..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Bireysel > erdorum acaroğlu




28 Eylül 2017
"Karadutum" Doğaç  
erdorum acaroğlu

:AJHH:
“ karadut’um ” doğaç,
*Yalnızlık sanısıyla *
kendine yetme becerisiyle övünse de insan
bana
senden başka kulağı açık kimse olamadığı
sanındayım.
gelir gelmez
öyle bir yere oturdun ki
herkesi dinlemede
ve kendini dinletmedesin.
sence de ‘çokluk’
‘tekliğin’ perdesi mi dersin?
seni
bir günlükken “ilk” gördüğümde
bir araya gelmiş
üç buçuk kiloluk et yumağı gibiydin
kıpırdadığın o ilk anı kimse bilmiyor
ama *doksan* yılının
tam da öğretmenler gününde
“ilk doktorun”
kalp atışlarını dinletti
“ilk” duyuşumdu bu seni.
Sonra iki günlükken
yıkanışını izledim;
her ne kadar
dokundurulup baktırılmasan da
kararlı sahiplenicilerinin ellerinde
her yanından sular akan
bir kurbağaya benziyordun.
şimdilerde
hangi şekildesin bilmiyorum
ama
seni çok sevdiğimi sanıyorum
ve
yaşamanı istiyorum;
çünkü
kıramadığım benliğim
senin en büyük sebebin.
bir şeylerin sürekli içime aktığı
şu günlerde
artan kendim olmaktan
pek emin değilim
bir çok şeyin
anlamsız göründüğü
bir ‘an’ olur ya
işte
tam ‘o’ nun ortasındayım
yarın ‘bugün’ nün içindeyse
şimdilerde
yarınıma
yarınımın nesnelliğine
bir belirsizlik noktası
konulmakta
seni sevişim
‘kanım-canım’ olman
lafazanlığından kaynaklanmıyor
bilesin.
sevdiğini
kim olursa olsun
tensel ve belge yakınlığından ötürü
sevmemelisin
tensel ve belge-sel yakınlık
zamanla iç içedir
görecedir
sevenle sevilen arasındaki bağ
göreceliği kaldırır
sen kişilere değil
bu ‘ara’ ya dikkat et
bu “araya ve oluşa”
nesnenin araç olmadığı bir yerde
görecelik olmadığı gibi
gören ile görülen ancak “bir” olur
(ama teklik ayrı)
bunu
tanım sözcük ve imgelere sığdırmaya çalışırsan
yanılırsın
nesnelerin albenisi
bize ilişmediği sürecedir
görsel güzellik
sadece ustaca düzenlenmiş
betimlemelerdir
boşlukta
“sadece ben” sloganlı kişileri
dert-tasa ettiğimiz çok olur
bazen
“direk dibindeki adam”
duyarsız çıkabilir
ocağı için ateş verdiğin kadın
elini yakabilir
bazen
sessizce
kucağında uyuduğunu sandığın çocuk
memeni ısırıp koparabilir
bazen
“hak” diyebileceğin ödül
“sır” yüreğini balçığa çevirebilir.
umduğun aşk
en güzel
en ılık düşlerine
gizlice ustaca
saplanılmaya çalışılabilir
uzaktakiler değil
düşlerinin sıcaklığını
yüreğine mesken edindiğin
insan siluetleridir bunlar
oysa bilirsin
tenine değer de
yüreğine sıcaklığı gelmeyecek kadar
uzaktadırlar
konuştuğunu sanırken susan insanlar
elbette
senin
susarak konuşan dilinden
anlamazlar
“lanet okuyan” kişiyle
dost ol
“pis” ve “çirkin” denilenle de
“güzel”
onlardan arta kalandır
bunu unutma
onlarla yakınlaşmanda
çöpleri yılmadan ayıkla
ama çöplük olma
yerinden söküp atabilir misin
bağırsaklarını
sana
kendi emellerine göre davranmayı
zorunluluk gibi sunanlara
inanma
öyle bir program yap ki
altında sadece
“sen”den bir imza olsun
insan imzaladığı edimlerden
pişmanlık duymaz
onlarca
“iyi” veya “kötü” olarak adlandırılan
hiç bir şeyden
pişmanlık duyma
akıl ve duygularının onadığı her şey
senin için
uyulması gereken tek doğrudur
bunun için sonuna kadar savaş
ve bu savaşımında
sana ait sandığın
nesnel olan ne varsa
vermekten
veya gözden çıkarmaktan
çekinme
çünkü sen
yürüyeceğin yolların
çıkacağın
ineceğin merdivenlerin
tek sebebisin
sana
herhangi bir cinsiyetin kimliğini sunacaklardır.
Sen
kendi cinselliğini
dahası kendi seçeneğini
üzerine giydirilen kalıpları kırarak
bul ve yaşa
ne kadın ol
ne erkek
ne de üçüncü cinsi ara
cinsellikte
“kendin “ ol
sır gibi
her yerini kaplayan
ten perdeni arala
o’raya gir
bulduğunla “dost” ol
ama
bulduğunla
senin cinsiyetin de
cinselliğin de budur işte
iki “ten’de can”
birbirlerine karşı
dayanılmaz tutku duyuyorsa
uzak kalmalarına sebep
ister bir “eş”
ister “ana babaları”
ister eli sopalı “umacılar”
isterse başka
bir sürü “şey” olsun
“bir” likteliğe konulan
her türlü engellemeye inat
onlar
bir bütünün iki parçasıdırlar
ki onlar
silueti insan olanların
“saymaca” larına;
“gelen-ek ve gören-ek” leri ile
her gün,
her gün
yeniden üreyen
“yasaları” na rağmen
“ten”de “insan”ı bulmanın
verdiği onur ve hak gereğince
“bir” dirler
davranışlarını kimseye kısıtlatma
bir gün
çaresiz kalır da yenilirsen eğer
içindeki doğru bildiğinden
uzaklaşma
sana ve yapmak istediklerine
“yuları sırmalı gem” vurmalarına
izin verme
bu
yakın-uzak
veya sonraki “aile” bireylerin
sahte ya da sevgi sanı ile
birlikte yaşamak zorunda bırakıldığın
albenili veya salaş döşenmiş
dam-altı arkadaşın
–eşin- bile olsa.
Bu –ben- dahi olsam
sen
sadece
doğruluğuna inandıklarını yap
olur da bir gün
umarsızca
bir kereliğine bile olsa
kime olursa olsun
kendinin sanıp
özgürlüğünü
dahası
“can özünü” kaptırırsan
işte o zaman
yaşadığın sürece
tekrar
o merdivenleri
zeminden başlayıp tırmanıncaya kadar
borç ödersin
yine bu yolda
sana verilene
aklınca biçtiğin bedeli
sakın karşındakinin ödemesine
izin verme
işte bu
dayanılmaz “ben”liktir
bu
düşük yapmaktır
kötü ve çirkin adında
ne varsa kafanda
sil at
kötü ve çirkin yoksa
iyi ve güzel kavramları da
aldatamaz seni
insanları
nesneleri ve duyguları
ayrıştırma
zıtlığa düşme
sana çirkin gelen bir şey
bir çoğuna
güzel gelebilir
güzel dediklerin de
çirkin olarak adlandırılabilir
bu ikilik
sadece sanal bir betimdir
“kalbin ve bağırsakların”
demiştim hani
hangisini söküp atabilirsin
sana katı ve duyarsız yaklaşanlar olacaktır
bu davranışlara
anında veya sonradan da olsa
tavır alırsan
onlarla aynı olursun
çatışmalarında
uzlaşmazlıklarında
ve özellikle
-sanı da olsa-
sevgilerinde
araya sakın hakem tayin etme
bu yanılgıya bir kez düşersen
bir gün birilerine
senin de hakemlik yapman gerekebilir
o an
kim kime göre iyi
kim kime göre kötüdür
ayrıştırma makamı
önce karşındakinde
ardından sende
can acısı olur
böyle bir durumda
çözüm karşındakinin kendisidir
buna dikkat et
çözümü kendinde olanın çöplerini
bırak
kendisi ayıklasın
kavga yok
“seni ısıran köpeği okşa”
demiyorum
ama sakın sen
“ısıranlar” dan olma
“yaşayan” ve “yaşamayan”
diye adlandırılana yakın ol
dinlediğinde
duy
baktığında
gör
fakat sakın
çöplük olma
yalan söyleyebilirsin
ancak kendi yalanlarını kendin seç
yalanlarını
“ben” egonu dik tutmak için
veya silah olarak değil.
İnandığın değerler için kullan
bu senin elinde
sana yalan söyleyenin yalanını
sakın açık edip
yüzüne vurma
-Tırmandığın merdivenin
üst basamaklarına ulaştığında-
çevrendekilerin
*sana basitmiş gibi gelse de*
korku kaygı
zevk aşk
sevgi kin
inanç inançsızlık
zaaf hobi
ve alışkanlıklarına
“doğrusu budur”
bilge edasıyla yaklaşma
yaşlanmadan
ihtiyarladığını sananların
dayandıkları asayı
ellerinden alma
onların değerlerine
onlar adına sahip çık
ama “ben” zevkine kapılıp
sana makam vermelerine izin verme
her değer
taşıyanının doğrusudur
bunu unutma
bu yolda el öpmekten çekinme
bırak
elini öptüklerin
öpülen elin
kendi elleri olduğunu zannetsinler
ancak sen
sakın elini öptürme
bu
elini öpenin sana teslim olmasıdır
bu makama dikkat et
taşıyamayacağın teslimiyet
seni kül eder
sevgilerinde duyarlı
aşklarında teslimiyetçi ol
mazeretçi
ve ayıklayıcı olma
“can” ‘ın “kalk gidelim”
deyişine
“nereye”
diye karşılık verirsen
ya da
“can” dediğin
sen “kalk gidelim” dediğinde
“nereye”
diye sorarsa
işte o zaman
bırak her şeyi olduğu yere
ve hazırlan
ilk basamağını adımlamaya
yüreğindeki merdivenin
zıtlıkları ve eğrileri gör
doğru denilenin
karşındakine göre eğri olabileceğini
gerçek kavramının da
gerip-çekme ile ilişkisini
göreceliğini
savunana göre değişebileceğini unutma
bir pislik böceğinin
yuvasındaki yavrularına
yuvarlayarak götürmeye çalıştığı
pisliğe de
o uğurda harcadığı emeğe de
saygı duy
bu işlev ve oluşumun
içinde ve tüm canlılarda
sadece betimleme farkıyla aynı olduğunu
“iğrenç” sözcüğünün
