..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Tugay




27 Ekim 2004
Kapı, Açılınca Yok Olur.  
Tugay
İstersen git, ama zorunda değilsin. İçin gidiyor sen kalıyorsun. Sen kalıyorsun için gidiyor. İyi, peki; seni yormuyor mu bu? Garip gelmiyor mu sana! Nedir o kendine koyduğun hedefler, idealler!? Yük gelmiyor mu sana? Geleceğini yaşamak istemiyor musun? H


:AIFD:
Tugay merhaba,
Beklenmedik bir zamanda sana yazmak istedim. Alışıldık olarak öksürüktür, nezledir, sonu bir şey yapmama isteğidir; öyle beklenir. Tam da öyle beklenir mi bilmiyorum ya. Ben öyle beklendiğini zannederek büyüdüm. Bu zannetmeler uzun süre beni ya bir şey yapamam, hastayım’lara, hastayım, ama yaparım’lara sürükledi. Oraya buraya çekiştirik bir durum. Şimdi ne yapcaamı bilmeden, bilmem gerekmeden, hatta aklımdan günün ilk sigarasını içmek geçmiş gitmişken, bilgisayarda oyun var mıydılar sökün etmişken, folder’larım arasında sörf yapar iken! Sana yazdığım mektupları gördüm. Birdenbire değil, oturdum (zaten oturuyordum!) ne yazacağımı bilmem gerekmeden.
Bu başka türlü bir hal yaa..

...

Tugay,
Yazma işini ciddiye alır almaz parmakların bir süre takıldı, için kilitlendi. Ciddiye alamaz oldun . Hiçbir şey eylemin kendisinden güçlü olamaz. Değişimi yapan eylemin kendisidir. Değişim olsun diye değil. Eylemin başlangıcı sonunu bildirmez, yönünü belki..
Sevgili Tugay,
Sana sonuna kadar destek olacağım. Kimse sana benim kadar destek olamaz. Tabii sen istedikçe, sen istemezsen bu dünya dönmez olur, en azından akışını kaybeder, kendini bilmez olur. Sen içinde yanan ateşin ortasına oturmaya karar verdin. İyi de ettin. Tabii şaşkınlık da yaşıyorsun. Olabilir, doğaldır. Rahat bırak. Kaçan bir şey yok. Eylemin göbeğinde oturuyorsun. Ne yapacağını bilemediğinde bile. O an senden , sen o andan kaçmış oluyorsun. O an senin olamıyor. Bırak, boşver sana öyle öğretildi diye başarmak büyük şeyler yapmak zorunda değilsin. İçindeki ateşe bak. Öylece, öylesine, sen sensin, kutsal, güçlü, dingin, sevilesi, kucakla kendini; okşa. Sevgin tüm sevgilerin toplamından iyi gelecek sana. Senin varlığının mutlu ettiği insanları düşün. Sen, kendini onları mutlu ettiğin kadar mutlu ediyor musun? Ne soru ama! Karşılaştırmalar başladı. Şu an yorgun hisediyorsun, olacak o kadar. Alışık değilsin ne zamandır kendini bırakmaya. Pişmanlık değilse bile, ne yapıyorum ben’ler ufaktan gelmeye başladı. Karşı durma. Karşı duruş enerji ister. Barajlar kurmaya devam mı edeceksin? Yoksa bırakıp yolunda aksın diye tüm kapakları açacak mısın?
Dalgalar geliyor. Üstünde kalabilmek, yükü hafifletmeye bağlı. Yükünü bıraktın mı? Yoksa ilk bir-iki hamleden sonra duralayıp kamburuna kambur katmasına izin mi vereceksin?
Boşver bırak, bunu da bırak. Böyle söylenerek olmuyor pek. Sana söyleyebileceğim, kendine saygı duy, saygı duyulası olduğunu, hiçbir şey yapmasan da sevilesi olduğunu, varoluşun tüm özelliklerini taşıdığını, yalnızca hazır olmadığın taraflarını göremediğini söyleyebilirim. Söyle bana kendinle aran nasıl? Bir yerlere, öylesine bir yerlere gidiyor musun kendinle? Tutuyor musun kendini? Onun arkasından bu, öbürünün arkasından da şu gelsin diye plan, hesap vs yapıyor musun? Haklısın korku çok yaygın. Ya ne yapacağımızı şaşırırsak n’aaparız biz!! Di’mi! Üstelik hedef planlarımızı geçekleştiremeyiz. Aklın mı karışıyor? İyidir. Hem zaten sen, aklın karışmasın diye uğraşıp dururken daha da karıştırmadın mı aklını?! Yapabileceğin fazla bir şey yok. Ya yaşamayı seçeceksin, ya yaşamayı.
Hadi bakalım gene keskinlik! Ne işe yarıyorsa. Doğada hiçbir şey bu kadar keskin değil. Netleşme dediğin şey hayatı dışarıda bırakma anlamına da gelebilir. Bak, yalnızca bak. Bakışın kendisi ol. İçin gitsin. Ötesi kendiliğinden geliyor.
Güzel bakışın içinde eriyiver, sıralamayı, hesap yapmayı bırak. Önceliklerini unut dağıl git demiyorum sana. Bir bakışta eriyemedikten sonra sana ne etki edebilir. Seni ne var edebilir. Bırak kendin olasın. Zaten öylesin. Ama işte insan çekiştirmeden duramıyor. Varoluşun en güzel tarafı sürekli bi taraflara çekiştiirmece ki varolduğunu zannedesin. Gülmek bile gelmiyor içimden. Ordasın, varsın bir yerlere gitmek zorunda değilsin. İstersen git, ama zorunda değilsin. İçin gidiyor sen kalıyorsun. Sen kalıyorsun için gidiyor. İyi, peki; seni yormuyor mu bu? Garip gelmiyor mu sana! Nedir o kendine koyduğun hedefler, idealler!? Yük gelmiyor mu sana? Geleceğini yaşamak istemiyor musun? Her tarafı belirlenmek istenmiş bir geleceği nasıl yaşayabilirsin. Bu kadar belirlenmiş bir geleceğin şimdisi olur mu? Yüklenme kendine-demekle olmuyor, ama “yüklenme kendine”. Sevgililerine bırak, ki başta kendinsin. Gevşe, hayat sana yeterince hareket sunuyor. Durduğun yerde bile sonsuza dek dansedebilirsin. Sarılacaklarına sarıl tam da içinden geldiğinde. 4 taksit mi, yoksa peşin mi ödeyeceksiniz? Yok ya böyle bir şey. O an sarıldın sarıldın, yoksa geçti. Hiçbir sarılma, ötekinin yerini tutamaz, başka çünkü. Kilimin bütün ilmekleri başka yerde. Birini öbürünün yerine koy bak. Dokumak, dokunmaktır. Dokunmaya cesaret ettiğinde, onca zamandır kapalı duran kapıların yerinde yeller estiğini göreceksin. Kapılara ne oldu. Onca zamandır girmeye cesaret edemediğin kapılara! Nereye gittiler? Onlar korkularının hollogramıydı. Korkuların kıvranması, kapıları çoğaltıyordu, kapalı kapıları. Kapı, açılınca yok olur.
Kendini sev, saygı göster. Bil ki sen, sensiz sen olamazsın. Varlığını kutla. Korkuların olabilir, onları da sevmeyi unutma. Onlar sana varoluşuna dönüşte cesaret kapısını açacak olanlardır.
Hoşca ol.
Tugay



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Yerime Benim Hayatımı

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kekeça ve Oyun


Tugay kimdir?

Anlatmak, olabilecek bütün yollarla, araçlarla anlatmak çekiyor beni. "Bütün" yolları deniyor muyum? Yoo! Yalnızca artık alışmış olduğum ve biraz da kapıkomşum yollar. Müzikle uğraşıyorum. Belki yaşıyorum demek daha doğru. . Müzikle yaşadıkça, kıyısında kalmış hissettiğim olmuyor da değil.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Tugay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.