..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > torkunc




10 Aralık 2004
İzedebiyat'tan Ayşegül Engin"in Öyküleri Üzerine  
torkunc
Peki Ayşegül Engin kimdir? Hiçbir fikrim yok. Adının Ayşegül olduğundan öte..


:FADI:
Bugün itibari ile (10.12.2004) Ayşegül Hnm’ın Öykü kategorisindeki yazıları 13 (onüç) adet. Bunların dağılımı ise şu şekilde:

Anı…3 adet
Deneysel…3 adet
Fantastik…2 adet
Bilim Kurgu…2 adet
Modern… 1 adet
Beklenmedik…1 adet
Sevgi ve Arkadaşlık…1 adet

Yazılarına yapılan yorum: 0

Peki Ayşegül Engin kimdir?

Hiçbir fikrim yok. Adının Ayşegül olduğundan öte.. Bunu belirtmemin iki sebebi var. Birincisi, bu yazımı olur da biri okursa Ayşegül Ergin’i tanıdığımı düşünebilir, ya da bir arkadaşlığımız olduğunu… Yoksa insan tanımadığı birinin yazdığı öyküleri okuyup – hadi okudu – bir de niye üzerine kendince bir değerlendirme yazısı yazsın ki; hele bahsettiğimiz bu insan ünlü veya hatırı sayılır bir yazar değilse? İşte bu sorunun cevabı tam da benim yukarda Ayşegül Ergin’i tanımadığımı belirtmemdeki ikinci sebeptir: Yazı kıvamında ise ilgiyi ve özeni hak eder.

Aslında son noktanın arkasına sıkıştırdığım beylik cümle ile anlatmak istediğimi pek net ifade edemedim. Belki bu bendeki kendime okuma disiplini kazandırma gayreti…

Peki Ayşegül Engin’i nasıl keşfettim?

Keşif, burada pek ağdalı ve iddalı durdu biliyorum! Fakat öyle hissediyorsam, bunu sizden saklamaya ne gerek var?

Tesadüfen.. Evet, evet..tamamen tesadüfen keşfettim kendilerini. İlk okuduğum yazısı Bir Oyun Denemesi idi. Ne zamandır oyun okumamıştım. Hemen daldım. Yazıyı kağıda döktüm (zira ekran karşısında yazı yazmak ne kadar kolay ve hoşuma gitse de, bir yazıyı ekrandan okumak o kadar zulum geliyor) ve yolda eve giderken okudum.

Çok beğendim oyunu. Oyunun altında kendini anlattığı bölümdeki samimiyeti görünce, tüm yazılarını okumalıyım dedim. Ama doğruyu söylemek gerekirse sadece öykülerini okuyabildim. Denemelerini okumak için sabırsızlanıyorum. Şu an bile internete tekrar bağlanıp denemelerini de kağıda döksem mi acaba diye düşünüyorum. Off, daha eve gideceğim. Yok en iyi bu yazıyı bitirmek, bağlanıp izedebiyat’a göndermek ve hiç oyalanmadan işi terk etmek. Saat 22:18 ve ben daha gidip yarınki maçların genel bir değerlendirmesini yapacağım, sonra da kallavi bir “iddaa” kuponu dolduracağım. Ayrıca “iddia” değil midir doğrusu?

Neyse, ben yine Ayşegül Ergin’e döneyim. Zaten bendeki en büyük eksiklik bu, tali yollara sapmaya bayılırım; yap değerlendirmeni kalk git. Yok! Şöyle bir konuyu dağıtmadan vallahi olmaz. Maazallah ben bir roman yazmaya başlasam korku diye başlar, mizaha dalar, drama bir merhaba der ve şiirle bitiririm. Hepsinde ehil olduğumdan değil, hiçbirinde ehil olmadığımdan….

Peki Ayşegül Engin ne anlatıyor?

İçindeki muzipliği anlatıyor Ayşegül Engin (bundan sonra kısaca A.E) , afacan ve zeki bir çozuğa hüzün ile ekürisi yalnızlığı katın, işte size A.E. İsterseniz bunu A.E’ye sorun, inkar edecektir çok samimi değilseniz. Hep yaptığı gibi (ya da yaptığını zannettiği gibi) saklayacaktır yastığının altına. Oysa zaman ilerliyor ve A.E bunu çok derinlerinde hissediyor. Üzülmeyin A.E, yalnız değilsiniz dersem, çok mu sıradanlaşırım. Ya öyleysem…

Peki A.E nasıl anlatıyor?

Düz yazıyla. Geyik yapmıyorum, gerçekten nokta atışlar yapıyor. Türk dilinin en vurucu örnekleri keskin, kısa ve dümdüz ilerleyenlerdir. Bknz: Yaşar Kemal. Peh, bunu okuyan sizlerde sanacaksınız ki Yaşar Kemal’i çok iyi tahlil edebilecek kadar okumuşluğum vardır. Yalan. Yok öyle bir şey. Okuduğum tek kitabı Ağrı Dağı Efsanesi’dir….(en ince kitabı)

Peki A.E hangi yollara başvuruyor?

Kişileştirme en sevdiği oyun A.E’nin. Eğer siz de bir silgi ile kalemin, kalemtraş ile çöp kovasının diyaloglarını merak ediyorsanız A.E de aradığınızı bulabilirsiniz. Hele bir de tabloların kapışması ve “ahmet”i okursanız kendinizi şanslı hissedin, zira ben öyle yaptım.

Ne oldu biliyor musunuz? Bildik bir kadın öyküsünü girizgahında A.E şöyle diyor: “…bu öyküyü sanki gözlerinizin önünde birebir canlanıyormuş da siz elinizde bir içecekle, keyifle ve merakla izliyormuşsunuz gibi kurgulamak niyetindeyim…bunu yapmaya çalışırken saçmalarsam, beni hoş görmeyin…” Ve ben bu cümleyi okurken – affınıza sığınarak söylüyorum – yüznumarada büyük abdestimi alıyordum. Eminim A.E bu kadarını kurgulamamıştı. Aslında biliyorum bu çok züppece, helada bir şey okumak; ne yani “kahretsin o kadar çok seviyorum ki okumayı, işyerinde helada bile okuyorum mu?” demek oluyor bu? Böyle gözüksede inanın değil. Sadece bazen çıkmam uzun sürüyor ( zaman zaman herkesin başına gelmez mi bu? ) ve canım sıkılıyor. Şimdi aranızda “Türk’ün aklı..” diyenler çıkabilir. Haklıdırlar efendim…


A.E’nin en sevdiği şeylerden biri de kedilerdir. Kendisi doğuludur. Bir kına gecesinde hiç istememesine rağmen benim memleketimin bir havası çaldığında oynamışlığı bile vardır. Bazen kendini “sevim” in yerine koyar ve hala yazıyor olduğunu görür. Muziptir, mizah gücü gelişmiştir ve bu yönü gelişmemişleri pek sevmez (bknz: sevim’in dilek’e bakışlarına)

Zaman zaman küçük dil yanlışları yapar, iki adama bahçelerden “özenle” çiçek yoldurur, yada uzay gemisinin “dışa açılan” penceresi vardır; ama bunlar benim gibi kıskançların haricindeki hüsn-ü niyetliler tarafından pek fark edilmez.

Peki ben ne yapıyorum?

Hasetimden çatlıyorum. Evet edebiyat dünyasında hep olan ama kaba kaçar diye pek dile getirilmeyeni yapıyor ve bunu ilan ediyorum. Tam orta yerimden çatladım, A.E’nin yazılarını okurken. Bazı kelimelerin yanyana gelişleri hiç bu kadar hoşuma gitmemişti. Tamam, abarttım. Çok daha güzellerini okudum. Ama kimse kusura bakmasın, izedebiyat’tın çıtasını yükselten cümleler, paragraflar ve nihayetinde yazılar okudum bu akşam, paydos saatinden bu saate kadar.

Sona neyi mi saklıyorum?

“benim bahçemin canı sıkılıyor mu?” yu… Koca bir romanın taslağı duruyor burada. Harikulade…

Teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
torkunc

.Eleştiriler & Yorumlar

:: çok güzel olmuş
Gönderen: kader tunç / Ankara/Türkiye
23 Haziran 2006
Ben uzun süredir izedebiyat okuru ve bi zamanlarda yazarı olmaya çalıştım ama 1 hafta önce tüm yazılarımı sildim.:( bir kitle oluşturmak çok zor.Ben hemen hemen herkesin yazılarını okumaya çalıştım özellikle Binnur Edisan Kamuran Esen ve Tayyibe Atay'ı takip ediyorum. ... ve yeni yeni kişileri de keşif ediyorum sizin de bu kıvrak zekanıza hayran kaldım açıkçası bundan sonra sizin yazılarınızı da takip edeceğim.sevgilerimle

:: Nasıl yani?
Gönderen: Gültekin BAYIR / İstanbul/Türkiye
17 Mayıs 2005
Pompinim benim :) :Seni tanıma keyfini çoook eskilerden beri yaşıyo olmak ne güzel bişi diye düşündüm :) Ömrün bol olsun emi :)

:: Bazen okumak yazmaktan da zordur...
Gönderen: Sihem Tachouli / İstanbul/Türkiye
15 Aralık 2004
İlginiz takdire değer... Haklısınız aslında bu izedebiyatta sadece Sayın A.E.'nin başına gelen birşey değil,bu burada yazan bir çok insanın başına gelen birşey...Eğer izedebiyatta yazıyorsak aslında okumaya da zaman ayırmamız gerek,tıpkı kendi yazılarımızın okunmasını onlara yorum gelmesini,kütüphanelere eklenmesini sabırsızlıkla beklediğimiz gibi bu özeni başkalarına da göstermemiz gerekiyor... ASlında bazen okumak yazmaktan daha zor oluyor,çünkü insan yazmaya başladığında bi şekilde seziyor arkadan gelecek cümleleri satırları,fakat okurken gözlerimizin start verdiği her satırda bir heyecan ve gelecek cümleleri bir an önce geçenlerle özleştirip onlara anlam verme kaygısını yaşıyoruz.. Çoğu yazıya henüz başlarda elveda ettiğimiz olmuyor değil,halbu ki yanlış..Okumak okumaktır,elbet bize katacağı bir iki kelimesi vardır her şiirin her düz yazının,bu yüzden tebrikler güzel bir noktaya değinip,güzel yazan sayın A.E'ye ne kadar haksızlık ettiğimizi bize hissettirmişsiniz... Saygılarımla Sihem TACHOULİ

:: merhaba
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
14 Aralık 2004
Merhaba; Ben Ayşegül Engin'i keşfedeli çooooook oldu.Bu konuda birincilik benim...........:)........Farkedilmek kadar, farketmek de takdire değer...........Teşekkürler güzel yazınız için...........Size ve Ayşegül Engin'e sevgiler........Kâmuran ESEN

:: Oleyyyy
Gönderen: Esra Baykal / İstanbul/Türkiye
14 Aralık 2004
:) Ayşegül Engin, benim kuzenim olup, en derininden ruh ikizim olmaktaktadır. Ailecek sevindik valla yazınıza. :) Yüreğinize sağlık :)

:: ....
Gönderen: Özgür Tanrıverdi / Elazığ/Türkiye
14 Aralık 2004
..."...afacan ve zeki bir çozuğa hüzün ile ekürisi yalnızlığı katın,..." Evet, özellikle kendi profilindeki çatışma cümleleri.. haklısınız ve aslında, bu güzel yaklaşımınız ve samimi cümleleriniz için de teşekkürler... Demek yazanlar diğer yazanları da en etkili şekilde değerlendirip eleştirebiliyorlarmış. Yaklaşımınız çok güzel ve etik... Burada yazılanlar hakkında doğrudan bir eleştiri ya da inceleme yazısı sanıyorum çok az... Oysa siz bunu gerçekten sanki, piyasadan bir kitabı ya da ünlü bir yazarı analiz ediyormuşçasına ciddi, itinalı ve samimi olarak yapmışsınız ki... Sayın Ayşegül ENGİN'in öykülerini aylar önce en azından birkaçını yeni eklenenlerde gördükten sonra okumuştum. Fakat belki de beni en çok heyecanlandıran, iki tablolnun farklı bi ryaklaşımla anlatıldığı yazı olmuştu... betimlemeler ve kişileştirmeler.. Teşekkürler tekrar ve yazınıza, kaleminize sağlık...

:: Kim önce keşfedecek diyordum...
Gönderen: Diren Yardımlı / İstanbul/Türkiye
14 Aralık 2004
Günün birinde kitapçı raflarında göreceğiz kendilerini. Hangi yayınevi önce keşfederse artık... İzEdebiyat yayınevi kurma yönünde yavaş yavaş adımlar atıyor, yetişirsek ilk biz keşfettik! diyebileceğiz belki. Diyemesek de kitap sayfalarından okumanın keyfi ve heyecanını yaşayacağız. Bundan öte bir şey istemek de istemiyoruz aslında...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


torkunc kimdir?

anlık parlamalardan öte değil yazdıklarım. . . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © torkunc, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.