..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Modernizm > Mustafa Doğan




9 Nisan 2003
pelesenk  
bir türkü,ve bir göz hikayesi

Mustafa Doğan


Bir çift gözün sizi hoş devinime götürdüğü oldumu hiç.Bir türkünün pelesenkiyle birçift gözün buluşması.Mısralarmı türküleşmesi gereken,yoksa bir çift gözmü.Bunun hikayesini anlatmaya çalıştım.


:CAFI:
Şarkıların ağır yaralı olduğunu düşünsem,ağır bir ezgi dilime pelesenk olur.Taşa taşa söylenir dururum bağrımın bir yerlerinden kopartıp getirerek.Yakamoz misali çarpar durur hüzünlerime.
Firari bir “sevi”ye tutulup ta gelip akışan sular gibi savurur bedenimi bir yerlere.
Yanık bir klamdan firar edipte gelmişti dilime takılmıştı hiç çıkmayacak gibi.Yağmur yağar gibi hüzün yağdırarak.Su savrulmalı gün savrulmalıydı.Bir hüzün yada içten sıcak bir tebessümdü firarıma sebep.Kuşatmışken Irak sokaklarında savaşı oyun sanan çocukları ölüm,ölümü unutmaya yönelikti firarım bir tebessümde.Gözümdeki akıntıya bıraktım kendimi o da alıp götürdü beni benden.Sonra...Sonra bir türkü pelesenk oldu dilime Pera sokaklarını geçerken.

Eos’un erken yansımasının vurduğu bir akşamda Aprodite’nin gazabına yakalanmayan bir su perisinin çocuksu tebessümünde demlendi garip bir hüzün.Ne Nemesis ne Ares yoktu ki duysun sancılarımın demlenişini.İçilen iki kadeh arpa suyunun mevsimine inat temmuz kokusuydu taşıdığı bağrıma.Dedim ya hüzünlere demlemiştim fermanı verilmiş yasak bir yazgıdan.
Pera sokaklarında seller akıyordu yönsüz.Pera sokaklarında insan selleri...Dingin gövdemi yırtan ince belki o an kimsenin fark edemediği bir pelesenk hikayesinin o ağır hüznünü taşıyan nameler aktı geçti yüreğime Pera’nın seline kapılıp.Gözleri bir girdaptı Pera da.Hüznün acıya mayalanışıydı,aranan yokluğuna duyulan özlemin bin kılıç darbesine rağmen ayakta dimdik duruşunun ezgisiydi benim için Pera sokaklarını yırtan.Arayışın,arananın pelesenki...
Bu halimden bilen işveli nazlım/Gönüm hep seni arıyo,neredesin sen?/dudu dillim güler yüzlüm/A ceylan gözlüm/Gönüm hep seni arıyo neredesin sen...
Bir tebessümü yakalamışken Pera sokaklarında,Karaköy’den Kadıköy’e gidecek bir vapurun ertelenilemezliği sağanak hüzünlerle yağdı yüreğimin o en mahzun köşesine.Vapura yetişmek için hızlanırken adımlar,adımlarla yarışırcasına yerleşiyor hüznü pelesenk namelerin .Biraz sonra alıp götürülecek,çalınacak bir mutluluğun denizin soğuk yüzündeki son derin of!!çekişi ve uzaktan zoraki bir tebessümün Galata köprüsünde yankılanacak efkarın ironisel pelesengi...
Gözleri bir girdaptı Karaköy iskelesinde,az sonra bütün deniz kaydolacaktı gözlerinde.Mayalanmış arpanın kılçık kokusuyla adımlanırken galata,balıkçıların voltasının savruluşuydu zaman.Bir efkar gönlüne,bir şarkı dilime dolanıp...
Ben ağlarken ağlayıp/gülerken gülen/bütün dertlerimi bilip yüzüme gülen....
Boynu bükük garibim/yüzüm gülmüyor/gönüm hep seni arıyo neredesin sen...
Gidişin ağır yükünü alıp sırtıma şarkılarımı martıların çığlığında boğmaktı yürümek.Aksaray’a kadar adım adım adımlamak hüzünlerimi,sonra verilmiş bütün hükümleri hükümsüz kılmak birer birer.Yada baharın uyanışına sevinmek,yada ne bileyim sevinilmesi gereken her şeye sevinmek.Bir gidiş hüznüne sevindim ilk kez pelesenk bir türkünün mısralarında.Belki de en güzel hüzünlenişin İsa tarafından gönderilişiydi bir rahibe duasının sonucunda.
Adımlanırken yol boyu efkar köpek öldürenin ateşinde bilinmeyen öyküleri olan garip kirli adamların seslenişiydi pelesengi etmiş türkümün susması.İlişilen efkarım mıydı yada paylaşılmak istenilen belki insan olmanın doğası mıydı,bilinmez bir çelişkiydi taşıdığım.Mevsiminden önce yaprağı dala bağlamak gibi bir şeydi bendeki.Anlarımı sorgulamak mıydı ardı arkası kesilmeyen soruların ahenksel sıralanışı.Talebe miydim,aşık mıydım,neden bağıra çağıra şarkı söylüyordum,evli miydim,
Gözleri bir girdaptı gözlerimin içinde.Sorulurken,yada sorgulanırken yaşamın kalın ayrıntıları,kaybolup gidilmekmiş kaçamak cevaplar denizin karanlık yüzünde.Gözlerinde yitmişken bilinmeyenliklerde belki de umutsuz bir çırpınışın kendimi kandırmaya yönelikti sevi namelerinin ritimsiz yürekten gelişi pelesengimde.Hangi halimden bilirdi ki.Umutsuzluğu umuda çevirmekti umutsuzca.Hangi dağlar hangi denizler,hangi kahramanlar batmamıştı ki gözlerinde.
Konulmamışken hiçbir hukuk,yapılmamışken hiçbir sözleşme bir pelesengin Pera sokaklarında tesadüfü tanımlanışının aptalca coşkusuydu umuda sebep.Umutsuzca umut etmekti belki sebep.İlk kez bir karanlığın sevilişiydi Pera’dan Karaköy’e yürümek.
Rıhtımın yosun ve tuz kokusuna inat,baharın gelişi gibi,yeni açılmış çiçek gibiydi gülüşü.Yüreğim bir girdaptı Kara köy iskelesinde İstanbul’un tekmil acılarını semiren.Yüreğim bir girdaptı akşamcıların kirli ellerinde,sanki gidişin acısını yutmamıştı da acılara yer kalmış gibi yok edecekti acılarını akşamcıların.Belki bir ateşe sığınmaktı,belki de gecenin hiç bitmemesini isteyen zoraki bir sesti içimde akşamcıların muhabbeti.
Ben ağlarken ağlayıp/Gülerken gülen...............
Akışı olmayan bir seste,sesin boğulmasınaydı akıtılan yaşlar.Ağlanan herkesin kendisiydi.Kimse kimsenin derdine ağlamazken,damıtılan göz yaşları baharın gelmeden gidilişine sessiz bir ağıttı herkesin kendisince kendisine yaktığı.
Gözleri bir girdaptı.Yüreğim bir girdaptı.Tesadüfü bir çakışmanın karanlıkta boğulan acılarla çoğalan ve hüznü bana bırakılan bir girdaptı.Gözleri beni ben acıları yutuyordum pelesengimde.
Söylenen türkülerin efkarında bırakılırken akşamcılar,gidişin ummanlaşan çokluğuydu tamamı bilinmeyen türkünün artan devinimi.
Şarkılar gibi ağır yaralı olduğumu düşünsem,ağır bir ezgi dilime pelesenk olur.Denizin kıyıya çarpması gibi çarpar durur hüzünlerime...
Mustafa DOĞAN
MART 2003



.Eleştiriler & Yorumlar

:: bu gezegende aşk var
Gönderen: Esra YILDIZ / İstanbul/Türkiye
3 Nisan 2009
aşk yazdırır ancak ve bu gezegende aşk var yüzyılda bir uğrasada...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
esmer sevda [Şiir]
Yollara [Şiir]
Bencilliğimsin [Şiir]
Son Yalnızlık Şiirim 2 [Şiir]
Yürümelisin [Şiir]
Son Yalnızlık Şiirim [Şiir]
Sana Hediyem Olsun [Şiir]
Son Yalnızlık Şiirim [Şiir]


Mustafa Doğan kimdir?

belki umut

Etkilendiği Yazarlar:
?


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Doğan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.