evlilik planları beraberken çocukların okulları derken şimdi okadar uzaktık ki boşanma davamızın planlarını yapıyorduk. Yeniden ayrılana kadar merhaba demenin en kalleş yoluydu bu belkide. Kim bilebilirdi ki kimin ne zaman nereye varacağını. Kader demişlerdi buna kim kimi nereye sürüklerse orada açıyorduk gözümüzü. Sonrada kadere bak nerelere geldik diyorduk. İşte bu düşüncelerle dolmuştum muavinin bana yoldamı ineceksiniz sorusunu duyunca. İsteksizce birdaha sordu bende son durakta ineceğim dedim kibarca. Çünkü gidilebilecek en son nokta orasıydı. Ki ben bu noktaya geleli seneler olmuştu hep uçlarda inip uçlardan biniyordum diğer uca varana dek sigara molası vermeden koşuyordum. Biliyormusun ben bu yolculuklar sırasında en çok o ilk nefes sigarasını özledim. Ne seni ne başkasını illaki o sigaraydı aklımdaki belkide bunun için seviyordum yola çıkmayı.
Yolcu kalmasın dedi muavin gidiyoruz yoksa ceza yiyoruz abi bilet alıyorlar sonra geç kalıyorlar cezasını biz ödüyoruz dedi kalkma saatini 10 dakika aşmıştık. Bilemezdiki gitmekten vazgeçenler olacağını yoldan geri çevrilecek kadar romatik teklifler aldıklarını. Bilemezdi daha yola çıkmadan yolun sonuna varanlar olduğunu. Önce geri geri gitti kara vapurumuz sonra hızlanarak gideceğini planladığı seferine başladı. Önce kısa bir muayene oldu şoför sonra kimse tutamadı bizi. Taa ilk molanın verileceğini planlanan yere kadar. Muavin her sefer yaptığı gibi aldı mikrofonu eline ama ilk seferki utangaçlığı ile cep telefonlarını kapalı olmasını yolculuğun sağlığı açısından olduğuna bir isteğimiz olursa kırmızı düğmeye basmamızın yeterli olacağını da ekledi. Havalandırma çalıştı muavin kolonya seferine başladı hiç bitmeyecek olan. Sonra kahve meyve suyu da dağıtıldı güler yüzü zorlanan tepsinin içinden. Tanışık oturanlar günün ve yolculuğun kriterine dalmıştı. Tanışmayanlar tanışsak mı horlarsa uyandırmaya yüzüm olsun güleryüzü ile selamlaşıyorlardı. Kalanlarsa nasıl uyunur denemesi yapıyordu. Beklenen an geldi muavin filmi başlattı. Herkesler sustu bir sinema filmine gitmiş gibi bakakaldılar 37 ekran televizynun camına. Film bitmeden uyuyanlar da oldu. Film bitti ışıklar karardı herkes keskin bir huzur içinde uykuya daldı. Nasılsa sabaha çok vardı ve sabah yapılması planlananlar için akşam planlanan uykunun alınması gerekiyordu bünyeye. Ben yine sensiz yolculuklarımın tadına dalmıştım ilk damla ön cama vurduğunda. Şoför sigarasını yakıp camını araladı. Nasılsa herkes uyuyordu. Ben şoförün sigarasından nefesleniyordum. Senin nefesini almanın imkanının kalmadığını bilerek. Kırmızı ışık geldi aklıma şoför sigarası ile kahve iyi gider diye düşündüm. Plan iyiydi ama muavin uykudaydı. Ve ben yine bir planımın çöküşünü izledim yoldaki sollamak yasak çizgilerinin kahkasında. Kalktım kahvemi kendim aldım.
