Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumayı istemediği eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Köle ve esir aynı kavramlar değildir. "Esrâ: Esir - Usârâ: Esirler" manasındadır. Ve köle kelimesinin geçtiği ayetlerin hükmü ile esir ayetlerinin hükmü farklıdır. Kölelik, İslam öncesi neredeyse tüm toplumlarda uygulanan bir sistemdi. Kuran'ın geldiği topraklarda da bir müşrik geleneği olarak kölelik devam ediyordu. Esir ise, Müslümanların müşriklerle savaşı esnasında, karşı tarafı öldürmeden etkisiz hale getirdiği kişilerdi. Esirin hükmü, Muhammed Suresi 4. ayette; "Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin)." şeklindedir. Yani savaş bitiminde esirler fidye karşılığı veya karşılıksız bırakılır ve savaş ağırlıklarından kurtulunur. Esirin hükmü budur. Gelelim kölelik meselesine. Kölelik İslam öncesinde, sonrasında ve hatta yakın zamana kadar en modern toplumlarda dahi görülen, gayri medeni bir uygulamadır. Şuara Suresi 22'de, küfrün önderi olan Firavunun, İsrailoğullarını kendine köle yapışı Musa peygamberin dilinden şu şekilde anlatılır: "Başıma kaktığın bu nimet, İsrâiloğulları'nı kendine köle yapmandan dolayıdır" der. Yine başka bir ayette Firavun ve önde gelenler, Musa ve Harun peygamberler için, 'O ikisinin halkı bize kölelik ederken şimdi biz tutup bizim gibi iki insana mı inanalım,' dediler. (Müminun Suresi, 47) Aslında bu iki ayette geçen kelime köle değil, hizmeti altında bulundurma manasındadır. Bir kavmin tümü köle konumunda olamaz malumunuz. Görüldüğü üzere kölelik, müşrik ve küfür sisteminin bir ürünüdür. İslam ise, kimsenin kimseye köle olmadığı özgür bir toplum idealini ortaya koymuştur. İslam'ın gelişiyle her fert, diğeri ile eşit konuma gelmiştir. Üstünlüğün sadece takvada olduğu bu sistemde insanların arasında her hangi bir sınıf farkı kalmamıştır. İslam'ı seçen kişi, tüm bağımlılıklardan sıyrılıp yalnız Allah'a kul/köle olur. İslam'da Allah dışında kimseye Kul/Köle olunmaz. Bu şirktir. Ali İmran Suresi 79. ayette Allah "Allah'ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiç bir insan, 'Allah'tan sonra bana da kulluk ediniz,' diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, 'Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun,' der" buyurur. Yani ayetten de anlaşıldığı üzere peygamber, kendisine kul/köle olunmasını talep dahi edemiyor. Bu kendisine yasaklanıyor. Kul/köle sadece Allah'a olunur diyor. Bu ayet, kölelik sistemini İslam dünyasında bitiren, Kul olunacak tek makamın Allah olduğunu kesin bir dille belirten bir ayettir. Peygamberin insanları köle edinmesi yasaklanmışken, diğer müminlerin böyle bir şirke cüret etmesi mümkün değildir. Zümer Suresi 29. ayette yalnızca Allah'a kul olmanın, insanları tüm bağımlılıklardan özgürlüğe kavuşturduğu şöyle anlatılır: "Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar." Ateistlerin "kölelik İslam'da meşru" diyerek delil gösterdikleri Nahl Suresi, 75. ayete gelelim şimdi de. Ayette köle olarak çevrilen kelimelerin manaları şöyledir: "Abd: Hizmetkar, Memluk: Birine mal/eşya olmuş, Abden Memluk: Başkasının malı olmuş hizmetkar" demektir. Abd köle manasına gelseydi "başkasının malı olmuş köle" demeye gerek kalmazdı. Çünkü köle zaten başkasının malı konumundadır. Ayete bakalım; "Allah, hiç bir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu?" (Nahl Suresi, 75) Aklı başında, ortalama zekaya sahip, muhakeme yeteneği olan, düşünebilen bir insan, bu ayette köleliğin meşru kılındığını iddia ederek kendisini küçük düşürmez. Ayette, Zümer Suresi 29'a paralel bir anlatım vardır. Yani başkasının eşyası durumundaki biri ile, sadece Allah'a hizmet/ibadet ederek özgürleşen kişinin durumunun aynı olmadığı anlatılır. Hürriyetin sadece Allah'a ibadet/hizmet ederek sağlanacağı vurgulanır. "Ancak sana ibadet/hizmet eder ve ancak senden yardım dileriz." (Fatiha Suresi, 5) ayeti de müminin pusulasıdır. Ateistlerin