Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Anı…3 adet Deneysel…3 adet Fantastik…2 adet Bilim Kurgu…2 adet Modern… 1 adet Beklenmedik…1 adet Sevgi ve Arkadaşlık…1 adet Yazılarına yapılan yorum: 0 Peki Ayşegül Engin kimdir? Hiçbir fikrim yok. Adının Ayşegül olduğundan öte.. Bunu belirtmemin iki sebebi var. Birincisi, bu yazımı olur da biri okursa Ayşegül Ergin’i tanıdığımı düşünebilir, ya da bir arkadaşlığımız olduğunu… Yoksa insan tanımadığı birinin yazdığı öyküleri okuyup – hadi okudu – bir de niye üzerine kendince bir değerlendirme yazısı yazsın ki; hele bahsettiğimiz bu insan ünlü veya hatırı sayılır bir yazar değilse? İşte bu sorunun cevabı tam da benim yukarda Ayşegül Ergin’i tanımadığımı belirtmemdeki ikinci sebeptir: Yazı kıvamında ise ilgiyi ve özeni hak eder. Aslında son noktanın arkasına sıkıştırdığım beylik cümle ile anlatmak istediğimi pek net ifade edemedim. Belki bu bendeki kendime okuma disiplini kazandırma gayreti… Peki Ayşegül Engin’i nasıl keşfettim? Keşif, burada pek ağdalı ve iddalı durdu biliyorum! Fakat öyle hissediyorsam, bunu sizden saklamaya ne gerek var? Tesadüfen.. Evet, evet..tamamen tesadüfen keşfettim kendilerini. İlk okuduğum yazısı Bir Oyun Denemesi idi. Ne zamandır oyun okumamıştım. Hemen daldım. Yazıyı kağıda döktüm (zira ekran karşısında yazı yazmak ne kadar kolay ve hoşuma gitse de, bir yazıyı ekrandan okumak o kadar zulum geliyor) ve yolda eve giderken okudum. Çok beğendim oyunu. Oyunun altında kendini anlattığı bölümdeki samimiyeti görünce, tüm yazılarını okumalıyım dedim. Ama doğruyu söylemek gerekirse sadece öykülerini okuyabildim. Denemelerini okumak için sabırsızlanıyorum. Şu an bile internete tekrar bağlanıp denemelerini de kağıda döksem mi acaba diye düşünüyorum. Off, daha eve gideceğim. Yok en iyi bu yazıyı bitirmek, bağlanıp izedebiyat’a göndermek ve hiç oyalanmadan işi terk etmek. Saat 22:18 ve ben daha gidip yarınki maçların genel bir değerlendirmesini yapacağım, sonra da kallavi bir “iddaa” kuponu dolduracağım. Ayrıca “iddia” değil midir doğrusu? Neyse, ben yine Ayşegül Ergin’e döneyim. Zaten bendeki en büyük eksiklik bu, tali yollara sapmaya bayılırım; yap değerlendirmeni kalk git. Yok! Şöyle bir konuyu dağıtmadan vallahi olmaz. Maazallah ben bir roman yazmaya başlasam korku diye başlar, mizaha dalar, drama bir merhaba der ve şiirle bitiririm. Hepsinde ehil olduğumdan değil, hiçbirinde ehil olmadığımdan…. Peki Ayşegül Engin ne anlatıyor? İçindeki muzipliği anlatıyor Ayşegül Engin (bundan sonra kısaca A.E) , afacan ve zeki bir çozuğa hüzün ile ekürisi yalnızlığı katın, işte size A.E. İsterseniz bunu A.E’ye sorun, inkar edecektir çok samimi değilseniz. Hep yaptığı gibi (ya da yaptığını zannettiği gibi) saklayacaktır yastığının altına. Oysa zaman ilerliyor ve A.E bunu çok derinlerinde hissediyor. Üzülmeyin A.E, yalnız değilsiniz dersem, çok mu sıradanlaşırım. Ya öyleysem… Peki A.E nasıl anlatıyor? Düz yazıyla. Geyik yapmıyorum, gerçekten nokta atışlar yapıyor. Türk dilinin en vurucu örnekleri keskin, kısa ve dümdüz ilerleyenlerdir. Bknz: Yaşar Kemal. Peh, bunu okuyan sizlerde sanacaksınız ki Yaşar Kemal’i çok iyi tahlil edebilecek kadar okumuşluğum vardır. Yalan. Yok öyle bir şey. Okuduğum tek kitabı Ağrı Dağı Efsanesi’dir….(en ince kitabı) Peki A.E hangi yollara başvuruyor? Kişileştirme en sevdiği oyun A.E’nin. Eğer siz de bir silgi ile kalemin, kalemtraş ile çöp kovasının diyaloglarını merak ediyorsanız A.E de aradığınızı bulabilirsiniz. Hele bir de tabloların kapışması ve “ahmet”i okursanız kendinizi şanslı hissedin, zira ben öyle yaptım. Ne oldu biliyor musunuz? Bildik bir kadın öyküsünü girizgahında A.E şöyle diyor: “…bu öyküyü sanki gözlerinizin önünde birebir canlanıyormuş da siz elinizde bir içecekle, keyifle ve merakla izliyormuşsunuz gibi kurgulamak niyetindeyim…bunu yapmaya çalışırken saçmalarsam, beni hoş görmeyin…” Ve ben bu cümleyi okurken – affınıza sığınarak söylüyorum – yüznumarada büyük abdestimi alıyordum. Eminim A.E bu kadarını kurgulamamıştı. Aslında biliyorum bu çok züppece, helada bir şey okumak; ne yani “kahretsin o kadar çok seviyorum ki okumayı, işyerinde helada bile okuyorum mu?” demek oluyor bu? Böyle gözüksede inanın değil. Sadece bazen çıkmam uzun sürüyor ( zaman zaman herkesin başına gelmez mi bu? ) ve canım sıkılıyor. Şimdi aranızda “Türk’ün aklı..” diyenler çıkabilir. Haklıdırlar efendim… A.E’nin en sevdiği şeylerden biri de kedilerdir. Kendisi doğuludur. Bir kına gecesinde hiç istememesine rağmen benim memleketimin bir havası çaldığında oynamışlığı bile vardır. Bazen kendini “sevim” in yerine koyar ve hala yazıyor olduğunu görür. Muziptir, mizah gücü gelişmiştir ve bu yönü gelişmemişleri pek sevmez (bknz: sevim’in dilek’e bakışlarına) Zaman zaman küçük dil yanlışları yapar, iki adama bahçelerden “özenle” çiçek yoldurur, yada uzay gemisinin “dışa açılan” penceresi vardır; ama bunlar benim gibi kıskançların haricindeki hüsn-ü niyetliler tarafından pek fark edilmez. Peki ben ne yapıyorum? Hasetimden çatlıyorum. Evet edebiyat dünyasında hep olan ama kaba kaçar diye pek dile getirilmeyeni yapıyor ve bunu ilan ediyorum. Tam orta yerimden çatladım, A.E’nin yazılarını okurken. Bazı kelimelerin yanyana gelişleri hiç bu kadar hoşuma gitmemişti. Tamam, abarttım. Çok daha güzellerini okudum. Ama kimse kusura bakmasın, izedebiyat’tın çıtasını yükselten cümleler, paragraflar ve nihayetinde yazılar okudum bu akşam, paydos saatinden bu saate kadar. Sona neyi mi saklıyorum? “benim bahçemin canı sıkılıyor mu?” yu… Koca bir romanın taslağı duruyor burada. Harikulade… Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. torkunc
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © torkunc, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |