Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Özlemim büyüyor içimde. Uzaktan titrek ezan sesleri duyuyorum, ezan seslerini de çok seviyorum... „Bir gün ,elbet bir gün“..!! İşte o elbetlerde zincirliyim. Pranga mahkumlarınca tutsağım. Sana yönelecek gücü sende arıyorum.. Talan olmuşluğumun kırık döküklüğünde, Güçsüz fakat umutluyum...!! Bak... Yine bütün ışıklar söndü pencerelerde. İçime düşen kor yakıyor beni. Bir gün mü geçti üzerinden gençliğimin?, bin gün mü?, bin yıl mı? sayamıyorum! Ben canım; Ben mühürlenmiş, ben sende tutsak ve sana mecburum her zamankinden çok çözüp çözüp birbirine bağladığım böyle gecelerde. Bu kapkara sonsuz göğün altında, sana geç kaldım ? Korkuyorum..!!! Bu gün sorguluyor ve yargılıyorum hayatımı yine... Her zamanki gibi susmak mı doğru olur diyorum. Susmak... Yağmurdan arta kalan bir tutam bulut bile ağır geliyor omuzlarıma, çekilmez bir yük oluyor gülümsemek. Oysaki gülümsemeyi ne çok seviyorum...!!! Gözlerimden dökülen ağıtları toplayıp senin kapına türkü türkü bırakmak geliyor içimden. Senin de sesin aşıp geliyor çökmüş bir dağ üstünden. O dağların altında kalmış ben; kapkara bir sitemle kadere ağlaşıyorum. Bu yaralı bakışlarla hiç bir şeyi tutamam. Biliyorum gönül koymam, küsüp gitmem hata olur.Ne yapayım !!!! Böyle gecelerde dağılıyorum. Ellerim yuvasına uçuyor,arkasından gözlerim....Bir hayalin çevresinde dönüp duruyorum. Sonra ,mor perçemli şafaklar seni bana getiriyor. Umutlarım yeniden göğe eriyor. Yalandan,riyadan,kirden,pastan uzak yerlerde umutlarım boy veriyor. Böyle geceler olgunlaştırıyor beni... Sevgimi haykırmak istediğim anlarda; SUSMAYI.. Hıçkırıklardan boğulmak yerine; GÜLMEYİ... Gitmek yerine; geri dönüp daha SIKI SARILMAYI... .....VE HERKESTEN BİRİNİ; Canımdan çok sevmeyi öğretiyor böyle geceler... Sabretmeyi öğreniyorum Ruhumu sana adamalıyım... Ruhum senin olmalı... Sen ruhumu güzel kıldın... Seninle ruhum yeryüzünde yaşamaktan her zamankinden daha fazla olgun... İzin ver ruhum sende kalsın... Bu kararı kalbim ve bedenimle aldık... Kalbimde bedenimde bu karardan dolayı ferah... Çünkü sen ruhumu kendinle donattın... Gülücüklerinle, sözcüklerinle, bakışlarınla!.. Biliyorum ki sen en nice mutluluklarla bezeli yaşamlarda uyumalısın... Fazlasıyla hak ettiğin sevinçlerin gelmeli bir bir yüreğine... Gelmeli ki; geçmişinde ki acıların buhar olup kaybolmalı tümden... Hayalinde coşkuyla yarattığın sözcükler, öyküler canlanmalı teker teker... Ve hepsi seninle olmalı bütün ömrünce... Hayallerindeki sevinçlerin seninle yaşamalı hep... Senin olmalılar dirilip... Yüreğini geçmişindeki loş boşluktan çekmeliler... Çekip akmalılar yaşamına... Akıp sarılmalılar sana sonu gelmez bir nehir gibi... Titreyen yüreğine merhem olmalı yaşayacağın her an... Sen ve kalbin gözyaşlarını sadece mutlulukların için tüketmeli... Geçmişin asla ağlatmamalı seni... Ağlatırsa bile her ağlayıştan sonra daha fazla mutlu olmalısın... Çünkü yüreğin uçsuz bucaksız bir iyilik tarlası... Biliyorum ki bu tarlayı o iyi, sıcak umutların çapaladı hep... Biliyorum ki bu tarla sende huzuru, mutluluğu ve kahkahaları çağrıştıran mutluluk renginde... Sen bu tarlayı böylesine bereketli, gülümseyen topraklı bir hale getirmek için çok uğraştın... Geçmişinin sana sızılarla örülü dikenli tellerle barikat kurmasına rağmen masmavi bir tarla yarattın içinde... Gelecekteki mesut düşlerin bu tarlada saklıdır... Hayallerin birikmişlikten ağırlaştı farkındayım... Hayallerden çekindiğini, ürktüğünü de biliyorum... Ve her şeye rağmen hayallerin sana yaklaşmasından korkmadığını da biliyorum!.. Hayallerin mavi tarlanda gerçek olup misafir olacaklar yüreğine... Çünkü sen hayallerini zamanın içinde doyurdun, besledin, onları incitmedin ve kimsenin de incitmesine müsaade etmedin... Senin incitmeye çalışanlar hatta incitenler oldu... Buna engel olamadın... Ama hayallerine zarar verdirtmedin!.. Çünkü hayallerin senin için kutsal ve özgür... Emin ol hayallerin de senin için aynı şeyi düşünüyorlar... Sen ve hayallerin senin gerçeğin... Gerçeklerinse senin güzelliklerinle yoğrulmuş kalbinin yaşama bakan uzantıları... Ve biliyorum ki gerçeklerini ve hayallerini kıranlara ve zarar verenlere bile öfke duyamıyorsun... Çünkü öfke bedeninden uzak bir karanlık senin için... Çünkü öfke duyamayacak kadar narin ve ince ruhun... Benimle yada bensiz mavi tarlanda mutlu olmanı arzuluyorum yaşamının sonuna kadar!.. Benimle mutlu olmak istiyorsan ben yeryüzünden göçene kadar ruhum senin!.. Eğer daha çok benimle olmak istiyorsan ben öldükten sonra da senin ruhum!.. Ama benli yada bensiz ruhum senindir... Ruhlar asla kaybolmazlar... İnan bana bir an bile ruhumun senin olmasından pişmanlık duymayacağım... Zaten eğer alırsan ruhumu ona yabancılık çekmeyeceksin... Çünkü tamamen seninle dolu!.. Seninle ve yaşattıklarınla... Seninle ve sözcüklerinle... Seninle ve sevginle...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yusuf FURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |