Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Servisten çıktığımdan beri yani yaklaşık bir buçuk senedir okuluma gitmek için otobüse binerim. Elbette otobüsü sırf okula ulaşmak için kullanmam, başka yerlere gideceğim zaman da odur ilk tercihim. Otobüsü sevmemin birçok nedeni var. Bir kere hızlı, rotası sabit, yalnızca belli yerlerde duruyor ve özellikle öğrenciler için son derece makul bir ücret talep ediyor. Ayrıca bu cüzi miktarı “akbil” denilen fevkalade teknolojik bir aygıtla ödeme imkanı sunuyor. Siz söyleyin şimdi insan bu paraya bir taşıttan daha ne bekleyebilir ki?Tamam bazen biraz (!) kalabalık olduğunu kabul ediyorum ama bu kadar iltifattan sonra “o kadar kusur kadı kızında bile bulunur” diyorum ve bu herşeyde bir kusur bulma huyunuzu şiddetle kınıyorum. Uzun zamandan beri otobüsle bir ilişkim olduğunu (!) buraya kadar yazdıklarımdan anladınız. Eğer bir buçuk yılda okula gittiğim gün sayısını iki ile çarparsak (her gidişin bir dönüşü var elbet) şu ana kadar kaç kez otobüse binmiş olduğum sorusu on üzeri bilmem kaçlı, devasa bir sayıya tekabül eder. Öyle ki bu sayının hikayemiz için hiçbir önem taşımamaktadır.Bu gereksiz bilgiyi vermemin tek amacı size otobüsler hakkında, genç yaşıma rağmen, oldukça fazla deneyimim olduğunu göstermek ve birazdan anlatacaklarımı mantıklı bulma ihtimalinizi olabildiğince kuvvetlendirmektir. Şimdi de size, o kimi kırmızı, kimi yeşil-mavi , kimi reklamlı, o dışarıdan ne kadar da masum görünen, o güler yüzlü ,şirin mi şirin ,o insana “hadi atla, asla pişman olmazsın” duygusu veren otobüslerin gerçeklerinden bahsedeceğim. O otobüs ki gerçek hayatın ta kendisi vardır içinde, sınıf ayrımcılığı da vardır kötü muamele de, hırsızlık da vardır taciz de,hakaret de, aşağılama da... Kimi zaman şefkat, güleryüz de... Bir kere acemiler hemen çarpar göze. Gerek daha durağa gelmeden “Şoför bey sağda inebilir miyim?” demelerinden, gerek ayakta durma kabiliyetsizliklerinden,gerekse kapının üstündeki kırmızı düğmeye bastıktan sonra “ay acaba duracak mı?” diyen endişeli yüz ifadelerinden kolayca tanıyabilirsiniz onları. Artık otobüsün müptelası konumuna erişmiş diğer yolcular ise bu acemilere yardım etmek bir yana, “ohoo biz o yollardan geçeli çok oldu n’aber” diye bas bas bağıran bir tavır takınırlar her seferinde tarifsiz bir aşağılama ile.Fısıldaşırlar aralarında, sinsice güldükleri bile olmuştur kimbilir.Zavallı acemi de bu hareketlere hiç alınmaz, aksine sevinir bile, o da birkaç kez bindi mi otobüse, dalgaya alacaktır acemileri, gülecektir onlara, kendi acemilik günlerini anarak. Bu acemi - müptela kısmını bir kenara bırakırsak, otobüstekileri duruş pozisyonlarına göre başlıca üç gruba ayırabiliriz: oturanlar, ayakta ama sabitler ve ayakta ama hareket halinde olanlar, yani göçebeler.Ben kendi adıma çoğu zaman oturanlar grubuna dahil olamadığımdan , ayakta ama sabit duranlardan olmayı,göçebe olmaya bin kez yeğlerim.Ayakta da olsam sırf bana ait mütevazı bir yerimin olması, o koltuk demirlerine sımsıkı tutunarak dışarıyı seyre dalmak olağanüstü bir güven verir bana.Oysa ki otururken öyle mi ,bir amcanın ya da teyzenin beni yerimden kaldırabilme riski, tıpkı bir yük gibi çöker üstüme.Ne oturmanın tadına varabilirim o zaman ne de dışarıdaki manzaranın.Göçebeleri ise hiç sormayın, onların durumu içler acısıdır.Onlar ki otobüsün ön tarafından gelen her yeni akbil sesinde bir adım daha ilerlemek zorunda olan zavallılar! Sürekli şoför tarafından ikaz edilip azarlanılan, kimi zaman da sövüp sayılan yine bu gruptur.Sakın abarttığım sanılmasın, yalancı konumuna düşmeyi hiç istemem,aslında az bile anlattım.Onlar için sorun olan biraz daha arkalara doğru ilerlemek değil.Ama acaba ilerlediğin yer nasıl bir yer, tutunacak yer var mı, bu sefer sırt sırta duracağın diğer göçebe nasıl biri? Sapık mı, manyak mı?Yoksa şizofren mi? Durup dururken seni bıçaklar mı? Lütfen bu ihtimalleri de göz önünde bulundurarak anlattıklarımı yargılayınız.İşte göçebeler böyle türlü sorunlarla uğraşırken, ayaktaki sabitler bir koltuğa yapışmış ve tam aşağısında oturan şahsın saç modelini inceleyerek şükrediyordur Tanrıya ona böyle bir mutluluk bahşettiği için. Konumları her ne olursa olsun belli bir süre için aynı otobüste bulunanlar bir anlamda kader birliği de etmiş bulunurlar.O gün otobüsün bir uçurumdan yuvarlanıp içindeki herkesin öbür dünyaya yolculuk etmemiş olması, bunun gerçekleşme olasılığının küçümsenmesini gerektirmez.Böyle bir ihtimal vardır ve sanmayınız ki tahmin ettiğiniz kadar küçüktür. Ama gelin görün ki aslında kader birliği etmiş bu insanlar birbirlerine etmediklerini bırakmazlar. Ayağa basmalar mı dersiniz, itişip kakışmalar, birbirinin üzerine düşmeler mi... Bu noktada konumun da pek önemi kalmaz, pekala ayakta ama sabit duran biri, bir göçebeye canice çelme takabilir,evet emin olun bunu yapabilir. Otobüs son durağa yaklaşıyor ve hikayemiz de sona elbette.Şu ana kadar hiç otobüse binmemiş olsanız bile içinde ne gibi oyunlar döndüğünü az buçuk anladınız.Her zaman temkinli olunuz.Çabuk düşünüp doğru karar veriniz.Şoförle münakaşa etmeyiniz.Ayakta iseniz düşmeyiniz, düşseniz bile düşmemiş numarası yapınız.Size arkadan uzatılan akbilleri öne geçirirken yere ve pencereden düşürmemeye gayret ediniz.Bayanlar otobüse etekle binmemeye özen gösteriniz.Eğer tek boş koltuk kalmış ve siz otobüse iki kişi binmişseniz acele davranınız, hatta koşunuz,gerekirse kavga ediniz.Her daim “bu otobüsü ben yarattım” ya da “bu otobüs bensiz bir metre ilerleyemez” havasında olunuz.Bu naçizane önerilerime uyarsanız inanın çok iyi bir otobüs yolcusu olacaksınız.Ha bir de sakın insanları izlemeyi ihmal etmeyiniz.Otobüsü seviniz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seda Meşeli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |