..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > popo gommes




18 Şubat 2005
Merdiven  
yok

popo gommes


inişli çıkışlı bir yazı


:CDII:
 


Râkım değiştirmeden yaşanmaz!

Merdiven çıkmaya, inmeye bayılıyorum diye bütün gün aşağı yukarı koşturan birini tanıyor musunuz? Merdivenlerden hep kötü söz edilmesine alışığız. İnsanı yorar basamaklar. Şikayet ettirir, asansör istetir. Ancak şunu unutmamak lazımdır: İnsanlar hiç sevmedikleri halde merdivenlere mahkumdur.

New York'ta elektrikler kesildiğinde neden herkes sokaklarda kalmayı tercih etti?
 
Joe: Siz niye dışardasınız?
Johny: Damn, çünkü "fucking" yüzikinci katta oturuyorum!

Peki inmeyi mi, çıkmayı mı tercih edersiniz? Tabi ki inmeyi. Merdivenler kimi zaman Led Zeppelin'in "Stairway to Heaven" (Cennete Çıkan Merdivenler) parçasındaki gibi ruhun inişlerine, çıkışlarına, kimi zaman da Ahmet Haşim'in "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden / Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak" dizelerindeki gibi hayatın yıllarına çağrışımlar yapabiliyor.

Sergei Eisenstein"ın "Potemkin Zırhlısı" filminde merdivenlerden düşen bebek arabası ne anlatıyordu? Ben düşündüm ki, gerçekten merdivenlerle hayat çok benziyor. Her ikisinde de aralarda soluklanmak gerekebiliyor.

Hayatımızda amaçlar var. Basamakları çıkarken de bir amacımız var. Yoksa niye çıkalım?

İki nokta var hayatta. Hepimizin başladığı bir noktası ve bitireceği başka bir noktası var. Merdivende de çıkmaya başladığımız ve düze çıktığımız iki ayrı nokta var. Hayatta büyük hatalar yapabiliyoruz. Ardından da toparlaması zor bir süreç geliyor. Ama öğreniyoruz ve aynı hatayı yapmamaya özen gösteriyoruz. Hiç merdivenden düştünüz mü? Düşünce gerçekten bir daha düşmemek gerektiğini öğreniyorsunuz. Ayrıca kendi içinde bir süreci de temsil ediyor merdiven. Sistemli, periyodik, disiplinli bir süreç. Bütün bunlardan hangi sonucu çıkarabiliriz? Hayat bir merdiven mi? Yoksa merdiven bir hayat mı?

Ya da bir hayat tarzı. Neden hayat tarzı diyorum açıklayayım: İstanbul yedi tepe üstüne kuruludur derler. Gerçekten de öyledir. Her yer merdiven doludur. Ancak Avrupa'da duyduğum kadarıyla yedi tepe efsanesi pek çok şehir için geçerliymiş. Fakat, örneğin Belçika'nın ya da Hollanda'nın büyük şehirlerinde binaların dışında merdivene rastlamak pek mümkün değildir. Demek istediğim, bizim merdivenlerle aramız daha iyi. İnmeyi çıkmayı seviyoruz. İnip inip çıkıyoruz. Buradan bir soru çıkarabiliriz: Ülkemizin pek değişken halet-i ruhiyesinin, sosyal dengesinin, siyasal yapısının hatta ekonomisinin sebebi merdivenlerle yaşadığımız bu samimi ilişki olabilir mi? Olamaz herhalde. Bence yine de merdivenlerle barışık yaşamayı öğrenmeliyiz. Merdivenler bize hayatımızın aşamalarını düşünmeyi, adımlarımızı dikkatli atmayı hatırlatabiliyor.

İkişer üçer çıkarken merdivenleri, hızlı hızlı bir an önce gitmek, istediğimiz yere varmak istiyoruz. Arada bir hiç durup düşünüyor muyuz efendim? Biz merdivenler için ne yapıyoruz, ne yapabiliriz diye. Ben bunu henüz düşünmekteyim.

Merdivenler için düşünmek delilik değildir. Keyiflidir. Hayatımızın değişik alanlarını sarmış durumdadır merdivenler. Çok çeşitli merdiven vardır. Onlar yokmuş gibi davranamayız. Onlardan kaçamayız.

Deneyin: Birinden çıkmayın, öbüründen inmeyin, o çok dik, diğerinin basamakları yüksek? Bir süre sonra aynı yükseklikte yaşamaktan sıkılacaksınız. Râkım değiştirmeden yaşanmaz fikri sizi saracak. Bu sebeple ben pek çok çeşitten bazılarını sizin için anımsamak istiyorum: Yokuşlu yerleri ortadan kesen arnavut kaldırımı merdivenler, minareye çıkan ince, spiral, bol kıvrımlı merdivenler, uçaklara yanaşan tekerlekli yalnız merdivenler, erişemediğimiz kitapları almaya yarayan kütüphane merdivenleri, denizden çıkmak için kullandığımız yosunlu merdivenler, üstünde durup değişik düşüncelere dalarak inip çıktığımız yürüyen merdivenler, kayalara, ağaçlara kurulan ipten merdivenler, çatıyı aktarmaya ya da ampulü değiştirmeye tırmandığımız eski tahta merdivenler, apartmanlarımızın, okullarımızın, işyerlerimizin yüzbinlerce kez adımlanmış tozlu merdivenleri, hep binaların dışında bırakılan küskün ve paslı yangın merdivenleri?

