..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat doğaya eklenmiş insandır. -Bacon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Sürrealizm > Halil Yağmur




12 Eylül 2012
Sessiz Seyirciler  
Halil Yağmur

:AEEJ:
Bilinmeyenin göbeğinde filizlenen fidan,
Taşın taşlığını, toprağın topraklığını bilmez;
Hırpanî bir zaman dilimi yaşar içinde,
Nereden neyi alabilirse o kadar mutlu
Beklediği bir şeyler var olsa da, yabancı:
- Tutamaz yaralı yaprağını dallar üstünde.

Hayat kırılgan esintiler yaratır bazen,
Ayakta kalanlardır farkında olanlar.
Sevdayla dövüşür iki genç yavaş yavaş
Nitekim her sabah aziz ışıklarla gelir.
Hiç yaşanmamış umutlara açılır gözler.
Sürekli hazin bir açlık kaygısı içinde,
Savaşlardan barışlardan bıkmış halklar;
Susmalı artık düşüncenizin arsız çağrısı:
Sırf insanlık için; hep daha kalabalık
Hep daha yetersiz sayılıyorsa yıldızlar;
O zaman utanç taşıyan ellerimize bakın?

Şüphesiz bir cevabı olacak bu çatlakların.
Nasır tutmuş kamburu çıkmış düşlerimiz:
- Ki bizim olmayan nedir şu âlemde?
Bilmediğimiz inanmadığımız asi sorular
Birileri tarafından yaratılmış, ne yazık!
Mümkün değil bu yollardan dönmek:
Geride çok hasta var, hastalık var;
Düşünsel suçlara işlendi tarih sayfaları
En dolu sayfasına bakıp yazıldı şiirler;
Ve görkemli savaşlarımız marifet gibi...

***

Ah, insan kanıyla çalışan robot fikirler!
Her biri binlerin katili ve habersiz.
Birileri ses vermeli ağır uykulardan,
Konuşmalı, demeli artık: "Şu ışıkları,
Biz serdik sahip olduğunuz günlere!"
Sonra anlayacak bir tayfa lâzım;
Yeni bir nesil lâzım, düşleri kirlenmemiş
Arzusuna sahip çıkan dost lâzım;
Ve şâir demiş: "Benim sadık yârim
Kara topraktır." - İnsan ki, toprağın katili!

Bütün nimetler dava açmalı insanlıktan:
'Doğa yakılıp biçildi; Tanrılar iğfal edildi!'
Kim savcılık yapacak; her düşünen taraf!
Ve satın almak her şeyden daha kolay.

Bir park bahçesinde binlerce ihtiyar,
Hepsi tecrübeli tecavüzden yana bir kurt;
Eline düşmeye gör kişioğlunun, ah çekersin
Suratına birkaç tokat, tıpkı geceler gibi
Çamur içinde, yamalı bir çadır altında
Muamma ilâhlardan yardım ister gibi:
O zaman tek tanık, - güneş ve yıldızlar!

Tüm inancımızı öldürelim mi bir yandan?
Ne dersiniz; yarın doğacaklar, kimler?
Günün tüm kutsallığı zamana mahkûm
Giderek kırılgan, giderek unutulacak olan
Kalplerimizde çarpıyor ayrı bir aşkla...

Ki aşk, insanın yegâne tesellisi olan
Binası yorgun, bakışları çatlak dualarla...

Tek çaresi masumiyet soylu hayatın
Sırf bu yüzden yedi milyar maske,
Hep birden toplanıyor meydanlarda;
Bağırışlar, tartışmalar, kavgalar, küfürler,
Hep birden parlıyor maskelerin altından.
Vakti geçmiş, eski zamanlardan kalma
Bir alışkanlık bu; herkes kullandı silâhını!
Gerçeği en derinine saklamak için kalbin,
Kimseye görünmemek için doyumsuzlukla,
Gece yarısı ayaklanmaları, bahar isyanları,
Aynı meydanlarda gevşek bünyeli ordular,
Sırf öldürmek için planlar yapan siyasiler,
Göklere göz koyan batıl ve çağırılmazlar,
Her şey bilsin ki, dünya sarsılıyor artık...
Boşluk homurdanıyor en kayıtsız hâlde.
Bir çocuk, koşuyor, koşuyor ortalıkta;
Ardından bir anne, yüksek bir sesle:
"Senin sahibinim! Kork benden artık!"
- Hükümdar olmayan kim var, gösterin?

Ne yazık! - Vazgeçtiklerimizle yaşatıyoruz…
Hep belli bir noktaya kadar şu özgürlük:
Sonrası, konuşmalar, kin duymalar, cezalar;
Ben yapmam, o yapsın demelerle,
En gizemli dehlizleri açığa çıkınca ruhun
Dizginlerine ulaşınca nasır tutmuş eller,
O zaman başlıyor tüysüz, kahırlı savaşlar.
Güzel giyimli insanlar, içi boşalmış arzular
Beraberce soruluyoruz acının kitabından.
Soruluyoruz, ey vurulmuş edilmiş kızlığımız;
Bir yere kadar beraber gideriz ancak;
Güneşin umursamadan sonsuza bıraktığı
Zincirini çözdüğü, kırılgan ışıklar misali
Duvardan duvara çarpan seslerimiz
En sessiz seyircilerimiz; ey kalın arzular
Kimsenin yeri yok bu kalabalık mezarda:
Günahımızı bağışlayın, ey yüce tanrılar
İnsan olmaya çalışmak, bir cezaydı bize...

Kan kırmızı sular aktı ki yanaklarımızdan,
Soran olmadı; her şey semavî balondu:
Uçtu, uçuruldu, uçurulduk, yazıklar olsun!
Maskeler altından gerçeğe dualar ettik
Biraz olsun inanan kimdi bir başkasına?
Ey kendi içinde saltanat sahibi olanlar;
Sizler, bizler, şunlar, bunlar, ötekiler
Söyleyin; - aynı şarkılardan bıkmadık mı?

Rüzgâr esecek yakın zamanlar içinde;
Ayrı ayrı mezarların üstünü aşıracak.
Büsbütün kutsallık çerçevesinde duran,
Unutulmamak için dokunulmaz sayılan
Öldüren, hep öldüren; d i r i l t e m e y e n:
Paranın sahteliğiyle ayakta kalabilen,
Ey yeryüzü hainleri, insanî sülükler!
- Suratına baktığımız zaman doğanın,
Hani o çiçekler, paha biçilemeyen aşklar?

* * *

Burası bir sağırlar dünyası, her şey kör:
İncik boncukla süslenmiş aciz yataklara
Bir çocuk gibi yatırılır duyanlar, kınanır!
Büyükçe, sahteliği çıkar ortaya nasihatin:
Burası bir sağırlar dünyası, her şey kör...
Görenle, delirmiş diye yollanır tımarhaneye!

Ey tarihin yazılmayı bekleyen sayfaları!
Bir nokta üstünde duruyor tüm kâinat:
Kalabalık düşler ormanı içinde boylanan
Küflenmiş varlıklarla hayat bulanlarız biz.
Ortaya atılmış bütün çıplaklığıyla ruhumuz
Etrafımızı donatmış kendi çıkar ordumuz;
Ah, silâhlarımız kuvvetli, yazıklar olsun!
Ah, katilliğimiz tarihî, yazıklar olsun!
İşte, tabutu hiç çürümemiş; görün, burada
Bütün mahlûkat çevresinde sınır çizmiş
Yinede nasiplenmiş doğanın umarsızlığından
Yinede kösnül ve sapkın düşler karalamış:
Ki, hangi düş bu; bulut bulut akmalarla
- En çaresiz yerimizi hedef alıyor hemen?

Acımız dinmez; karılacak tüm inançsızlar!
Çok eskilerde, bir savaşçı yaşardı,
Madenlerden medet ummazdı; artık
Uyanma vaktimiz geldi, kirli ellerimiz
Avuçlarımıza sığmayan, canî rüyalarımız
Ve sapkın sezilerimiz, gömülsün diye
Gömülsün diye, saltanat sahibi tiranlığımız
Birileri izliyor çok uzaklardan izlerimizi:
Yürüdüğümüz yabancı, gördüğümüz yabancı
Yatağında yıldızlar gibi parıldayan yabancı
Gözlerimiz... ah, hiç görmediler dünyayı
Çünkü dendi bize, - sahibi var buraların!
- Her şeyin bir sahibi vardı, yazıklar olsun!

Burası gasp edilmiş bir kürenin merkezi.
Olduğu yerde fikirleşiyor kişioğlu, yazık;
Yazık, biz ki, birkaç nefeslik sevdalar için
Kurban ettik sevgimizi; hiç inanmadık:
- Susamış ücra bir yanımız safkan aşka?
Böyle mi? - Delilik bir yerde bekliyor hâlâ:
Farklılık, maskelerin sadece boyutlarında.
Hep boyutlarıyla, hep gidebilmek çabasıyla
Kayalık dipleri akıntılı bir nehre düştü
Sevgili insanlık... Kurtarıcı, en yüksekten
Oltasını attı suyun karanlık yüzüne doğru;
- Ucundaki yem nedir, nasıldır, bir bilen?

Çamurlu toz bulutları sardı etrafını hemen:
Yeni bir av bu; zaten çok acıktık!
İşte, tanrılar bizi bağışlamak istiyorlar;
Ucunda bir kanca vardır, dikkat edin;
Ah, şeytan, kahrolası sevgilim, biz ki
İnsan türünden bir özüz, kanar mıyız?
Yavaş yavaş dokunun ve sabit durun
Akıntı yine çok fazla; avlamaz tanrılar;
Onlar masumiyeti tanır; yerimiz iyi
İyilik yerimizde; ey inançlı halklar!
Bakınız, şu, şu, şu, kayaların diplerine
Hepsi bizim için yığılmışlar; - Neredeyiz?
Bunun bir önemi yok; sadece kopmayın
Sürüden ayrılanın cezası, kaybolmaktır.
Şu oltanın kancasını sıyırsın biriniz;
- Tanrılara iş kalmasın, zaten biçim içinler!

Yeryüzünde, Kurtarıcı beklemekte,
Sabırla sükûnetini korumakta; çevresinde
Etten canlılar, kansız ayaktalar, kansız
Yaşamaktalar, ruhları yavaş yavaş belirsizleşen.
Ah! İnsanlık, nasıl da kandırılamaz, inançlı!
Oysaki çemberin dışından bakılırsa,
Ancak o zaman gerçeğe tanıklık edilir:
Daracık zihni üstüne yeminler döken
Şu, karmaşık sistemlerin en riyakârı,
Uzakları bekliyor hâlâ; Kurtarıcı, şaşkın:
Ki bir yanı, biliyordum diyor,
- Biliyordum, insanlık, yalnız ölüme
Yalnız ölümün soğukluğuna iman eder!

Kasın 2011



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sürrealizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Varlığın Ötesinde
Yarınki Kuzgun

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Duman
Sıkıntı Ayinleri
Kansız Günahlar
Zehirli Duvarlar


Halil Yağmur kimdir?

Sorun yazarı.

Etkilendiği Yazarlar:
Dünya


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © Halil Yağmur, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.