Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarını düşünmedim. Tersine yaşam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onları seçti. -Juliette Binoche |
|
||||||||||
|
ahmak gibi ne yaptigini bilmeyen yiyeceklerini, BENI, bile göremiyorlardi. Halbuki simsek gibi cakan bakislari olan, en bulanik havada kartal gibi gören gözleri var onlarin. Tilkiler ise agac kovuklarina sivismisler, kuslarin sesi bile cikmiyordu. Yarasa havadan hoslanmayip karanlik koytularda rahatina bakmayi yeglemisti galiba. Yapraklar etrafa alabildigince savruluyor, yuzume bir bir tokat gibi iniyorlardi arka arkaya. Islak kar diz boyunu asiyor, gözlerim bugulu, yüregim yangin, icimdeki lavlar kendini disari atmak icin kabugumu yirtiyorlar adeta. Zifiri karanligin ortasinda, herseyi kasip kavuran firtina degildi beni böyle yapan. Icime düsen ask ve sevdigimin sevdasiydi, hic bir seye aldirtmayan Bana. Donmak üzere olacagim ki, kilitlendi tüm vucut hatlarim, kirpiklerim bile oynamiyordu dim dik bakislarimin arasinda. Bir elin uzandigini gördüm, görülmemis bir ilgi, sevkat ve sicaklikta. Vahsi hayvan kürküne bürünmüs iki ceylan gözler acilip kapandi. Hadi gel, seni götüreyim dercesine. Yürürken kaslarim gicirdiyor, tenekeden bir robot gibi yürümeye calistim. Ahsap kulübeden iceri girdigimizde, sömünede odunlar bir alli gelin edasiyla alev alev yaniyordu. Bir kenarda sicak bir corba tasinin icinde iki tane agac kasik beni bekliyordu sanki. Yerde kuzu postu yumusacik, sim sicacik ayaklarimin altini gidikliyordu. Saskin bakislarimla süzüyordum vahsi hayvan kürkünün icinden bakan ceylan gözlerin sahibini. Önce üstümdeki buz kabuklarini kirdi elleriyle birer birer, sonra altindaki kolalanmis gibi sert giydsilerimi söktü cildimden, kelpetenle ceker gibi. Atese yakin bir yere oturttu beni, aceba yeniden dirilir mi diye, üstüme attigi battaniyeyi düzeltirken ayni zamanda. ilik bir seyin aktigini hissettim bogazimdan asagi bir an. Aktikca bana can veriyor, gicirdayan kaslarim cözülüyordu. Göz kapaklarim mayisiyor, odun atesinin büyüsünde kaybolup gidiyordum. Corbandan habire bana kasik kasik vereni daha net görüyorum, göz kepenklerim indikce. Corba bitmis olacak, ki beni yerdeki kuzu postunun yumusakligina ve sicakligina yatirdi. Yari baygin yattigim yerde onu takip etmeye calisiyordum ki, tam o sirada tüm hatlarim acildi, gözlerim simsek hiziyla büyüdü, aklim durdu, kalbim atmiyordu artik onun esi benzeri asla bulunmaz ic güzelligini görmeye basladigimda. Önce havsi hayvan kürkünün yere düstügünü gördüm, arkasindan basindaki kalpak firladi kanepenin üstüne. Saclari ipek gibi, dolgun ve siyahti. Gözleri halen bir ceylan, gerdani ve omuz baslari bir mehtap parlakliginda yavas yavas aciliyordu,ipek giysilerin altindan, hazine dolu geminin limandan acik denizlerdeki sonsuzluga acildigi gibi. soyundugunu seyretmek cennetti seyretmek kadar göz kamastiran bir husu verirken, ayni zamanda bir cehennem azabindan daha cok iskence veriyordu, "O" tüm güzelligini, alabildigince, olabildigince göstermek icin, sinema filmlerinde agir cekim gibi slow-motion edasiyla gidim gidim cikardikca üstündekileri. Icim icimi yiyordu, kendimi olanca gücümle zorluyordum ayaga kalkip, ona sarilabilmek icin ama nafile. Güzelliginin büyüsünde o kadar kalmis olacagim ki, yerimden oynamak mümkün degildi. bedenime, ruhuma ve tüm benligime hakim olmustu. Kiprasma, oldugun yerde kal dercesine elleriyle isaret ediyordu. "Istesende kalkamazsin cünkü sen öldün, ben sana simdi can verecegim" anlaminda sözcükler süzüldü sanki kirazdan daha kirmizi dudaklarinin arasindan. Yada ben öyle hissettim. Dizlerinin üstüne cöktü ve kollarimi, gögüs kafesimi, vucudumun her bir noktasini sicak, pamuk gibi yumusak ve elektirikli elleriyle ovalamaya basladi. Ipek saclari yüzüme zülüf zülüf dökülüyor, dudaklari dudaklarimi geziyordu. Dili serum veriyordu agzimin en derinine inerek. Ruhumu oksuyor, yüregimi isitiyor, kalbimi canlandiriyordu heyecandan. iliklerimin eridigini hissettim bir ara, kemiklerim yumusamis, kaslarim olabildigince gevsemis, zihnim bir selale suyu gibi berrak olmustu. Kendime gelmistim galiba. Sabah olmus, günün isiklari pencereden iceri renk rekn dagiliyordu. kuslar civildiyor, ceylanlar hoplayarak kosusuyordu disarda. Cicekler gök kusaginin muhtesem renkleriyle besleniyordu pencereden disari kanatlanip semaya dogru yükselmeye basladigimizda. Vucudum vucuduna erimis, tek beden, tek ruhta birlesmistik husu ve zevk ile, kanatlarimiz bir buragin arstan yere kadar uzun, dogudan batiya kadar genis kanatlari gibi semanin derinlerine cirpiyordu. Cennet-i Ala'nin kapisindan iceri bir bulut gibi süzüldük, yasak meyvali agacin dallarina takiliverdi ipek saclari. Yiyebildigimiz kadar yemistik o yasak meyveden, aldigimiz zevk ve birbirimize verdigimiz husu'dan kendimizden gecmis halde, bir güz yapragi gibi sallan sallana düsmeye basladik galaksilerin arasindan, görülmemis güzellikteki kozmik dalgalarin icinden süzülerek. Asagida günes, ay ve yildizlar kiyam etmisler askimiza saygiyla vizir vizir geciyorladi etrafimizdan. Dünya masmavi bir yuvarlak top gibi görünüyordu. Hayat dolu, umut dolu, sevgi dolu, gelecek dolu günlere gebe gibiydi ….! BirDeli
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muammer Çelik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |