..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Ceren Emre




11 Kasım 2003
Kitaplar Hep Amcaların Olurdu  
Ceren Emre
Kitap bulmak kolay değildi. Tatil zamanı yaklaştıkça kitap kaynakları araştırır, hatta bulduğum kitapları okumaz, stoklardım.


:CBDF:
   
Gazetede bir yazı okudum; iş stresinizi en aza indirmek için bir hobi edinin diyor.. Hiç bir hobi bana okumak, sonra da yazmak kadar zevk veremez diye düşünüyorum. Belki hastalıklı ve çok anti-sosyal bir alışkanlık ama, bu elimde olan bir şey değil, çocukluğumdan itibaren böyle yetişmişim, böyle alışmışım: Ortaokul lise yıllarındaydı, hani şu çok oturulmayan misafir odalarından vardı bizim de. O odanın kapısının arkasında, oturulmayan bir koltuk vardı. Üzerinden atlayarak ancak oturabildiğim o koltuk benim okuma köşemdi. Bütün yaz tatili boyunca bir çok klasiği orada okumuştum: Babalar ve Oğullar, Suç ve Ceza, Goriot Baba…… Sonra Vadideki Zambak’ı kışın, okul zamanı okumuştum. Okulumuz tüm gündü. Öğle tatilinde 12:00’da 4. dersten çıkar, eve gelir, yemek yer ve her gün 20-25 dakika, saat 13:30’a kadar kitap okurdum. Bu benim rahatlama yöntemimdi. Bu sefer okuma köşem sobanın yanındaki minderdi. Bütün enerjimi bu bana özel okuma anlarımdan alıyordum.
   
Kitap bulmak kolay değildi. Tatil zamanı yaklaştıkça kitap kaynakları araştırır, hatta bulduğum kitapları okumaz, stoklardım. Çünkü tatil zamanı kitapsız kalmak en büyük felaketti. Herhangi sosyal bir faaliyetin olmadığı, birazcık da mutaassıp küçük bir kasabada küçük bir kız başka ne yapabilir ki? Şehir kütüphanesinde okunacak fazla bir kitap kalmamıştı. Sadece kilitli kapısı olan bir oda kalmıştı, bir tek oradaki kitapları okumamıştım. İçersinde ne tür kitaplar olduğunu çok merak ettiğim o odanın kapısı da hiç bir zaman açılmadı.
   
Annemle hanımların kabul günlerine gittiğimizde, hele hele bir de şehre yeni gelmiş bir memur ailesiyse, hemen evin hanımına yardım bahanesiyle kalkar evi keşfe çıkardım. Acaba evde kütüphanede var mı, varsa nerede? Eğer evde kütüphane olduğunu anlarsam bu sefer en yumuşak sesimle evin hanımına sorardım: “Acaba …. amca bu kitaplardan ödünç almama izin verir mi ?” Çünkü kitaplar genelde amcaların olurdu.
   
Bir defasında ağabeyim eve bir poşet dolusu kitapla gelmişti. Ağabeyim, bizimle aynı apartmanda üst katta oturan teyzemin kızı ve ben ne çok sevinmiştik….. Yaşasın en azından bir ay kadar kitap sıkıntısı çekmeyecektik. Ağabeyimin bir arkadaşı vardı, babası yürüyemeyen, onun da zengin bir kütüphanesi, onun için üzülen arkadaşlarının yardımıyla oluşturduğu. İşte onlardan ödünç almıştı ağabeyim bu kitapları. Kiev’deki Adam içlerinden en iyi hatırladığım bir tanesi o dönem okuduğum kitaplardan. Teyzemin kızı, ağabeyim ve ben dönüşümlü okuyorduk bu kitapları. Bu tarihlerde güzel bir bahçeye bakan balkonu olan başka bir evde oturuyorduk. Bu sefer üçümüzün de okuma mekanı bu balkondu gündüzleri. Geceleri ise salondaki iki adet somya üzerine yataklarımızı serer ve bu yatakların içinde okurduk ağabeyimle.
   
Etraftaki bir çok teyzeye göre, hatta ileri görüşlü bir kadın olan anneanneme göre bile bu kızlar bu kadar kitap okuyacaktı da ne olacaktı? Oturup ellerinin işini yapsalardı. Çünkü bütün annelerin ve de 10 - 12 yaşına gelmiş kızların ellerinin bir işi vardı. Bu örgü olabilirdi, dantel olabilirdi, etamin işlemek ve hatta iğneoyası olabilirdi. Zaten ellerimizin işini de yapıyorduk. Yazları kitap okumak ile başabaş bir işti bu bizim için. Fakat en büyük koruyucumuz babamdı: Çünkü büyük illerden birinde profesör olan akrabası ona çocuklarının üniversiteyi kazanmasını istiyorsan, çok okumalarını sağla demişti.Ama sadece ders kitaplarını değil, ne bulurlarsa okusunlar, kitap, gazete, dergi….. Bu sözler evde sık sık yinelenirdi. Aslında zaman zaman çok güzel bir kitap olduğunu söylersek, annem de ortak olurdu bizimle okumaya.
   
Aynen bu profesör olan akrabanın söylediği gibi bulabildiğimiz ne varsa hepsini okuduk, ama ağabeyim yine de, o güzel bir bahçeye bakan balkonu olan evde oturduğumuz yıllardan birinde girdiği üniversite sınavını kazanamadı. Evimizde bir yas havası oldu bir kaç ay. Annem günlerce hasta yattı yatağında, ne yapacağız şimdi diye. Kimse ağabeyime kızmıyordu, ama herkesin çok üzgün olduğu belliydi. Demek ki bu üniversite sınavını kazanmak önemli bir şeydi: Ben şimdiden birşeyler yapmalıydım ki, annemler bir daha bu kadar üzülmesinler. Şimdiden çok çalışmalıydım ki, bu ağabeyimin dilinden düşürmediği İ.T.Ü, O.D.T.Ü gibi okullardan birini kazanabileyim. Bu O.D.T.Ü denen yer öyle büyük bir yermiş ki içinde gölü bile varmış, hatta içersinde kayıklarla dolaşılıyormuş. İ.T.Ü denen okul da İstanbul’daymış. Buralarda okuyunca Makina Mühendis, Elektrik Mühendisi falan olunuyormuş… Ama o kadar zor okullarmış ki, okurken insanın saçları beyazlıyormuş.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Okumak gibisi yok :)
Gönderen: Derya Çölkesen / Ankara/Türkiye
15 Haziran 2006
Nasıl da güzel anlatmışsınız okuma sevginizi eğer bilgisayar başında yazınızı okumuyor olsaydım, koşup bir kitap bulmaya çalışırdım herhalde. Çok hoş bir yazıydı :) Tebrikler...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sabun, Makas, Çömlek

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Örgü, Şiş ve Yünler
Kayıp Kitaplar
Deli Memo
An
Yufkalar, Bilgisayar ve Batan Güneş
Günışığı


Ceren Emre kimdir?

Yaşamı kıyısından yaşadığımı düşünüyor, daha sahici, daha gerçek bir yaşam istiyorum. Ya bu daha fazla huzursuzluk ve daha çok yorgunluksa?. . . Ama bunları göze alabildiğimi söyleceyek kadar da cesur değilim. O zaman buyur, sadece önüne konulan yemeği yemekle yetin!. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Edebi olarak Buket UZUNER, Orhan PAMUK, Cahit UÇUK, Isabella ALLENDA sayılabilir, ama asıl asıl yaşam felsefesi etkisi Özdemir ASAF, Hermann HESSE ve elbette NIETZCHE.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ceren Emre, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.