..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Seda Meşeli




4 Temmuz 2004
Otobüs Hileleri  
Seda Meşeli
Evinizin okulunuzdan uzak olması ne kadar da üzücü bir durum değil mi? Peki biraz da iyi tarafından bakmaya ne dersiniz : otobüsler ve otobüs hikayeleri...


:CGFA:
     
Servisten çıktığımdan beri yani yaklaşık bir buçuk senedir okuluma gitmek için otobüse binerim. Elbette otobüsü sırf okula ulaşmak için kullanmam, başka yerlere gideceğim zaman da odur ilk tercihim. Otobüsü sevmemin birçok nedeni var. Bir kere hızlı, rotası sabit, yalnızca belli yerlerde duruyor ve özellikle öğrenciler için son derece makul bir ücret talep ediyor. Ayrıca bu cüzi miktarı “akbil” denilen fevkalade teknolojik bir aygıtla ödeme imkanı sunuyor. Siz söyleyin şimdi insan bu paraya bir taşıttan daha ne bekleyebilir ki?Tamam bazen biraz (!) kalabalık olduğunu kabul ediyorum ama bu kadar iltifattan sonra “o kadar kusur kadı kızında bile bulunur” diyorum ve bu herşeyde bir kusur bulma huyunuzu şiddetle kınıyorum.
Uzun zamandan beri otobüsle bir ilişkim olduğunu (!) buraya kadar yazdıklarımdan anladınız. Eğer bir buçuk yılda okula gittiğim gün sayısını iki ile çarparsak (her gidişin bir dönüşü var elbet) şu ana kadar kaç kez otobüse binmiş olduğum sorusu on üzeri bilmem kaçlı, devasa bir sayıya tekabül eder. Öyle ki bu sayının hikayemiz için hiçbir önem taşımamaktadır.Bu gereksiz bilgiyi vermemin tek amacı size otobüsler hakkında, genç yaşıma rağmen, oldukça fazla deneyimim olduğunu göstermek ve birazdan anlatacaklarımı mantıklı bulma ihtimalinizi olabildiğince kuvvetlendirmektir.
Şimdi de size, o kimi kırmızı, kimi yeşil-mavi , kimi reklamlı, o dışarıdan ne kadar da masum görünen, o güler yüzlü ,şirin mi şirin ,o insana “hadi atla, asla pişman olmazsın” duygusu veren otobüslerin gerçeklerinden bahsedeceğim. O otobüs ki gerçek hayatın ta kendisi vardır içinde, sınıf ayrımcılığı da vardır kötü muamele de, hırsızlık da vardır taciz de,hakaret de, aşağılama da... Kimi zaman şefkat, güleryüz de...
Bir kere acemiler hemen çarpar göze. Gerek daha durağa gelmeden “Şoför bey sağda inebilir miyim?” demelerinden, gerek ayakta durma kabiliyetsizliklerinden,gerekse kapının üstündeki kırmızı düğmeye bastıktan sonra “ay acaba duracak mı?” diyen endişeli yüz ifadelerinden kolayca tanıyabilirsiniz onları. Artık otobüsün müptelası konumuna erişmiş diğer yolcular ise bu acemilere yardım etmek bir yana, “ohoo biz o yollardan geçeli çok oldu n’aber” diye bas bas bağıran bir tavır takınırlar her seferinde tarifsiz bir aşağılama ile.Fısıldaşırlar aralarında, sinsice güldükleri bile olmuştur kimbilir.Zavallı acemi de bu hareketlere hiç alınmaz, aksine sevinir bile, o da birkaç kez bindi mi otobüse, dalgaya alacaktır acemileri, gülecektir onlara, kendi acemilik günlerini anarak.
Bu acemi - müptela kısmını bir kenara bırakırsak, otobüstekileri duruş pozisyonlarına göre başlıca üç gruba ayırabiliriz: oturanlar, ayakta ama sabitler ve ayakta ama hareket halinde olanlar, yani göçebeler.Ben kendi adıma çoğu zaman oturanlar grubuna dahil olamadığımdan , ayakta ama sabit duranlardan olmayı,göçebe olmaya bin kez yeğlerim.Ayakta da olsam sırf bana ait mütevazı bir yerimin olması, o koltuk demirlerine sımsıkı tutunarak dışarıyı seyre dalmak olağanüstü bir güven verir bana.Oysa ki otururken öyle mi ,bir amcanın ya da teyzenin beni yerimden kaldırabilme riski, tıpkı bir yük gibi çöker üstüme.Ne oturmanın tadına varabilirim o zaman ne de dışarıdaki manzaranın.Göçebeleri ise hiç sormayın, onların durumu içler acısıdır.Onlar ki otobüsün ön tarafından gelen her yeni akbil sesinde bir adım daha ilerlemek zorunda olan zavallılar! Sürekli şoför tarafından ikaz edilip azarlanılan, kimi zaman da sövüp sayılan yine bu gruptur.Sakın abarttığım sanılmasın, yalancı konumuna düşmeyi hiç istemem,aslında az bile anlattım.Onlar için sorun olan biraz daha arkalara doğru ilerlemek değil.Ama acaba ilerlediğin yer nasıl bir yer, tutunacak yer var mı, bu sefer sırt sırta duracağın diğer göçebe nasıl biri? Sapık mı, manyak mı?Yoksa şizofren mi? Durup dururken seni bıçaklar mı? Lütfen bu ihtimalleri de göz önünde bulundurarak anlattıklarımı yargılayınız.İşte göçebeler böyle türlü sorunlarla uğraşırken, ayaktaki sabitler bir koltuğa yapışmış ve tam aşağısında oturan şahsın saç modelini inceleyerek şükrediyordur Tanrıya ona böyle bir mutluluk bahşettiği için.
Konumları her ne olursa olsun belli bir süre için aynı otobüste bulunanlar bir anlamda kader birliği de etmiş bulunurlar.O gün otobüsün bir uçurumdan yuvarlanıp içindeki herkesin öbür dünyaya yolculuk etmemiş olması, bunun gerçekleşme olasılığının küçümsenmesini gerektirmez.Böyle bir ihtimal vardır ve sanmayınız ki tahmin ettiğiniz kadar küçüktür. Ama gelin görün ki aslında kader birliği etmiş bu insanlar birbirlerine etmediklerini bırakmazlar. Ayağa basmalar mı dersiniz, itişip kakışmalar, birbirinin üzerine düşmeler mi... Bu noktada konumun da pek önemi kalmaz, pekala ayakta ama sabit duran biri, bir göçebeye canice çelme takabilir,evet emin olun bunu yapabilir.
Otobüs son durağa yaklaşıyor ve hikayemiz de sona elbette.Şu ana kadar hiç otobüse binmemiş olsanız bile içinde ne gibi oyunlar döndüğünü az buçuk anladınız.Her zaman temkinli olunuz.Çabuk düşünüp doğru karar veriniz.Şoförle münakaşa etmeyiniz.Ayakta iseniz düşmeyiniz, düşseniz bile düşmemiş numarası yapınız.Size arkadan uzatılan akbilleri öne geçirirken yere ve pencereden düşürmemeye gayret ediniz.Bayanlar otobüse etekle binmemeye özen gösteriniz.Eğer tek boş koltuk kalmış ve siz otobüse iki kişi binmişseniz acele davranınız, hatta koşunuz,gerekirse kavga ediniz.Her daim “bu otobüsü ben yarattım” ya da “bu otobüs bensiz bir metre ilerleyemez” havasında olunuz.Bu naçizane önerilerime uyarsanız inanın çok iyi bir otobüs yolcusu olacaksınız.Ha bir de sakın insanları izlemeyi ihmal etmeyiniz.Otobüsü seviniz.




.Eleştiriler & Yorumlar

:: Bu konuyu bende çok severim
Gönderen: Utku Koçak / Diğer/Çek Cumhuriyeti
12 Temmuz 2006
Yazınızı gayet hoş buldum. Tarzınız benimkine benzediği için dikkatimi çekti. Bu konuyu bende daha önce bir çok kez kaleme aldım. Size 'Münasip bir Yerde İnebilirmiyim?' ve 'Maganda Yanı, Teker üstü' yazılarımı okumanızı tavsiye ediyorum. Beğeneceğinizi düşünüyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum. Prag Fatihiniz Utku KOÇAK

:: Hoş...
Gönderen: Gözde Meşeli / İstanbul/Türkiye
5 Ağustos 2005
Tebrikler.Gerçekten çok hoş ve akıcı bir yazı.(Eminim yeni yazacağın yazılar da öyle olacak ;))

:: samimi ve akıcı
Gönderen: elsen ece tokat / İstanbul/Türkiye
26 Şubat 2005
seda meşelinin bu hikayesine bir tesadüf eseri denk geldim ve okuyunca sanki onu yıllardır tanıyorum hissine kapıldım, duygularını ifade etmede sahip olduğu başarı beni şaşırttı. sanki konuşur gibi, karşımıza geçip bize bir şeyler anlatır gibi yazıyor, bu da onun anlatımına bir sıcaklık katıyor. kendisini tebrik ederek yeni yazılarını sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek istiyorum. (gerçek dostlar birbirlerini en çok affedenlerdir.)

:: Güzel
Gönderen: Saim Saban / İstanbul/Türkiye
26 Şubat 2005
Harika gözlemler ve güzel bir dil... Ellerinize sağlık ve devam...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Seda Meşeli kimdir?

1987 ‘de İstanbul’da doğdum ,Rami’de büyüdüm ve hala İstanbul’un bu pek bilinmeyen semtinde yaşamımı sürdürüyorum. Galatasaray Lisesi’nde öğrenimime devam ediyorum. Öyküler yazıyorum ara sıra ve onları paylaşmak istiyorum herkesle belki birileri kendinden birşeyler bulur diye yazdıklarımda. . . Ne mutlu olurum o zaman. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Sülhi Dölek, Albert Camus, Mina Urgan, Nazım Hikmet


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seda Meşeli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.