‘zıt’ tıyla eşdeğer olabileceğini
sakın unutma
“iğrenç” ve “lanet olsun”
sözcüklerini
hiçbir nesne veya değer için kullanma
İnsanları duyguları-düşünceleri
davranışları ve görünüşleri nedeniyle
sakın yargılama
eleştiri zevkinin
“ben” duygusunu beslediğini unutma
“öz-eleştiri erdemli olmanın bir göstergesidir.”
Safsatasına inanıp
sakın az önceki veya dünkü kendini
karşındaki “ayrıştırıcı” lara
teslim etme
Çünkü “sen” i bu güne getiren
dünkü “sen” olsa da
bu gün artık “sen”
dünkü “sen” değilsin
eleştiri ve özeleştiri
ne biçimde veya kim için olursa olsun
benliği sözsel yargılama zevkiyle
sarhoş eder
Bundan daima uzak dur
düşünsel kavgalarında
teslimiyetçi değil
uzlaşmacı ol
kızabilirsin de
ama kızgınlığın
karşındakinin söz veya davranışlarına olsun
şahsına değil
düşman adlılar
arkadaşların ve “sanı dostların”
ne tam iyidirler ne de tam kötü
ilişkilerinde sakın kayıtçı olma
ufacık bir kapı aralığı
yürek geçecek kadar
unutma
ve hiçbir zaman küsme
küsen insan nefret eden insandır
nefretin azı veya çoğu olmaz
uygun ortam bulduğunda
her an patlar
durduramazsın
küskünlük ve nefret
insan ekini değildir
unutma ki nefret,
sahibini yer bitirir önce
nesnellik ve öznellikte
alınganlığın
küsmeyi
küsmenin de nefreti tetikleyeceğini
unutma
birikim
neye karşı
kime karşı
isimlerle uğraşma
-anne baba dayı amca kardeş eş arkadaş-
isimlere takılırsan
ismin arkasındakini göremezsin
isminde iddialı olanlar
isimleri gibi davranırlar
kendini isimlere karşı koru
şayet ben
“baba”lık adıma sığınıp
salt “baba” umacılığı ve ısrarıyla
üzerinde baskı kurarsam
bu
seni nesnel sahiplenme
hevesi içinde olduğum
anlamına gelir
ki sanal benliğimle
öznel kimliğimi
birbirine karıştırma
sahiplenme dürtüsü
“insan” ve “mal”
değerler dengesini alt üst eder
eve girmeden ahıra uğrayıp
“köyün merkebini” ziyaret eden
“halvet haneye” girmeden
ocağa koydurulan suya
sırta vurulan sopaya
sırta
sopanın ardından döşenen
sıpaya
ardından yunup yıkanıp()
mal sahibi edasıyla dolaşan
“koskocaman koca” ya
ve ona takılan
“erk” adına
dikkat et
kendini kimseye sahiplendirme
birilerine sahip olma düşünden de
uzak dur
bu
çocuğun bile olsa
sahiplenmede öz-benliği örten
sevgi maskesidir
bu perdeyi kaldırırsan
taşıyamayacağın şeylerle karşılaşırsın
senin baban olmam
birbirimizi sevmemizi gerektirir(!)
bu annen için de
kardeşin
eşin
veya arkadaşın için de aynı
buna dikkat et
bu tür sevgiler
önyargılı sevgilerdir
koşulludur
bir sevgide
isim perde ve şart varsa
zorunluluk vardır
bir tür “el-mecbur” yönelme ve yönlendirme
sanaldır;
görecedir
aldanma
yakınlaşmalarında ve sevginde
“bir” liği yakala
önyargı ve kayıt
“bir”liği bozar
sevgilerinde
“paylaşım”ı çıkar aradan
sevgi paylaşımında
sanılanın aksine
“iki” lik vardır
bir sana bir bana
oysa sevgi
sadece
“bir” likte yaşanır
yalın ve duru
paniğe kapılma
tekliğe uzanan yolda
”bir”i yakalamada
yetersiz kaldığını sanman
seni tamamlayanın
seni göremeyeceği anlamına gelmez
iç dünyanda veya yaşadığın evde
yanındakilerle veya yalnızken
kapını ve pencerelerini kapatıp
pek ala
mutlu(!) olabilirsin
bu bencilliktir
“insan”dan
elini eteğini çekme
yaşam biraz da
“dangıl-dungul” olmalı
hep ekmek su
bıktırır insanı
zıtlıkları
oluşumu
bulaşmadan da yaşamalı insan
ki mutluluk(!)
“iç”le “dış”ın
kaynaşması olabilsin
dışarıdan korkarsak
içimizden emin değiliz demektir
evinin kapılarını sonuna kadar aç
korkma
adı “kötü” olan
içeri girse de
akıl verip yargılama
zenginliğinle doyur o’nu
sen
yeter ki içeriyi iyi döşe
“karadut” um doğaç
hazırlıklı ol
yaşamının bundan sonraki her evresinde
ulaşmak istediğin her şeyin
sana baş kaldırdığını
ve her şeyin
yenmek zorunda olduğun
cilveli
oynak
ve çok yüzlü
bir iradesi olduğunu
göreceksin
bana gelince
“sıkılıyorum” demiştim
hem de fazlasıyla
sıkıntı denilen
bir “çok”luk herhalde
ya da
“bütüne karılma” aşkı
bu “ten” de
her ”dem”
kayıtsız pay verilmeli
ya da
alınmalı

şu an
yedi günlük halinle
hangi şekildesin bilmiyorum.
Pay(!) ıma düşen kadarınla da olsa
yağmur olup
yağmanı
evine gelmeni bekliyorum



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Oğlak
Uzar Hasretliklerim
Cankuşum


erdorum acaroğlu kimdir?

Erdorum ACAROĞLU Acıpayam nüfsuna kayıtlı ancak, Memur olan babasının görevi nedeniyle, Hiç görmediği bir ilin “şirin” olduğu söylenen bir ilçesinde, soğuk bir kış gününde doğdu. tüm okulları çeşitli illerde okudu. Hiçbir okulu başladığı ilde bitirme zevkini tatmadı. Gelenek bozulmadı; Yüksek Okul ile Lisans Tamamlama Eğitimini üç ayrı ilde tamamladı. Altı yıl boyunca birbirinden farklı birçok işte çalıştı; ama öğretmenlik inadından bir türlü vazgeçmedi. Türk Dili Edebiyatı. ve Türkçe Öğretmeni olarak bir süre Özel Dershanecilik, ardından Milli Eğitim bünyesindeki eğitim kademelerinde öğretmenlik, idarecilik ve bir Yüksek Okulda okutmanlık yaptı. Kırk yıl boyunca anlatmaya çalıştıklarımı sayfalara dökmüşsün; hepsinin altına imzamı atıyorum “B. Ö. ” Dilin tüm zenginliklerini kullanmaya çalıştığınız eserinizin, en az kullandığınız dil kadar zengin, derin ve yaşayan içeriğine yalnızca, acizane hayran olduğumu bildirmek acımasızlığını gösterebiliyorum. “Ş. Ö” Bazı yerleri beni öyle ürküttü ki, “umarım bir sonraki dizede kendimle karşılaşmam” derken, geç de olsa elimdekinin ayna olduğunu fark ettim. Alev almış bir yapıda cırcır böcekleri üzerine şiirler yazmanın mantıksızlığını kanıtladığın eserinde; “yaşanmadan yazılmaz” lığın tadını aldım. Ancak, keşke okumasaydım. Yahu canımı çok acıttın “R . D. ” Kapak resmindeki fırça darbelerimin elindeki kalemle benzerliğine, hoyratlığına, kitabını okuyunca bir kez daha inandım “E. L. A. ”


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © erdorum acaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.