..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > öykü yılmaz




29 Ağustos 2004
İlk Okul Günü  
öykü yılmaz
Annemin beni terk edip, o soğuk sınıfta tanımadığım bir sürü ağlamaklı yüz ile başbaşa bırakmasıyla, bir daha çıkmamak üzere yerleşti içime terk edilme duygusu


:BDFA:
Yalnızlık ve terk edilme duygusunun nasıl bir şey olduğunu “ilk” okul günü öğrendim. Annemin beni terk edip, o soğuk sınıfta tanımadığım bir sürü ağlamaklı yüz ile başbaşa bırakmasıyla, bir daha çıkmamak üzere yerleşti içime terk edilme duygusu. Okulda değil de bir cenaze töreninde gibiydik. Siyahlar içinde ağlayan yüzlerce küçük insan. O gün geçmişimizi, oyuncaklarımızı ve özgürlüğümüzü gömmüştük. Sorumsuz yaşamımızın son günüydü ilkokulun ilk günü. Akşam eve döndüğünüzde “aman aman benim çocuğum büyümüşte okullu olmuş” gibi şirinliklerle size okulu sevdirmeye çalışan ailenize karşı surat asıp “gitmiycem işte” diye ne kadar diretirseniz diretin, ertesi gün yine okulun bahçesinde öylece kalakalırdınız. Geleceğin hamalları olacakmışsınız gibi tüm müfredatta sırtınıza yüklenirdi.Bu durumun okulun ilk zamanları olması ile hiçbir ilgisi yoktur çünkü hocanız hiçbir zaman ders programı yapmayı akıl edemez ve sizde hergün tüm müfredatı getirip götürürdünüz. Sırtınızdaki ağırlık bununla da bitmez, beslenme çantası, suluk, eğer mevsimlerden kış ise atkı, bere ve seneye de giyer diyerek alınan bir beden büyük kabanın ağırlığı ile kendinizi “Atlas” gibi hissedersiniz çünkü sizde sırtınızda bir dünya şey taşırsınız.
Ali topu at, Oya topu tut ile devam eden ve bitmek bilmeyen bir dönemdi ilkokul. Dışarıda hava günlük güneşlikken sen sınıfta oturup milletin topu atıp tutmasını okurdun. Aslında bu özendirme yöntemiyle çocuklar okul biter bitmez çantayı bir kenara fırlatıp top oynamaya gider, akşamda yorgun olduğundan ders çalışamaz ve bir dönem böylece biterdi.
Yeni oyuncaklarımızı ise kırtasiye malzemeleri oluştururdu.Üstünde bir sürü düğmesi olan kalem kutularının düğmelerine basmakla geçerdi bütün dersler. Düğmeli kalem kutularına sahip olmasanız bile ailenizin size aldığı kokulu kalemleri tüm ders boyunca açarak eğlenebilirdiniz. Kokulu kaleminizin artıkları ile çöp kovasındaki mandalina kabuklarını birleştirmek suretiyle de tüm sınıfı kokutabilirdiniz.İlk teneffüs ile son teneffüs arasında okul bahçesinde koştururken, sizi komik bir çiçek gibi gösteren beyaz yakanızın kopçası mutlaka kopardı. Bu kancaları sağlam yapmak kimsenin aklına gelmediğinden siz annenizden mütemadiyen azar işitirdiniz ama işittiğiniz azar bunla da kalmazdı. Bütün hafta üstüne tebeşir tozu, ayran, tekme izi bulaşan önlüğünüz her hafta yıkanır ve o yıkanma süresincede siz yine azarlanırdınız. İster kız çocuğu olun ister erkek çocuğu önlük altına yada pantolon içine giyilen yün külotlu çoraplardan kaçış yoktu sizin için. Siyah önlük altına giydirilen kırmızı yün külotlu çoraplar tüm gün boyunca kaşıntı yaptığından içinizdeki anarşist duyguları ortaya çıkarırdı. İlk kolyelerimizi de o zamanlar başlamıştık. Kolye uçları ise evin anahtarı ve yeşil silgiydi.
Adı üstünde işte! herşeyin ilkini orda öğrendik.Hayat bilgisi dersinde öğretilemeyen hayat, yıldızlı pekiyi kavramıyla tanışmamız, fiş defterleri, çalışkanlığımızdan dolayı aldığımız kurdeleler, okuma haftasının anlamsızlığı, yerli malı haftasında tükettiğimiz bozuk ürünler, küme çalışması, yıl sonu müsamereleri, aramızda para toplayalım da “örtmenimize” hediye alalım diyerek başlayan maceranın aramızda para toplayalım da şarap alalım kavramının temelini atması gibi. Evet tam bir travmaydı ilkokul yılları.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bırak Bana Masal Anlatma
Fütursuzca Zırvalamak Bu Olsa Gerek
Suçluluk Duygusu

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hep Bir "An" Meselesi midir Hayat?
Atasözü Değil! Otuz Ciltlik Ansiklopedi
Pazar Eziyeti

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bölük Pörçük Yaşam [Şiir]


öykü yılmaz kimdir?

bir demet papatya ile kalakaldım hikayelerde her hikayenin bir köşesinde yıpranan sayfalar arasında hep solardı elimdeki papatyalar

Etkilendiği Yazarlar:
oruç aruoba


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © öykü yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.