Bütün bu merdivenleri inmek çıkmak bir ömür sürmez mi? Bir hayatta, çıktığımız merdiven sayısı kadar amacımıza ulaşabilseydik şayet, kendimizi, hayatımızı ve merdivenleri unutabilirdik. Onun yerine masalları yaşar; Jack ile fasülye ağacına tırmanır, şatodaki devin altın yumurtlayan tavuğunu çalar, eğlenirdik. Rapunzel'in upuzun sarı saçlarına tutunarak hapis tutulduğu kuleye tırmanabilirdik. Böylece sonsuza dek mesud olabilirdik. Ama maalesef hep mutlu olamayız. Escher'in nereden nereye çıktığı, nasıl nereden indiği anlaşılamayan, karışık, belirsiz merdivenlerinde kaybolabiliriz. Ya yaşımız ilerledikçe kabus haline gelen, nefes kesen, küfür ettiren merdivenler ne olacak? Bir film aklımızı alabilir. "Jacob's Ladder"daki (Jacob'un Merdiveni) Vietnam sendromu yaşayan Jacob ile beraber ruhsal merdivenlerde yükselip alçalabiliriz. Basamaklar sıkıntıları ve boğuculuğu simgeleyebilir. Ceza olarak merdiven altındaki küçük karanlık kapalı kutucuğa kilitlenen yaramaz çocuğun çektiklerini düşünün... Merdiven altında yaşayan insanları düşünün... Boğuculuktan öte bazen de itfaiye merdivenleri gibi hayat kurtarabilir. 

Diyeceğim şudur ki; merdivenleri siz de düşünün. Hayatınıza onları da alın. Sadece basamakları sayın bazen. Alfred Hitchcock'un "39 Steps" (39 Basamak) filmini izleyin. Merdiven çıkarken sigara içmeyin. Merdivenden düşmeyin. Yürüyen merdivenlerin sağında durun, ama solda duranları da itmeyin. Nasıl olsa merdiven çıkıyor. Ayrıca basamakları çıktım, bitirdim, kurtuldum diye fazla sevinmeyin. Çünkü her çıkışın bir inişi vardır.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: merhabalar...
Gönderen: Fulya Engin / İstanbul/Türkiye
24 Şubat 2005
Değişik bir yana çeken yazıları seviyorum . Tarlada duran iki domatesin konuşmasını , bir insanın atladığımız bir nesneye önem ve sıklık açısından işaret etmesini... Çünkü bu yazılarda sizlerin neleri gördüğünü , nelere dikkat verdiğini görüp , kendimden başka birinin aklına tanıklık ediyorum. Aslında sevdiğim yazılar değil benim , yazılardaki insanın ruhunu görmek sanırım. Gel gör ki bir yazıyı beğenmek ile o yazının bütünlüğünün olup olmaması , başarılı olması aynı şey değil. Konu açısından dikkat çekilen noktaları , verilen örnekleri , dağıtılıp işaret edilen alanları doyurucu buldum. Ancak yazınızın bir yerinde " yeditepe üstüne " demişsiniz , bunun yerine üzerine demek sanki bir uzay üssü / ... üssü çağrışımından uzak tutacaktır cümlenizi. Ortalarına doğru yazının sonuna geldiğimi sandığımda ise , yeniden bir başlangıç yapıyormuş gibi konuya bakındığınızı fark ettim.Ve bir çırpıda değilde , ayrı zamanlarda yazıdığınız yazılardan birleştirmiş olabileceğinizi düşündüm. Zaman zaman kendi yazılarımda da birleştirme yaptığımda ve yazıyı okuduğumda fark ettigim bir kopukluk bu. Yazıyı yazan ben olsam şu hali ile okuduktan sonra ; bütünlüğü ve fikir dizimini gözden geçirirdim .Saygılar..

:: hayat yumağı
Gönderen: Recep Akkaya / İstanbul/Türkiye
24 Şubat 2005
Onlar ruhumuzun derinliklerine kadar lime lime işlemiş, yaşamımızın bir parçası haline gelişken görmezden gelemeyiz merdivenleri, hayat çizgimizin her hangi bir anında basamakların birini atlasarsak bir şeyler eksik olmaz mı yaşadıklarımızdan, bir şeyler yanlış olmaz mı, sonrasında çorap söküğü gibi üstümüze umutsuzluk bulutu çökmez mi? Merdivenleri sayalım, onları sevelim, bize hayat denen lüzümsuz ve anlamsız şeyin ne kadar çetrefilli yumak olduğunu anımsattığı için..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Oda ve Kadın

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dar Alan [Şiir]


popo gommes kimdir?

tanıtamam yazarım

Etkilendiği Yazarlar:
yok


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © popo gommes, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.