köleliğe delil gösterdikleri bir diğer ayet de Bakara Suresi 221. ayettir. İnanmadıkça, ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir hizmetçi kadın ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır; ondan hoşlansanız bile. Ortak koşan erkeklerle, inanıncaya kadar kızlarınızı evlendirmeyin. İnanan bir hizmetçi erkek ortak koşandan daha hayırlıdır, hoşlansanız bile... (Bakara Suresi, 221) Burada daha önce de bahsettiğim erkek ve kadın hizmetli kelimeleri geçer. Yani köle manasına gelen "er rikab" kelimesi geçmez. Ayette, "iman eden bir hizmetlinin , müşrik olan efendilerden daha hayırlı olduğu anlatılır". Köleliğe delil gösterilen diğer ayet ise Nur Suresi 32. ayettir. Bu ayetin orjinal metninde olmayan "köle ve cariye" kelimeleri meallere eklenerek, manası aslından farklı bir şekle sokulmuştur. Ayette "min ibâdi-kum: sizin kölelerinizden" diye çevrilen kelimenin doğrusu, ilk paragrafta da belirttiğim gibi "erkek hizmetli" olmalıdır. "ve imâi-kum: ve eşi olmayan kadınlarınız" olarak çevrilen kelimenin doğrusu da " kadın hizmetli"olmalıdır. Yani ayette, bekarları erkek ve kadın hizmetçilerinizi evlendirin der. Bekarlarınızı, erdemli kadın ve erkek hizmetçilerinizi evlendiriniz; eğer yoksul iseler, Allah onları kendi lütfundan zengin edecektir. Allah cömerttir, bilendir. (Nur Suresi, 32) Müşriklerin elinde bulunan kölelerin inançları kendi tasarruflarındadır. İslam'ı tanıyıp iman edebilirler ama bu onların özgür kalmalarına neden olmaz. Çünkü müşrikler İslam'ı red ederler. Dolayısıyla Allah'ın tek efendi/Rab olduğunu ve yalnızca Allah'a kul/köle olunacağını kabul etmezler. Bu nedenle Allah, müşriklerin elindeki köleleri eritecek bir sistem emretmiştir. Her fırsatta müminlerin ibadet olarak, müşriklerin elindeki kölelerin ücretlerinin ödeyip azat edilmelerini bildirmiştir. Köleliği eriten ayetlerden bazıları özetle şöyledir: - Nisa Suresi, 92'de, inanmış bir kişiyi hata sonucunda öldürmenin karşılığı, inanmış bir köleyi azat etmek ve ölenin ailesine diyet ödemektir. (Ayette, rakabetin kelimesi geçer ve manası, "bir köle" demektir.) - Maide Suresi, 89'da, Yemin kefareti, on fakiri yedirmek, giydirmek veya bir köle azat etmektir. (Ayette, rakabetin kelimesi geçer ve manası, "bir köle" demektir.) - Mücadele Suresi, 3'de, Kadınlarını annelerine benzeterek yabancılaştırdıktan sonra sözlerinden dönenler, eşleriyle cinsel ilişkiye girmeden önce bir köleyi özgürlüğe kavuşturmalıdır. (Ayette, rekabetin kelimesi geçer ve manası, "köle" demektir.) - Bakara Suresi, 177'de iyiliğin tanımı yapılır. Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanmak dışında; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunmak olarak tanımlanır. (Ayette, ve fî er rıkâbi kelimesi geçer ve manası, kölelerin kurtulması için... demektir) - Tevbe Suresi, 60'da, Sadakaların/Zekatların yoksullara, düşkünlere, bu konuda çalışan görevlilere, kalpleri İslam'a ısındırılıcak olanlara, kölelerin özgürlüğü için, borçlulara, Allah yoluna ve yolda kalmışlara verilmeli der. (Ayette, ve fî er rıkâbi kelimesi geçer ve manası, kölelerin kurtulması için... demektir) Sonuç: Hayatın içinde yer alan bir konunun Kuran'da geçiyor olması, Kuran'ın o konuyu desteklediği ya da meşrulaştırdığı anlamına gelmez. Kuran'da fakirlikten de bahseder ama fakirliği teşvik etmez. Fakirliğin son bulması için müminlere, infak ibadetini layığı ile yapmalarını emreder. Kuran'da kölelik yoktur. İslam'da sadece Allah'a kul/köle olunur. Aksi şirktir. Ve şirk, affedilmeyen tek günahtır. Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir? Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir . (Beled Suresi, 12-13) Cariye konusundan bir başka yazımda bahsedeceğim ... Mehtap Gözükan https://www.facebook.com/MehtapGozukan https://twitter.com/MehtapGozukan
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehtap Gözükan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |