|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
2 Ekim 2003
Arayış
Mustafa Pınar
İnsanın yolunu çizen sadece kinler, öfkeler ve tutkulardır. |
|
O, insanlık için yaşıyordu. Yaşını kimse bilemezdi ve neler yaşadığını. Ama arasıra kendisinin de dile getirdiği gibi her gün binlerce kişinin yaptığı hainlikleri, kötülükleri, hissediyor ve her birinin beynini birer arı gibi sokmasını engelleyemiyormuş. İşte bu onun ne kadar derinden etkilendiğinin kanıtı.
Durmadan insanların acılarını yaşamak ve neden bu kin, öfke ve tutku, diye haykırmak, ardından hiç durmadan dilinin ucuna gelen her şey için lanet okumak...
Bilinir mi bilmem ama, dünyada tek bir insan varmış. Yansımalar hep öfkeden, nefretten ve tutkudan doğarmış ve tabi yok olurlarmış. Biraz düşünüldüğünde buna kanıt bulmak pek de güç değil: İnsan her şeyi görebilir (Tabi bir başkasının görebileceği kadarını), eğer kabiliyetini geliştirirse de biraz da çabayla fiziksel olarak her insanın yapabileceği şeyi yapabilir. Peki o zaman tek bir insanın olduğunu düşünmek çok mu zor. İnsan hiçbir zaman kendi sesini tanıyamayacağı gibi, karşısında da kendisini kendi yansımalarını tanıyamaz. Evet, hepsi yansımadan ibarettir. İnsanın yolunu çizen sadece kinler, öfkeler ve tutkulardır.
Bunun farkında olan tek bir kişi var ve o tüm bu insanlığın ulaşamayacağı bir erdeme sahip. Fakat o memnun değil. Her şeyi biliyor; tüm acıları, kederleri, özlemleri ve bunların yanında kısır gibi de kalsa mutlulukları ve iyilikleri... İşte bu yüzden kendisi de mutlu olamıyor.
Büyükannem bana bunları anlattıklarında daha ikinci sınıfta okuyan sekiz yaşında bir çocuktum. En mutlu, en delidolu günlerimdi. İnsanın dünyada bir tane bile olsa iyilik için savaşan birisinin olduğunu bilmesi, onu nasıl olur da mutsuz edebilirdi ki.
Her akşam büyükannemin o anlattığı insanı düşünürdüm. Sokakta yürürken, annemle çarşıya çıkarken ve aile gezilerinde gittiğimiz evlerde hep onu arardım, fakat bir türlü ona rastlayamazdım.
Kimi zaman ümidimi yitirsem de onu bulmakta kararlıydım. Sanırım o yaşımda mucizelere oldukça çok kaptırmıştım kendimi. Bunun için üzgün ya da pişman değilim, çünkü o yaşadıklarım olmasa şuan içimde birkaç parça eksik olacaktı ya da yerli yerinde olmayacaktı.
Ümitsizliğe kapıldığım dönemlerden birinde hiç evden çıkmamıştım. Annem benim için çok telaşlanıyordu. Bense ona hiçbir şey anlatmıyor ve bu durgunluğumun sebebinin abuk sabuk şeyler olduğuna inandırmaya çalışıyordum. Yalnız öyle biri vardı ki, onun gözünden hiçbir şey kaçmıyordu.
Hala büyükanneme hiçbir şey belli etmediğimi iddia edebilirim. Kim bilir, hala yaşıyor olsa iddiada haklı olup olmayacağımı anlayabilirdim.
Büyükannem anlamıştı. Odama girip yüzüstü yattığım yatağın başucuna gelip oturduğunda bir hikaye anlatmaya başladı. Yüzüm ona dönük olmasa da dinlediğimden o kadar emindi ki, anlatısını hiç bölmeden devam ediyordu. Aslında bunu, kulağı biraz iyi olan herkes bilebilirdi, çünkü mevzubahis olan bir hikaye ise, nefes almayı neredeyse son raddeye gelene kadar unutuverirdim.
Hikaye öyle büyülemişti ki beni, derin bir uykuya kapılmamı engelleyememiştim. Uyandığımda ve bilincimin anımsama yollarında dolanmaya başladığında farkına varmıştım ki, büyükannem dün anlattıklarıyla bana yol göstermeye çalışıyordu.
İşte o gün benim için bir dönüm noktası olmuştu...
Evden kaçmıştım. Amacım yaşadığım süreç içersinde onu bulmaktı. Yılmasam da, hayat şartları beni içine çekmişti. Aradan yetmiş yıl geçmişti. Ne ailemden bir haber almıştım ne de onlar benden... Benimle didişen torunlarımı gördükçe onların yaşayabildiklerine inanmam imkansızlaşıyordu.
İkiz torunlarımın benden istedikleri bir şey bana büyükannemi ve son altmış beş yıldır sürdürmediğim arayışımı hatırlattı.
Torunlarım benden bir hikaye anlatmamı istiyordu.
Onlara hiç bitmeyecek bir hikaye anlatmıştım. Her gece istekler üzerine bir önceki gece anlatılan hikayede geçen bir kahramanın hikayesini anlatıyordum.
Bir gün hikayeyi sonlandırmak istedim ve oğlumla konuşup uzaklara gitmek istediğimi söyledim.
Bu, benim için de, oğlum ve ailesi için de oldukça zor olmuştu.
Ne var ki, şu an bulunduğum huzur evinde çok mutluyum. Çünkü her geçen gün arayışıma (İnsanların onu tanımak istemedikleri tek olana, kine, öfkeye ve tutkuya) biraz daha yaklaşıyorum ve onunla karşılaşıp tanışacağım günü iple çekiyorum!..
Mustafa Pınar
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
-
Etkilendiği Yazarlar:
Tolkien, Clive Barker, H.P.Lovecraft
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|