Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Gazze bombalanıyor. İçimiz acıyor, öfkemiz kabarıyor, yumruklarımızı ve dişlerimizi sıkıyoruz. Bir şeyler yapabilmenin yollarını arıyoruz. Hemen profil resmimize bir Filistin bayrağı koyuyoruz sosyal medyada veyahut ölen Filistinli çocukların resimlerini paylaşıyoruz hani şu altında meşhur o içeceği, reklam olmasın adına gerek yok, almamayı tembihleyen sözler yazan resimler. Daha başka ne yapıyoruz; biraz daha öfkeli olanlarımız mesela, bir meydanda toplanan kalabalığın arasına karışıp “kahrolsun İsrail” sloganları atıyoruz. Kızıyoruz insanlara “Bakın falan ülke insanları nasıl tepki gösteriyorlar, hadi sizde gücünüzü gösterin falan falan ürünleri sakın almayın toplumsal bilinç oluşturalım.” “Bütün Müslümanlar bir olsa tükürüğümüzle boğarız, ama nerede! Biz birlik olamayız ki!” “Hükümet samimiyse tepkisinde derhal şunları şunları yapmalıdır!” diyoruz değil mi? Peki, asıl bütün bunları yapmak yetiyor mu? Tepkilerin yeterli olup olmadığını sormuyorum. Yani o tepki denilen şeyin en yüksek düzeyi neyse, yapabilsek sesimiz bir tankın önünü keser mi acaba? Hiç sanmıyorum. Çünkü biz tepkimizi artırdıkça onlar etkilerini artıracaklar, ters bir orantı var bu işte bana göre. Ne yapmalı o zaman oturup vaz mı geçelim mücadeleden? Hayır, geçmeyelim. Ya nasıl olacak? Yukarıda saydıklarım bir mücadele değil ki. Biz onları yapmakla mücadele etmiyoruz ki. Gürültü yapıyoruz sadece. Gürültü ancak kargaları kaçırır. Mücadele dedim ya şimdi yine bazılarınız dışa dönük bir mücadele yapmamız gerektiğini söyleyeceğimi düşünecek. Hayır tam tersi. Gazze’yi de Suriye’yi de Doğu Türkistan’ı da vs. vs. kurtaracak mücadele, önce hepimizin içinde, tam da kalbinde başlamalıdır. Önce kalplerimizi diriltmeliyiz ve gerçek Müslümanlar olmalıyız. Çünkü biliyoruz ki “İnanıyorsanız Üstünsünüz” buyuruyor Allah Teala, çünkü biliyoruz ki: “Gerçek imanı elde eden kainata meydan okuyabilir.”. Bizi gerçek insan ve Müslüman yapacak ve hakiki imanı kazandıracak sır kalbimize dönüp önce onu diriltmektir. Manen hasta ve ölü kalpler yani önce kendisini diriltememişler ne kadar slogan atarlarsa atsınlar Gazze’yi kurtaramayacak İslam birliğini diriltemeyeceklerdir. Dillerimiz yalan söyledikçe, alınlarımız secde izleriyle süslenmedikçe, cüzdanlarımız sadaklarla bereketlenmedikçe, ruhumuz Kur’an’la kalbimiz zikirle dirilmedikçe emin olun her gün Müslüman ve mazlum kanı akmaya devam edecek. Kardeşim sen dirilirsen, evin dirilir. Evin dirilirse mahallen dirilir. Mahallen dirilirse camilerin dirilir. Camileri ayakta olan bir millet gerçek dirilişe uyanmış demektir. Bırakalım artık televizyon başında uyuklamayı. Sokakları amaçsız bir şekilde arşınlamayı. Kalkın ayağa ve kendinizi kurtarın önce, çünkü biz kurtulmadıkça zincirlerimizden kundaktaki bebekler hiç uyanmayacak, Gazze uyanmayacak aydınlık bir sabaha, Doğu Türkistan’dan muştular gelmeyecek. Biz dirilmedikçe, kimse kusura bakmasın, Hanzala yüzünü dönmeyecek ve hiç büyümeyecek. Vesselam.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © hüseyin hilmi arslan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |