Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Bir hikaye hatırlıyorum hayal meyal. Çok etkilendiğim ve çok üzüldüğüm bir hikaye. Hastanede yatan ve hayata farklı bakan iki insanın hikayesi. Hastanenin insanı ürperten bir odasında iki hasta bulunmaktadır, yatalak halde. Bütün dünyaları bu odadan ibarettir. Duvarları gri renkte, yatak ucunda komodinleri, ilaç kokusunun ağır bir şekilde her taraftan hissedilebildiği ve tek penceresi ile loş bir ortamı olan bir oda. Hastalardan biri pencerenin hemen kenarındaki yatakta, diğeri ise pencereyi hiç görmeyen yatakta yatmaktadır. Hayatın sıkıntılarını yaşadığı saçlarından belli olurcasına saçları ağarmış olan ve pencerenin kenarında yatan hasta her sabah neşe içinde uyanmakta, güneşin doğuşundan, sabah erkenden bir yerlere doğru koşuşturmakta olan insanların hayata sarılmalarına; parkta oynayan çocukların neşesinden, çiçeklerin güzelliğine,kuşların ötüşüne, dalgaların kıyıya vurarak çıkardığı insanı dinlendiren seslerine, aşıkların yağmur altında elele yürümelerine kadar insanı hayata bağlayacak, hele hele yatalak bir hastaya iyileşmesi için umut verecek şeylerden söz etmektedir. Ne var ki odadaki arkadaşı hayata dair duyduğu güzelliklerle, hayata daha çok bağlansa da; bu manzaraları dinlemek yerine kendisi görmek istemekte ve arkadaşının yerine geçmek ve hatta bunun için arkadaşının ölmesini istemektedir. Kader bu ya pencerenin yakınındaki hasta bir sabah neşe içinde uyanmaz. Daha doğrusu hiç uyanmaz. Arkadaşının isteği olmuş odaya hayat kaynağı olan hastamız ölmüştür. Bunu fırsat bilen –haset- hastamız hemen pencere kenarındaki yatağa taşınır. Taşınır ama karşılaştığı manzara karşısında şok olur. Çünkü dışarıda ne güneş, ne insanlar, ne kuşlar ne de çiçekler vardır. Pencerenin karşısında koskocaman bir duvar vardır. Anlar arkadaşının kıymetini. Anlar hayata açılan penceremiz bir duvardan ibaret olsa bile bu duvarın hayat penceremizi kapatamayacağını, anlar hayata sımsıkı sarılmayı, anlar hayata sımsıkı sarılmakla aslında diğer insanları da hayata sımsıkı bağlamanın başarıldığını... Ölen hasta hayalperest değildi. Elbette hayatta , göz ardı edilemeyecek derecede zorlu günler, kötü olaylar oluyor. Ama bu, hayatta güzel şeyler olmuyor anlamına gelmiyor. Hayata açılan bir penceremiz var . Bir camı puslu diğer camı ise su gibi berrak ve temiz. Hayatımızdaki sorunları (puslu cam) çözmeye çalışırken, aslında sahip olduğumuz ve fakat – belki de- kıymetini bilmediğimiz (temiz cam) değerleri unutmayalım ve boşvermeyelim. Çünkü mutluluklar ayrıntılarda, ayrıntılar da sahip olduğumuz bu değerlerde saklıdır. Unutmayalım her şey insanın kendi elindedir. Biz ister ve çaba sarfedersek her şey daha güzel olacaktır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gül Yıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |