..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Din > Bekir SAĞLAMER




29 Ağustos 2016
Cehaletin Gölgesindeki Kadın  
Kalemin hakikatinden yoksun olanlar, zulmün kalemine mahküm olurlar.

Bekir SAĞLAMER


Temel gayemiz, kadınların karşı karşıya kaldığı ve toplumun temel problemlerinin başını çektiği şeytani zihniyetleri bertaraf etmek, aynı zamanda kadınların parçası haline getirilmeye çalışıldığı senaryoların asıl gerçeklerine ve gerekçelerine dikkat çekmektir. Aksi takdirde beyinsiz kuklalarının çorap söküğü gibi gelen asılsız iddialarını dile getirmeye mecal bırakmaksızın hayalleri dahi aşan çokluktadır


:AHGA:
Tarihten bu yana kadın, korkulu rüya haline gelmiş ve tesanüt içerisinde hazırlanmış olan hain projelerin sahnesi olmuştur. Nefislerinde kadını en yüce makamda oturtanlar, yeri geldiğinde de biçilmiş rollerin kurbanı ettiler. Kadını erkekten türetenler, erkeklerin arzularına hapsettiler.

İtaat edilecek adres olarak Allah(c.c)’ı değil, kendilerini tayin ettiler. Peki ya onlar nasıl var oldu? Onları insanlığa kazandıran vesile kadın değil miydi? Yoksa onlar gökten zembille mi indiler hayat iklimine?
Diri diri gömülen kız çocukları, varlık sahasına düştükleri andan ölümüne kadar ‘’insan’’ sıfatı yakıştırılmayan ve sadece çıkar objesi durumunda bırakılan kadınlar asla yalnız değiller ve olmayacaklardır. Şehadete koşan Sümeyye’yi, ancak Allah(c.c)’a sığınmış muhacir ve mücahide kadın Ümmü Gülsüm’ü, takvasıyla hayasızlara, nefsin uşaklarına ve iffet düşmanlarına boyun eğdiren Ümmü Zer’i Allah(c.c) asla unutturmadı ve unutturmayacaktır.

Aslında kadına yönelik cehaleti şaha kaldıran en önemli husus, kadınların yaratılış itibariyle erkeklerden meydana geldiği iddiasıdır. Allah(c.c)’ı anlamayanlar ve O’nun katında indirilenden ziyade uydurulan dinin mensupları, kadınları hakir görmek ve öyle göstermek, onlar üzerinden hedeflerine ulaşmak düşüncesiyle bu tür bir yaratma projesini de beraberinde geliştirip ortaya atmışlardır. Bu hurafeler, maalesef islamın hakim olduğu düşünülen toplumlarda da kök salmış ve kısa zamanda da popüler olmuştur. İslam, o toplumların cennetteki tapusu; hayatını üzerine temellendirdikleri geleneksel din ise yaşam tarzları olmuştur.

İnsanın yaratılışını Kur’an’i bir bakış açısıyla ele aldığımızda erkek ve kadınların birbirlerinden asla türemediklerini; aksine iki cinsin de hayat buldukları şeyin tek ve aynı olduğunu açık bir şekilde görmek mümkündür. ‘’Ey insanlar! Sizi tek bir cevherden/nefisten yaratan, o cevherden/nefisten de eşini yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın üretip yayan Allah’tan sakınınız…’’(Nisa,1) ayetiyle Allah(c.c), bizlere açık bir şekilde ifade etmektedir ki kadın, erkeğin ne kaburga kemiğinden ne sol kemiğinden ne de şu veya bu kemiğinden yaratılmamıştır. Ayette anlaşılması gereken temel konulardan ilki hitabın ‘’Ey erkekler’’ diye geçmemesi, ikincisi ise erkekler hangi cevherden yaratılmışlarsa kadınların da aynı türden yaratıldıklarıdır. Allah(c.c)’a düşmanlık edenler, ayetlere putlarının aklıyla yaklaşarak hem O’na hem de ümmetin mücahide kadınlarına iftira atmakla insanlık libasını üzerinden çıkarmış oluyorlar.

Kadına bu denli pervasızca saldıranlar, elbetteki günahlarının kefareti olarak da onları hedef tahtasında oturtmaya devam edecekler. Kadınlar, insanların günah kaynağı ve mirası olarak görülmektedirler. Bu yüzden cehennemliklerin yüksek oranda kadınların olduğu öne sürülmekte ve Peygamber de bu akıl dışı oyunlarına başrol tayin edilmektedir. İddialarına uygun kılıf bulmak ve taraftarlarına yol açmak için Peygamber adına aslı astarı olmayan, neresinden tutarsanız elinizde kalacak türden sözler piyasaya servis edip vahiy kültüründen uzak kalmış akledemeyen zihinlerini bulandırmaya çalışmışlardır. Konuyla ilgili bir rivayet şu şekildedir: ‘’ Ashab-ı Kiram’dan Ebu Said el-Hudri anlatıyor. Bir ramazan ve kurban bayramıydı. Resul-i Ekrem Efendimiz, bayram namazını kıldığımız namazgaha geldi. Bir tarafta kadınlar da bulunuyordu. Onların yanından geçti ve şu hitapta bulundu: ‘’ Ey kadınlar! Sadaka veriniz ve istiğfarı çok yapınız. Çünkü bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz. ‘’(Buhari. Hayz 6, Zekat 44, İman 21, Küsuf 9, Nikah 88) Bu rivayette maalesef onlarca çelişki mevcut.
•     ‘’Ey kadınlar! Sadaka veriniz’’ deniliyor rivayette. Sizin rivayetleriniz gereği peki ya kadının kocasının izni olmazsa? Çünkü yine başka bir rivayette kadın kocasından izinsiz asla nafile oruç tutmamakla beraber sadakayı da veremeyeceği ifade edilmektedir.
•     ‘’Bana cehennemlikler gösterildi’’ ifadesinde Peygamberin gaybı bildiğini vurgulamakta ve buna karşı Allah(c.c): ‘’Gaybın anahtarları Allah(c.c) katındadır. Onları ancak O bilir.( En’am, 59). ve yine başka bir ayette: ‘’Göklerde ve yerde Allah(c.c)’tan başkası gaybı bilmez.’’ ( Neml,65). Allah(c.c)’a rağmen Peygamber böyle bir ifade kullanmış olabilir mi? Tabiki de hayır. Aksi takdirde emre itaat etmeyen, ayetlere zulmeden bir Peygamber profili ortaya çıkmış olacak ki bütün Peygamberler de emre itaatsizlikten münezzehtir.


Aslında bu tür iddiaların Eski Ahit israiliyyat temelli oldukları açıktır. Tevratta yasak edilen meyveden ilk yiyenin ve sonrasında yedirenin Havva olduğu ifade edilir. Neden yedin? Sorusuna karşılık Hz. Adem’in Allah(c.c)’a cevabı şu olmuştur: ‘’Yanıma koyduğun kadın, ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim’’ nitelikte cevap verdiği Havva’nın ise ‘’Yılan beni aldattı ve o yüzden yedim’’ diye yanıt verdiği zikredilmektedir. Bunun üzerine Allah(c.c)’ın kadın(Havva)’a: ‘’Çocuk doğururken o anda sana çok acı çektireceğim. Ağrı çekerek doğum yapacaksın, kocana istek duyacaksın ve seni o yönetecek’’ dediği, Hz. Adem’e de: ‘’Karının sözünü dinlediğin ve sana sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi. Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın’’ dediği söylenmektedir.

Bu israiliyyat kaynaklı bilgilere göre Hz. Adem’i cennetten kovduran ve günaha girmeye sevk edenin Havva olduğu dolayısıyla kadınların cehennemin var oluş sebebi oldukları dillendirilmektedir. Fakat aslında iki tarafın da çabaları sonucunda hatanın meydana geldiği şu ayetlerle anlaşılacaktır: ‘’Ve demiştik ki: ‘Ey Adem! Eşinle birlikte cennete yerleşin, neresinden isterseniz bol bol yiyiniz. Ancak şu ağaca yaklaşmayınız. Yoksa zalimlerden olursunuz.’’ (Bakara,35). ‘’Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları yerden çıkardı. Biz de: ‘Haydi kiminiz kiminize muhalefet olmuş olarak yeryüzüne inin, size belirli bir zamana kadar duracak ve faydalanacak yer vardır.’’ Demiştik.(Bakara,36). ‘’Derken Adem, Rabbinden kelimeler aldı(ve onlarla yalvardı da) Allah da tevbesini kabul etti. Şüphesiz tevbeleri kabul eden ve bağışlayan O’dur.’’ (Bakara,37)

Bu rivayetlere dikkat edilmesi gereken hususlardan biri işlenilen fiillerin birlikteliği sözkonusu iken ve bu anlayış kapsamında anlam çıkarılması gerekirken sadece Havva’yı odak noktası haline getirerek bu doğrultuda Havva şahsında tüm kadınları günah keçisi ilan etmek, akla ve mantığa hizmet etmekten gayrı tamamen şeytanlarının çizmiş oldukları projeye kadınları böyle bir algı operasyonuna dahil ederek amaçlarına ulaşmayı hedeflemektir. İkinci bir husus ise Yüce Allah(c.c)’ın bu ayetlerde Havva’ya değil, Hz. Adem’e vurgu yapması ve Hz. Adem’in tevbe edip af dilemesidir. Gerçekten tek suçlu Havva ise peki Hz. Adem neden tevbe etmekte ısrarcı oluyor? Bunları bir bütün olarak ele aldığımızda bu konudaki anti islami bakış açılarının ne kadar da gerçek dışı olduğunu da kavramış oluruz.

Temel gayemiz, kadınların karşı karşıya kaldığı ve toplumun temel problemlerinin başını çektiği şeytani zihniyetleri bertaraf etmek, aynı zamanda kadınların parçası haline getirilmeye çalışıldığı senaryoların asıl gerçeklerine ve gerekçelerine dikkat çekmektir. Aksi takdirde beyinsiz kuklalarının çorap söküğü gibi gelen asılsız iddialarını dile getirmeye mecal bırakmaksızın hayalleri dahi aşan çokluktadır.
Hayatı ve hayat veren vahyi doğru anlamak lazım. Vahyi doğru anlamak putlardan arınmış, hurafelere diz çöktürmüş bir benliğe, akla sahip olmak gerekir. Şu da bir gerçek ki kalemin hakikatinden yoksun olanlar, zulmün kalemine mahküm olurlar.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurban Gerçeği İle Kurbanlık Gerçekler
Ebu Hureyre’nin Dokunulmazlığı
Aklın Âkilliği

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İnsanlık [Şiir]


Bekir SAĞLAMER kimdir?

Fikirlerim ile okurlarımın aklındaki dini kaygılara cevap olmaktan gurur duyarım.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl KISAKÜREK vs.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bekir SAĞLAMER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.