Kimdi beni sana iten yada neydi beni seninle tutan bilmiyordum. Kahvem soğudu ve ben ilk defa planladığım gibi ağızım yanmadan içtim kahvemi (enteresan). Ne kadar yaralı yolcu vardı kara vapurunda. Hepsinin kavuşmayı beklediği insanlar vardı bu şehri terkederken. Ama hepsi bu şehri bırakıp gittikleri sırada geride bıraktıklarını unutmuştu. Tek yaraları vardı kavuşmak. Kimderdi seninle kavuşmak için çırpınırken vazgeçmenin daha hafif geleceğini. Telefonu açtım yoculuğun sağlığına inat seni aradım huzurlu uykundaydın. Meraksız umarsız. Annem ayaktaydı ve çaldırırsam arayacaktı ki bu sese muavin bile uyanırdı. Gitmek neden di hiç anlamadın. Gelişimi anlamadığın gibi.
Senelerce yolcu taşımış karavapuru dinlendirmek gerekiyordu. Nede olsa o insanlar kadar dayanıklı değildi ve ilk fırsatta su kaynatıyordu. Şoför bunun bilincinde ilk gişelerden çıktı planlanan dinlenme tesislerine yanaştı planlanan saatte planlanan molayı verdi. Muavin uyandı tuvaletler ücretsizdi ancak yediğimiz içtiğimiz bize aitti. 30 dakika sonra otobüste olmamız gerektiğini ekleyerek mikrofonu yerine bıraktı aynı utangaçlıkla.
Sigarakolikler indi ilk hemen çakmaklara sarıldı saatlerdir beklenen sigara molası için okadar acele ediyorlardı ki ne sigarının düşündükleri önemliydi nede o anda alınacak zevk. Oysa 1 dakika sonra kahve ile birlikte erişilmez bir duyguydu o sigara. Bir ümitle teefona sarıldım. Uyuyordun yine ki uykundan uyanmak zaten hiç adetin değildi. Tanıdık bir ses aradım uykulu ama uyanık açtı molamı verdiniz dedi. Kediden bahsetti. Yatağmı gasp ettiğini pijamama sarılıp yattığını daha ilk geceden nerde olduğumu (ona okadar da anlatmış olmama rağmen) merak ettiğini söyledi. Yine iyi yolculuklar diledi bilmezmiş gibi yat dinlen yarın uykuya ihtiyacın olcak dedi. Bilmezmiydi ki yolculuklarda uyumanın ne kadar zor olduğunu. Telefon kapatıldı. Kahve alındı bir nefes kahveden bir nefes sigaradan yakıldı. Garsonlar dört dönüyordu. Bir kahve bir çay daha isteyen olurmu diye. Planlanmış moladan planlanmamış satışı çıkarmaya çalışıyorlardı. Senin planın neydi beni beklemezken sabah ayazında kör bir kamyonun altında kalmakmı yoksa sonu sisli bir uçuruma yuvarlanmam mı?
30 dakika doldu anansu yirmibeşinci dakikada yapıldı ülkem insanına has anlaşılamaz bir şive ile. Herkes etrafına bakındı. Tanıdıklar kaltığına göre bizim otobüs dediler. Ki kalkanlar sadece garantici insanlardı. Diğerleri de koyun sürüsü gibi bindiler otobüse. Muavin şoförün arkasından elinde su kolisi ile bindi otobüse. Önce geri vites sonra bitmeyen bir gaza basışla ayrıldık o yol üstü dinlenme tesislerinden. Acaba muavin yolda derken burayımı kastetmişti asla bilemeyeceğim.
Daha planlanan moladan 5 dakika geçmiştiki cama vuran damlaların yüzünden hız kesmişti şoför. Tekerler kabaktı kayar mayar planlanan saatte varamayız diye yavaşlamıştı paradoksa sebep verdiğini bilmeden. Yavaş giderse de planlanan saatte orda olmayacaktı. Tıpkı sana acele etmiyoruz dimi dediğimde sahip olduğum yüz ifadesi vardı yüzünde şoförün. Bilemezdiki acele etsede sabır da gösterse planlanan saatte orda olma şansı yoktu. Sana kavuşmak üzereydim ilk planım bozguna uğradığında. Sonradan düşündümde hep ulaşılmaz şeyler planlamışım.
İlk kar tanesi camla buluşmuştu muavin kolonya servisini bitirip ışıkları kapattığında. Şoför derin bir oh çekti yine geç kalacağız bolu tıkanmıştır dedi. 10 dakika geçmişti ki kara vapurumuz yorgun bir frenle durdu. Yorgun frenler yorgun planlar içindir demiştim birgün sana kilometerelerce uzaktan bakarken içimden. Dönüşümü beklemedin ki hiç sen gidişime inanmadığın için yada gidişimin kızgınlığından düşünmeye fırsatın olmadı gitmemin sebeplerini. İlk itirafın ikinci planımı bozguna uğratmıştı. Sonra diğerleri diğerlerini izledi. Bende plan yetiştiremiyordum bozgunlarına. Köpek kedi çocuk pembe panjur üç oda deniz kenarı karavan derken yaşanacak yer kalamamıştı aşkımıza. Ama sen bana hiç aşık olmamıştın ki hep sevmiştin ama aşık olmamıştın dimi. Oysa beni tüm planlarım aşk üstüneydi ve sırf bu yüzden senin aşkı tarifin yüzünden belkide (aşk geçiciydi sevgi kalıcı) çuvallamıştı. Özel günlerde seni seviyorumlarla yaşamaya alışmıştım yada sevgi sözcüklerine hıı demenle. Aslında bu düşünceler senden çok sana olmaktaydı. Ben bekliyordum şoför bekliyordu kar bekliyordu muavin uyuyordu. Beklemenin en güzel yoluydu muavinin ki. Onun için değişen birşey yoktu. İşini yapmıştı ve aracın planlanan zamanda varmasından mesul değildi. Planlanan bütün işlerini bitirmişti. Birde şu 17 numarada oturan adam zırt pırt kırmızı düğmeye basmasa keyfine diyecek yoktu. Koltuk numarası bana inat 17 idi. Sadece kırmızı düğmesi çalışıyordu. Ne yatabiliyiordu koltuk nede ışık yakılabiliyordu. Film de de tek cızırtılı hoparlöre sahip olması da cabasıydı. Muavin planlanan bakımın yapılamadığını aslında bu otobüsün bu hafta bakıma alınacağını ancak diğer aracın kaza geçirdiği için planlanan saatte ulaşamayacağından dolay planlanan bakımın yapılamadığını....... anlatan uzun bir cümle kurmuştu hoparlörü kapatmaya çalışırken. Aslında yanımdaki koltuk boş olmasa tek benim şansım olmadığına inanacaktım ama boştu. Tıpkı bakışların gibi boştu. İki dakika önce ne istediğini bilen sonra istediklerini reddeden bakışların kadar boştu.
Tam 45 dakika bekledi şoför sonra bir polisle konuşmak için indi aşağıya. Tuzlamanın yapıldığını yarım saat içinde yolun açılacağını öğrenerek karavapuruna geri döndü. Bu planların tam birbuçuk saat sarkması demekti. Bir kerede planlar tutsa zaten kurban kesecekti ben içimden gülerken. Eskidendi çook eskiden diyordu sezen tekerlek çalar (TDK da bu kelimeyi cd çalar yerine planlamıştı ama!) pilinin son amperini tüketirken. Aslında okadar alışkındım ki yeni aldığım pillerin boş çıkmasına onun için hep yedeğim olurdu ve inatla bitmiyordu bu sefer. Sezen sustu Işın başladı söylemeye ama yol hala durmaktaydı. Karavapur silkindi Işın sevgiliye diye söylenirken. “Eyvah simsiyah gecede kuytu bir köşede yar elden gidiyor gibi aşkım ellerin ne soğuk bir beyaz gül gibi avcumda soluyor yazık tanrım geçmeden saatlaer bitmeden ümitler ne olur sen ona derman ver kader amansız düşmansın zalimsin yamansın koparma gülümü benden lütfen kalsın...”*
Gidiyorduk işte planlanan varış yerine planlanan saatten şaşmış bir şekilde. Kim söyleyebilirdi ki planlanan yere varacağımızı. Tek şeritli otobandan devam ediyorduk yola. Tek kanallı hayatlardı aynı karavapurun silinmiş tekerlerinde kalan tek kanal kadardı yaşamımız. Ne bi öncesine ne bir sonrasına ulaşılıyordu. Aynı şeritte aynı insanlarla aynı hayatı yaşamaya mahkumduk. Yeni insanlara güvenemeyecek kadar darbe yemiştik en tanıdıklarımızdan ve hala onlarla birlikteydik en yalnızından. İlişkilerimiz de böyleydi. Hep tanıdıklarımızla sevdalandık hep bildikleirmizla planlar yaptık. Ve sonuç herzamanki gibi hüsran. Gece isyana inat bir güzellikle kızıldı kar taneleri umarsızca düşüyordu tek şeritli yolumuza. Herbiri birbirinden bağımsız aynı yere yapmayı başarabiliyordu. Hayatlar gibi aynı noktada kesişiyorlardı. Biz seninle nerede kesişmiştik. Önce mi başlamalıydı sevdamız yoksa geçmi kalmıştık. Ben yine cevabını bulamayacağım soruların peşindeydim herzamanakinden daha melonkolik bir tavırla. Bunu hiç sevmezdin sen melonkliklik zaıfların işiydi romantiklik sınırlandırılmalıydı. Yada serseri ruh baskı altında tutulmalıydı. Tüm planlardan bağımsız hareket ederdi bu duygular çünkü. İlk öğrendiğim şeydi senden plan yapmak desem yalan söylemem herhalde. Yada planlı bir yalanın başlangıcı olur kimbilir...
İşte kar dinmişti kara vapurumuz daha hızlı yol alıyordu artık hatta sınırlamalara inat birazda kendinden beklenmeyen bir performansla. Bu sınırlar da planlanmıştı. Önüne bir nesne çıkarsa durabileceği mesefe hesaplanmış ona göre söylenmişti 120km/s lik hızlar. Kara vapuru tekerlekreinden bağımsız değildiki. Tek kanalı kalmış lastiklerin ne kadar hızla gideceğini dipnot olarak yazmamışlardı yoldaki levhaların altına. Şoföre kalmıştı bu cahil değildi ya daha yavaş gideceğini bilsindi. Ama planlanan zamanlar planalanan hızlarla ters düşmeye başladığında şoför cahilleşiyordu biranda. Kimse ona lastik neden tek kanallı yada yol niye kapandı demiyordu. Şu kadar geç kaldın şu kadar az alacaksın diyorlardı. Planlar kesişmişti ve tercih şoförün kendini kurtacağı yeni plana göre yapılmıştı. Tıpkı senin bir anda fikir değiştirip yeniden planladığın hayatlarımız gibi. Elimden birşey gelmez derken okadar soğuktun ki kar taneleri bile üşürdü o soğukta. Aslında şimdi düşünüyorumda elinden gelenler planlarına dahil değil demek istedin galiba. Planlarımda sen yoksun demenin başka bir yoluydu elimden gelen bu kadar demek.
Aşkın nur yengi çalıyordu tekerlek çalarda ve en uzun zaman sonra ilk defa dinliyordum kendisini. Hatırlarmısın Çakal çok severd ve o planlanan ölümüyle yola çıktığında bütün kasetlerini gömmüştüm onun yoluna. “Nerden başlasam bilmiyorum sevda cümleye sığmıyorki yazsam ramonamı hikayemi sana sayfalar yetmiyorki yorma ne olursun anla beni...”**
İşte tam o sırada köprünün üstündeydik. En büyük korkumun üstünden geçiyordu kara vapuru. Yükseklerden geçiyordu. Beton etkisi defalarca kanıtlanmış yükseklerden. Son duraktaydık tam bir saat geç kalınmıştı planlanan zamandan. Ama şoför o yarım saati kapatmanın gurunu yaşıyordu. Planlar sapmıştı ama olsundu bir şekilde kapatmıştı elinden geleni yapmıştı ve planlanan yere geçde olsa varmıştı. Buda planın bir kısmının başarıldığını en azından asıl planın başarıldığını gösterirdi. Muavin bavulları verirken “son durak ha beyfendi” dedi. Kimbilir diyemedim. Ama eminim öyle baktım. Eğer gözlerini bana doğru kaldırsaydı görecekti ama kaldıramayacak kaar işi vardı. Ne zaman gözlerime baksan sorgulardın beni. Yalanmıyım gerçekmiyim diye. Neden olduğunu bilmediğim bir güvensizliğin vardı varlığıma karşı. Olamaz diye düşünürdün hep böyle bir sevgi. Aşk bu kadar uzun sürmez derdin. Ama başkası ile sevişirken beni seven yine sendin ki bunuda kendin söylemiştin. Onlar hep vardı sen yokken senden sonrada olacak demiştin birgün; onlar gitti elinde ben kaldım bunun ayrımına bile varmadın.
Bir taksi bulunmalıydı ve son duraktan sonraki durağa ulaşılmalıydı. Ama yürüyerek demişti biri sadece 15 dakika indiğin yerden otelinin odası. Üç beş sarhoşa yol soruldu herbiri ayrı yönü gösterdi polis geldi bilmiyorum dedi taksiciler zaten hep karşı taraftandı. Planlanan otel odasına 15 dakika uzaktayken tam bir saatte ulaşıldı. Odaya yerleşildi. Çalışmayan televizyon açıldı bir sigara daha yenisine eklenmek suretiyle yakıldı. Mide akşam planlanan yemeği yemiş olmasına rağmen plansız bir şekilde açtı. Mideyi doyuracak planlar yapıldı ve o saatte açık plana uyacak yerler herzamanki gibi bulunamadı. Bir gece seninle uyumak için tüm planları yapmıştık da bütün gece uyku tutmamıştı hatırlarmısın. Sabahın ilk ışıkları ile herkes kendi evine gitmiş akşam da yollarımız ayrılmıştı.
Vardığımı haber verdim vermemi bekleyenlere sen hariç çünkü sen beklemeyi seneler önce bırakmıştın ki. Heyecanla açtı telefonu, kedi uyumuştu pijamamın üstünde canım dedi canımı alırcasına iyi uykular dedi dikkat et kendine yorma sakın deid kapattı ağlamaklı. Nede olsa deprem bekleniyordu Türkiyenin en kalabalık şehrinde (planlanan deprem değildi ama ölü sayısı çoktan planlanmıştı). Bilmiyorduki ruhumdaki depremlerin yıktığı yuvaları. Senin uyanmana daha 6 saatten fazla vardı benim uyumama ise birgünden çok otel odasında duş alırken ben. Planlanan sıcak su yoktu çünkü bu saatte kimsenin duş alacağı planlanmamıştı yıldızı belirsiz otelin müdürü tarafından.
Ne zaman seinile dışarı çıkmak istesek birşeyler engel olurdu ya bize hburda engel yoktu benim planlarıma. Çünkü plansız çıkıyordum dışarı. Yada içeri girmek için plan yapmıyordum.
Bu gidişimle öğrendimki senden ayrılmayı planlamak bile bir hataydı başlı başına. Çünkü tam bu planla dolaşırken aradın. En sıcak sesinle. En sıcak nefesinle konuştun benimle. En aşık halin vardı yüzünde. Bensiz olmanın verdiği heyecanı saklayamıyordun. Planlarım ssularda yüzüyordu yine. Ve ben yüzme bilen bir plan yapmanın planlarını yapmaya başladım seninle konuşurken. Kimdi bana gelip mutlu olacaksın biri çıkacak karşına ve seni sen yapacak demişti. El falına bakan bir çingeneydi. Ne kimse çıktı karşıma nede mutlu oldum nede ben ben olabildim.
Geri döneceğim zamanı planlamıştım ve plana sadıktım biraz mecburiyetten biraz özlemden. Dönüşümü bekler gibi bir halin yoktu ya yinede haber verdim. Başka bir kara vapuruna binip aynı yoldan aynı planla geldim. Döenrken hiçbirşey düşünmedim. Ne karavapurunun lastikleri ne muavinin kırmızı ışıklı düğmesi nede şoförün sigaraları. Tek boş yer vardı. 17 numaralı koltuk benimdi zaten boş kalması doğaldı. Oturdum. Tekerlek çalarımla beraber geri geldim kapkara bir ankara akşamında karanlık odama. Kedi bıraktığım yerde yatıyordu. Bir sigara yaktım geldiğimi belli etmek için telefnunu çaldırdım. Ve sen yine uyuyordun en umarsız rüyalarınla başbaşa.
Birkaçgün sonra; mesajla geleceğini söyledin en fazla birkaç gün içinde. Acelem yoktu beklerdim herzamanki gibi.
Kimse bilmezdi sana olan sevdamı diye düşünürdüm hep. Yanılmamıştım kimse bilmiyordu. Ve şimdi sana olan kızgınlığımı kırgınlığımıda kimse bilmiyordu. Kimse anlayamazdı da. Ne olmuştuda planlar bitmişti. Günü yaşamaktan bile vazgeçmişti bu adam. Neden elindekilerle yetinmeyi bilmemişti. Bir celsede asacaklardı beni ama bu gidişim öğretti bana seni seninle bırakmak en doğrusuydu. Dönüşümün öğrettiği ise çok basit bir denklemdi. Senin seninle kalabilmen için benim sensiz olmam gerekli tek şarttı. Ve ben bu denklemi planlayıp daldım uykuma.
Bu sefer planlarım yüzme biliyorlar ve bu sefer ben bu planları kendimden bile sakladım. İlk ve son defa işe yaraması gereken bir plandı bu yeni hayatların hayat bulması için bizim hayatlarımızın kurtulması için.
Senin yeniden beni sevmen için, benim yeniden sana aşık olmam için, bizim yeniden gelecek planları yapmamız için en çok denklemler planladım sevgili sevgilim. Aynı senin aylar önce planladığın denklemler gibi.....

•     * Işın Karaca; Sevgiliye isimli parçası
•     ** Aşkın Nurt Yengi ;Yasemin Yağmurları adlı albümünden

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ellerine Sağlık
Gönderen: ŞENNUR GÜR / İstanbul/Türkiye
19 Mart 2007
Yani illaki birşeyler yazmak istedim çünkü yazını okumaktan ne kadar çok keyif aldım ve ne kadar çok etkilendim anlatamam.Öyleki 15 dakika kafamı biraz dağıtayım diye işyerinden girdiğim site senin yazın sayesinde yarım saatten fazla vaktimi aldı:)ama değdi,teşekkür ederim. İçinden ayıklayıp dile getirdiğin cümlelerinin ve yolunun hep güzel olması dileğiyle. Sevgiler

:: :o)
Gönderen: Özgecan / Ankara/Türkiye
14 Mart 2005
Yazmasan derinlerde kendi kendine acıyacak yaraların... Yaz sen DOSTların en yücesi, yaz ki satır aralarından bari anlayabileyim seni....




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
"Seninle Yaşlanmak İstiyorum Senin Yüzünden Değil"... [Deneme]
Trenler ve İstasyon [Deneme]


Boran KALAY kimdir?

TÜm yaşananlar yaşanacakların bir adımıdr ve unutmayınki bugün geri kalan hayatımızın ilk günü. . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Boran KALAY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.