Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
*** Geceyi yaşayan insanların arasında kendine yer bulabilmek için ter döktüğü geceleri avuçlarıma bırakmış, onları hayretle sıkıyordum. Romanların anlatmadığı, şairlerin yaşamadığı şeylerdi bunlar. Terleyen avuçlarımın arasında kalbimi sıkıştıran bir anlamı vardı. Ancak, annesini arayan bir çocuğun gözlerinden yansıyan o tuhaf bakışlar anlatabilirdi bunu. *** Günler hep böyle gelip geçti. Savunmada kalan bir adam hep sustu, gözündeki hüzün kalıpları masaya yatırılıp sayfalara taşındı. Hüznün bilinmeyen yönlerini bu kalıplardan çıkardılar. Denek ve kontrol grupları oluşturdular. İstatistiki bilgiler sundular ve not düştüler: " Bir annenin evladına taşıdığı hüzün fotoğrafları bireyin kendini gerçekleştirmesine engel oluşturmaktadır. Bunun bireye yansıması suskunluktur. Susmak kendini ifade edememektir.” Savunmada kalan bir adamın söz söylememesinin altı çizildi. Bu suskunluğa davranış bozukluğu kalıpları arandı. Özel günler, seminerler düzenlendi. Hüzün kelimesinde odaklanıp hüzün terminolojisi geliştirdiler. *** Dışarıda uzun süren yağmurun getirmiş olduğu toprak kokusu vardı. Bu koku bizi ferahlatmıştı. Savunmada kalan adam uzun süren konuşmasını devam ettirdi: Gözleme dayalı süreçlerden geçtim. O zamanlar derin değildi bakışlarım. Hayatın bilinmeyen bir anlamı vardı… Ağladığımda gözyaşlarımın bir anlamı vardı... Yutkundu, derin derin baktı gözlerime: " Hüzün seanslarından geçtim adına hüzün terapileri deniyormuş… Veriler toplayıp sağaltım modelleri uyguladılar... Nokta koymam gerekiyormuş ... kentin sonuna, aşkın sonuna... kalbimin sonuna... her terapiden sonra avuçlarıma bir miktar nokta bırakıyorlardı ürpererek alıyordum onları. Sonra geceleri yatmadan önce noktalardan üç tanesini alarak özenle yerleştiriyordum gözlerime... Soğuk yüzler beliriyor... kalbimin yarıklarını geriyor geriyor… çıldıracak hale geliyordum. Sonra noktaları gözlerimden çıkartıyor... yavaş yavaş gevşiyordum. Bu bir müddet iyi geliyordu bana fakat yazamıyordum. Yazmam gerekiyordu yazamıyordum. " *** Söylenen sözlerin yankısı daha duyulmadan tekrar edilmeleri derin bir suskunluğun habercisiydi. Suskunluğa yenik düşmemek için konuşmuştu. O konuştuğu zaman gecede duracaktı biliyordum. Geceyi yaşatan ve yazan insanlar hep susmuşlar ve savunmada kalmışlardı. Anlamsız bakışların arasında konuşmak benim payıma düşmüştü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Faruk GÜRDOĞAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |